Dördüncü Uyum Zirvesi gerçekleşti.

Güncelleme Tarihi:

Dördüncü Uyum Zirvesi gerçekleşti.
Oluşturulma Tarihi: Kasım 17, 2010 00:00

Zirveye, bazı bakanların yanı sıra, iktidar ve muhalefet partilerinden milletvekilleri, işveren örgütlerinin ve medya kuruluşlarının yöneticileri ile (hangi kriterlere göre seçildigi belli olmayan) göçmen dernek temsilcileri katıldı.

Haberin Devamı

Zirveye, bazı bakanların yanı sıra, iktidar ve muhalefet partilerinden milletvekilleri, işveren örgütlerinin ve medya kuruluşlarının yöneticileri ile (hangi kriterlere göre seçildigi belli olmayan) göçmen dernek temsilcileri katıldı.

Zirveden çıkan sonuçlar şu şekilde toparlanabilinir:

1. Milli hareket planı (nationaler Aktionsplan) hazırlanacak ve 2007 uyum zirvesinde kararlaştırılan tedbirler uygulamaya geçirilecek.

2. Her göçmen ile bireysel “uyum sözlesmesi” yapılacak ve uyumdaki beklentiler saptanacak. Böylece gerekirse göçmenlere yaptırım uygulanacak.

3. Göçmenlerin yurtdışından aldıkları diplomaların Almanyada tanınması için yasal zemin hazırlanacak.

Aslında beklendiği gibi sonuç itibari ile dördüncü uyum zirvesinden de iyi niyet bildirileri ve renkli bir grup fotoğrafi dişinda somut birşey çıkdığını söylemek mümkün değil. Oysa özellikle geçtiğimiz aylarda ırkcılığa kadar giden son derece sert üslup içinde geçen uyum tartışmaları sürerken, medyatik gösterişden ziyade toplumsal sorunlara çözüm getirecek nitelikte kararlara ihtiyaç var. Bu açıdan dördüncü uyum zirvesi de, öncekiler gibi, toplumun beklentilerinin ve ihtiyacının çok gerisinde kalmıştır.

Öte yandan 2007 uyum zirvesinde kararlaştırılan tedbirlerin çoğunluğunun 2010 yılında halen uygulanmaya konulmaması, sorunların çözümü için bu zirvenin ne kadar verimsiz olduğunu yeterince kanıtlamaktadır.

Zirvelerin dört yıldır devam etmesine rağmen uyum konusunda hiç bir somut ilerleme kaydedilememesi hükümetin sorunları temelden çözmekden ziyade “tribünlere” oynadığının kanıtıdır.

Kamu araştırmalarına göre ciddi oy kaybına uğrayan hükümetin aşırı sağcı ve muhafazakar seçmenlerin oylarını elde edebilmek için göçmenlere yönelik yeni yaptırımlara başvurmayı planladığı aşıkardır. Özellikle uygulamaya konulması planlanan göçmenlere yönelik yaptırımlar, yabancılara karşı önyargılı hareket eden aşırı sağcı ve muhafazakar seçmene göz kırpmaktan ibarettir.

Zirveye katılan yabancı kökenli katılımcılar da bu medyatik gövde gösterisinin bir nevi figüranlarını oluşturmaktadır. Hükümetin “bakın bütün bu yaptırımlar sizlerin temsilcileriniz ile istişare edilerek kararlaştırıldı” denilebilmesi için, kararlara meşruiyet kazandırma çabasıdır.

Görünen köy kılavuz istemez. Almanyada uyum ile alakalı sorunlar hakkında yeterince bilimsel araştırmalar mevcut. Değişik fırsatlarda ifade ettiğimiz gibi, Frankfurt Üniversitesinden Prof. Radtke, ilk okulda göçmen çocuklarına yönelik ayrımcılığı 2002 yılında araştırmalarında ortaya koymuştur. Göçmenlerin Almanyada dışlandığını kanıtlayan 2007 ile 2010 arasında OECD yeterince rapor yayınlamıştır. 2010 yılında Konstanz üniversitesi Türk kökenli üniversite mezunlarının işverenler tarafından dışlanmasını ve ayrımcılığı ispatlamıştır. Son olarak da SPD partisine yakınlığı ile bilinen Friedrich-Ebert vakfının bir araştırması, alman halkı arasında yüksek oranda yabancı düşmanlığının mevcut olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Bütün bu araştırmaların ortak noktası göçmenlerin bu ülkede alman toplumu tarafından dışlandığını ıspatlamakta. Sorunun temeli de burada yatmaktadır. Nasreddin hocanın ipe un serdiği misal, siz Alman toplumu tarafından sırf göçmen olduğunuz için kabul görmediğiniz müddetce istediğiniz kadar entegre olun, yine de kabul görmeyeceksiniz. Madem ki hükümet uyum konusunda ciddi, öyle ise bu zirvede alman toplumu içindeki yabancı düşmanlığını da beraber gündeme alıp somut tedbirler almalıydı.

Hükümetin diploma denkliği ile alkalı çalışmalarına gelince, cok gec alinmis bir karar olmakla beraber, abartilacak bir mesele de degildir. Zira Almanyada işverenlerin yabancı üniversiteden mezun olmuş bir mühendisi, teknisiyeni, kimyageri, vs. işe almasını engelleyen bir yasa yoktur. Sadece hekimlik, avukatlık ve eczacılık gibi eğitimi devlet denetiminde olan bir kaç meslek dalı istisna oluşturmaktadır. Eğer bu insanlar yinede işe alınmıyorlar ise bu tamamen, Konstanz üniversitesinin 2010 yılında kanıtladığı gibi, şirket yöneticilerinin ön yargılı ve ayrımcı tutumundan kaynaklanmaktadır. Zaten 2009 yılında 40 bine yakın bu ülkede doğmuş büyümüş ve hatta büyük çoğunluğunun Almanyada yüksek eğitim görmüş insanlar Almanyayı dil sorunları olduğundan veya diploma denklik sorunları olduğundan terk etmedi. Onun için hükümetin diploma denkliği ile alakali planlanan çalışmaları göçmenler için de fazla birşey değiştirmiyecektir.

Şüphesiz bayan Merkel’in kendi partisi içindeki muhalefete rağmen Almanyanın bir göç ülkesi olduğunu açıkca kabul etmesi ve bu yönde de siyaset geliştirmeye başlaması elbette olumlu karşılanmalı.

Ama eğer meseleye tek taraflı yaklaşılır yukarıdaki meseleler görmezden gelinirse ve uyum ile alakalı siyaset sadece göçmenlere yönelik yaptırımlarla sınırlı kalırsa, kimse bu ülke ve burada yaşayan insanlar için çözüm üretildiğini iddia edemez, aksine gelecek seçimlere yatırım yapıldığı anlamina gelir. Zirve de bu açıdan değerlendirilmelidir.

Dr Hasan Seker

Heidelberger Forum für Politik und Wissenschaft

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!