Döneri dünyaya biz tanıttık

Güncelleme Tarihi:

Döneri dünyaya biz tanıttık
Oluşturulma Tarihi: Şubat 02, 2024 11:12

Almanya zor dönemlerden geçiyor. Aşırı sağın güçlendiği ve göçmenleri hedef gösteren söylemlerin giderek kabul görmeye başladığı bir dönem. Koronavirüs salgını ve Rusya-Ukrayna savaşının ardından başlayan enerji krizinin tetiklediği ekonomik sorunlar giderek hissediliyor. Ve böyle bir dönemde göçmen STK’ların faaliyetleri, söylemleri daha da önem kazanıyor. Özellikle ekonomi derneklerinin, daha fazla öne çıkarak göçmenlerin ekonomiye katkısının görünür olmasını sağlaması gerekiyor. İşte bu derneklerden biri de ATİAD. Her sektörden temsilcisi var ATİAD’ın. Ben de Alman ekonomisine büyük katkı sağlayan ve istihdam yaratan döneri sordum. Neden ‘Made in Germany’ diyorlar? Bu soruya Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Sayın hiç tevazu göstermeden cevap veriyor: “Döneri dünyaya biz tanıttık.”

Haberin Devamı

ALMANYA’ya 1961 yılında imzalanan işgücü anlaşmasıyla gelen göçmenlerin büyük bir bölümü işçi olarak çalışırken, 1970’lerden itibaren dikkat çeker bir şekilde büyüyen Türk esnafları farkında olmadan bugünkü göçmen ekonomisinin de temelini atmış oldu. Zaman içinde esnaflıktan işverenliğe yükselen Türk girişimciler, kurumsal düşünceyle hareket ederek kendi derneklerini ve birliklerini kurmaya başladı. Farklı şehirlerde ve eyaletlerde yaşayan iş insanları, zaman içinde örgütlenmelerini Almanya geneline yaydı. Bu dernekler, Türk ve Türk-Alman iş dünyasının Almanya’daki varlığını güçlendirmek, ticari ilişkileri artırmak ve entegrasyonu desteklemek amacıyla çeşitli faaliyetlerde bulunuyor. İşte bu işveren dernekleri arasında en güçlüsü ve en büyüklerinden biri Avrupa Türk İş İnsanları ve Sanayicileri Derneği. Yani kısa adıyla ATİAD. ATİAD Başkanı Aziz Sarıyar, Yönetim Kurulu Üyeleri Mustafa Sayın, Bahar Beyaz, Tolga Halıcı ve Müfit Tarhan ile Berlin’de buluştuk. Hepsi farklı sektörlerde faaliyet gösteriyor. Zaten yönetim kurulu seçilirken bu kritere özellikle dikkat edilmiş. Her biri kendi branşında uzman, Almanya ve dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyor. Tüm yönetim kurulu üyeleri, ekonomi ve ticaret konusunda oldukça donanımlı. Kuzey Ren Vestfalya (KRV) merkezli kurulan derneğin üyeleri artık uluslararası alanda faaliyet gösteriyor ve toplam cirosu (kendi verilerine göre), yaklaşık 15 milyar Euro. ATİAD Başkanı Aziz Sarıyar, derneğin bu yıl içinde Avrupa ve Almanya’da farklı şehirlerde örgütlenmesini tamamlayacağını söylüyor.

Döneri dünyaya biz tanıttık
CİRO AÇISINDAN EN BÜYÜK DERNEK
ATİAD 30 yılı aşkın süredir hizmet veriyor. Geriye dönüp baktığınızda bu 30 yılı nasıl değerlendirirsiniz?
Aziz Sarıyar: ATİAD kurulalı 30 yılı aştı. Hatta 32 yıllık bir deneyimimiz var. 1992 senesinde dönemin Büyükelçisi Onur Öymen’in teşvikleriyle kuruldu. ATİAD, Almanya’daki farklı sektörlerden iş insanlarının bir araya gelmesiyle hayata geçirildi. O zamanki klasik sektörler, yani gıda, turizm, tekstil ve diğer sektörlerden insanlar bir araya geldi. Ancak 30 yıllık süre içinde Türk toplumunun Almanya’daki pozisyonları değiştiği gibi son 30 yılda da iş dünyasında büyük değişiklik oldu. Yani klasik sektörler büyüyerek devam ederken yeni sektörlerle birlikte ATİAD da büyüdü. Bir anlamda bu değişikliğin bir aynası ve kısa süre içinde Türk-Alman şirketleri için bir çatı kuruluşu haline geldi.
Bugün gelinen noktada ATİAD ne durumda, kaç üyeniz var?
Aziz Sarıyar: Öncelikle şunu vurgulamak isterim; ATİAD üyelerinin yıllık cirosu yaklaşık 15 milyar Euro ve yaklaşık 150 bin insana istihdam sağlıyor. Biyoteknolojiden döner sektörüne, yatırım danışmanlarından enerji sektörüne, bankalara kadar çok geniş alanda üyelerimiz var. Gıda sektörü tabii ki büyüyerek devam ediyor. Üyelerimiz arasında havayolu şirketleri de var. Yani sektör olarak aslında çok çeşitli yelpazeye sahibiz.
Ciro olarak en büyük Türk-Alman işverenler derneği diyebilir misiniz?
Aziz Sarıyar: Evet. Ciro açısından bakarsak Türk dernek ve kuruluşları arasında en büyük en güçlü işveren derneğiyiz. Böyle olunca siyaset ve iş dünyasında Almanya genelinde ciddiye alınan bir kurum haline dönüştük.
Döneri dünyaya biz tanıttık

Döneri dünyaya biz tanıttık
ALMAN ÜYELERİMİZ DE VAR
Üyeleriniz sadece Türkiye kökenli iş insanlarından mı oluşuyor?
Aziz Sarıyar: Bu süre içinde ATİAD bir şey yaptı. Değişen şartlar ve iş dünyasındaki gelişmelerle her ne kadar başlangıçta Türk iş insanları için kurulmuş olsak da tüzüğümüzde değişiklik yaparak kapılarımızı herkese açtık. Bu değişiklikten sonra çok sayıda Alman şirketleri de üyemiz oldu. Çünkü ‘bir çatı altında oluşturulan birlikten güç doğar’ düşüncesiyle birleştirmek istiyoruz.
ATİAD’ın en önemli özelliği nedir?
Aziz Sarıyar: En büyük gücümüz bağımsızlığımız. Tarafsızlığımızı 32 yıldır koruyabildiğimiz için yani ne bir siyaset peşinde ne bir hükümet peşinde ne bir mezhep veya din peşinde hiç olmadık. Biz, sadece ekonomi ve ticaret odaklı olarak iş dünyasına hizmet veriyoruz. İster Almanya’da olsun ister Türkiye’de, o güveni sağladık. Yani tarafsız olmamız, güven duyulan dernek olmamızı sağladı.
Döneri dünyaya biz tanıttık

Döneri dünyaya biz tanıttık
İKİ ÜLKE ARASINDA KÖPRÜYÜZ
Türkiye ile Almanya arasında ekonomik ilişkilerdeki rolünüz nedir?
Aziz Sarıyar: Tamamen bağımsız bir kurum olarak ATİAD’ın bünyesinde barındırdığı farklı sektörlerden gelen üyelerin ekonomik gücü ve kurumsal çalışmalarıyla öne çıkıyor olması, Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerde etkili bir rol oynamaktadır. Geçmişten günümüze Almanya’da hem eyaletler hem de federal düzeyde ilgili bakanlıklarla yaptığımız görüşmelerde, sektörün sorunlarını etkili bir şekilde dile getirerek her iki ülkenin de sorunlarına çözüm üretilebilmesine olanak sağlıyoruz. İki ülke arasında bir nevi köprü görevi görüyoruz diyebiliriz. Ayrıca ATİAD’ın yönetim kurulu da kendi alanında uzman işverenlerden oluştuğu için özveriyle çalışarak sektöre katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bilindiği üzere, ekonomik ilişkiler doğrultusunda özellikle iş dünyasında kişilerin ya da şirketlerin güvenini kazanmak zor bir süreçtir ancak kaybetmek çok kolaydır. ATİAD çatısı altında toplanan şirketler arasında da bu güven bağını kurmak ilk hedeflerimizden birisi olduğu için bu hedefimize doğru günbegün daha hızlı ve emin adımlarla ilerlediğimizi düşünüyorum.
ATİAD, KRV ağırlıklı bir dernek. Farklı eyaletler ve hatta ülkelerde genişlemeyi hedefliyor musunuz?
Aziz Sarıyar: Evet, ATİAD’ın üyeleri doğal olarak Kuzen Ren Vestfalya ağırlıklı. Bunun en önemli sebebi, bu bölgede kurulmuş olması ve bu eyalette 1 milyona yakın Türkiye kökenlinin yaşıyor olması. Ancak bu yıl içinde Almanya ve hatta Avrupa çapında örgütlenmemizi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Adım adım büyüyeceğiz. İlk önce bu yıl içinde İsviçre’de bir ofis açılacak. Ardından başkent Berlin’de bir ofis planlıyoruz. Daha sonra Hollanda ve Avusturya’da örgütleneceğiz. Berlin bizim için önemli. Berlin, merkezi siyasetin şekillendiği bir yer. Ayrıca kendine has bir iş dünyası var ve 2 bin 500’e yakın lobi şirketi bulunuyor.
Döneri dünyaya biz tanıttık
BİZİM DERDİMİZ POLİTİKA DEĞİL
Ekonomi, her ne kadar siyasetten bağımsız olsa da ister istemez siyasi gerginlikler ekonomi ve iş dünyasını etkiliyor? Özellikle Türkiye-Almanya siyaseti anlamında soruyorum ve bu Türkiye kökenli iş insanlarını nasıl etkiliyor?
Tolga Halıcı: Sadece Türkiye kökenleri değil, aynı zamanda Alman firmalarını da etkiliyor. ATİAD olarak, Türkiye’deki ekonomi dünyasıyla da çok yakın ilişki içindeyiz. AHK İstanbul ile çok yakın ilişkiler yürütüyoruz. Üyelerimiz arasında Almanya’daki global şirketler de var. Onlarla da görüşüyoruz. Bu politik etki bizi ne kadar etkiliyorsa, onları da etkiliyor. Dolayısıyla ATİAD özellikle Almanya ve Türkiye arasında ama genel anlamda Avrupa ile Türkiye arasında bir köprü. Bu köprüdeki bizim görevimiz iki tarafı da birbirine doğru anlatabilmek. Siyasilerle yaptığımız görüşmelerde de bunu dile getiriyoruz. Bizim görevimiz de zaten bu. Bizim derdimiz siyaset değil, politika değil, bizim derdimiz uzun süreli olarak ülkelerin ilişkileri. Siyasetçiler gelir gider, insanlar gelir gider ama ilişkiler her zaman kalır. Türk-Alman ilişkileri yüzyıllara dayanıyor ve bundan sonra da devam edecektir. Sadece bu dönemde bir kriz dönemi var. Bunu yönetmekte bizim gibi derneklere düşüyor.
Döneri dünyaya biz tanıttık
YILLIK 5 MİLYAR EURO CİRO VAR
Mustafa Bey’e döner sektörünü sormak istiyorum. Her konuşmada dönerin Almanya’da 3-4 milyar Euro ciro yaptığı söyleniyor. Ancak bildiğim kadarıyla bu konuda çok ciddi bir çalışma yok. O kadar büyük bir sektör olup da hiçbir şekilde örgütlenmemek nasıl başarılıyor?
Mustafa Sayın: Evet bunu bir türlü beceremedik. Berlin’de Avrupa Türk Döner İmalatçıları Birliği (ATDİD) var. Ancak Berlin’deki bu derneğin KRV bölgesinde veya ülkenin diğer bölgelerindeki döner sektörüne hiçbir faydası yok. ATDİD’in yıllardır üyesiyim ama sadece toplantılara davet geliyor. Onun haricinde bize hiçbir faydası yok. Biz de kendi bölgemizde toplanmaya çalıştık. Kaç sefer görüşmeler oldu ama bir türlü bir çatı altına giremiyoruz. Bunu beceremedik ama ben pes etmiyorum. Önümüzdeki dönem tekrar bu görüşmeler olacak. Yani 2024’te böyle bir derneği KRV’de kuracağım.
Peki sizin döner sektörüyle ilgili tahmini rakamlarınız var mı?
Mustafa Sayın: 5 milyar Euro’nun üzeri ciromuz var. Bu kesin.
Bu sadece Almanya mı yoksa Avrupa da dahil mi?
Mustafa Sayın: Bu rakam sadece Almanya için geçerli. Ancak tahmini tabii ki. Avrupa genelinde son 10 yıl içinde büyümeye başladı. Doğu Avrupa ülkelerinde ve Kuzey Avrupa’da da hızla büyüyen bir pazar. Ancak buralarla ilgili çok ciddi veri çalışması yok.

Haberin Devamı

GURUR VERİCİ BİR ŞEY
Döner Amerika’da da büyüyen sektör. Biraz da magazinsel olsa da orada ‘Made in Germany’ olarak satılıyor ve biliniyor. Tıpkı baklava ve yoğurtta olduğu gibi. Klasik Türk ürünleri olmasına rağmen ileride dönerin Alman mutfağının bir parçası olduğu gibi algı yerleşir mi?
Mustafa Sayın: ‘Made in Germany’ dünyada hep tercih edilen bir şey. O yüzden bence aslında gurur verici bir şey. Bu tabii ki medyanın yakıştırması ama dünyaya döneri tanıtan bizler olduk. Yani Almanya’daki Türkler oldu. Bu konudaki hakkımızı yedirmem. ‘Made in Germany’ deseler bile dönerin nereden geldiği biliniyor. Tabi burada Türkiye’nin de bir suçu yok. Türkiye dışarıya et veremediği için döneri yurt dışında tanıtma şansı olmadı. Ama bizlerin, Avrupa’daki Türklerin daha çok da Almanya’daki Türklerin becerisidir, başarısıdır döneri dünyaya tanıtmak.
Aziz Sarıyar: Aslında gördüğünüz gibi üyelerimiz farklı sektörlerden konusunun uzmanı isimler. Bu nedenle sektörel çalışma masaları oluşturup spesifik konuları ele alıyoruz. Spesifik sektörel sorunlar her zaman olabilir. Sorun olmasa bile bazen de bir fikir alışverişi yapmak amacıyla sektörel masalar kuralım ki, orada da o sektörden olan şirketler birleşip konuları gündeme getirebilsin. Bir çatı altında toplamaktan çekiniyor muyuz, istemiyor muyuz, tam emin değilim. Veya herkes ben kendi işimi görürüm düşüncesinde mi? Onun için ATİAD’ın 30 yıldaki felsefesi şu; ‘Birlikten güç doğar’. Ancak unutmadan söyleyeyim, ATİAD’ın sadece işverenlere değil, gençliğe yönelik de çalışmaları var. Beş yıllık bir projemiz oldu. Meslek eğitimiyle ilgili bilgilendirmeler yaptık. Hem gençleri hem ebeveynleri meslek eğitimi konusunda bilgilendirdik.

ALMANYA’NIN HİDROJEN GAZI TÜRKİYE’DEN GELEBELİR
Tolga Halıcı: Sadece döner değil, yani biz aynı zamanda ATİAD olarak politikayı da şekillendiriyoruz. Mesela bir enerji konusu pek dillendirilmez ama Türkiye’yle Almanya arasında ciddi enerji iş birliği var. Almanya’daki bütün altyapı yeniden yapılıyor. Yüksek gerilim tellerinin hepsi Türkiye’den geliyor. Tüm çelik sistemleri Türkiye’den geliyor. Yakın zamanda eğer ilişkiler doğru yönetilebilirse, hidrojen gazı da gelecekte Türkiye’den gelebilir. Yakın zamanda Almanya’nın gaz ihtiyacının yaklaşık yüzde 37’sinin Türkiye’den karşılanması planlanıyor. Bu hidrojen üzerinden tabii ki. Şu andaki sorun, teknik olarak hidrojen gazını Türkiye’den buraya getirmek için gerekli olan altyapının sağlanması. Yani bunun gemilerle değil de bir boru hattı ile getirilmesi düşünülüyor ve şu anda kapalı kapılar arasında bir sürü görüşmeler yapılıyor. Biz de görüşlerimizi bildiriyoruz. ATİAD olarak bunun ne kadar doğru olduğunu da anlatıyoruz.

Döneri dünyaya biz tanıttık

Döneri dünyaya biz tanıttık

MİRASÇI BULAMAYAN ŞİRKETLER VAR
Almanya’ya son dönemde Türkiye’den çok sayıda yatırımcı ve kalifiye işgücü geliyor. O konuda biraz bilgi verebilir misiniz?
Bahar Beyaz: Özellikle Türkiye’den göç eden iş insanları ve kalifiye personel içinde en güçlü kitle, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde. Bu eyalette farklı farklı yapılanlar da var. Bunun en önemli nedeni KRV’deki Türk toplumumun nüfusunun çok yüksek olması. Şirketler için stratejik olarak da çok uygun bir yer. ATİAD olarak da biz Almanya’ya yeni gelen, şirket kuran, yerleşen Türk iş insanlarına bir platform sunuyoruz. Ayda bir kez Düsseldorf’da bir araya geliyoruz. Köln’de de benzer buluşmalarımız var. Oraya herkes katılabiliyor. Sadece üyelerimiz değil, herkesi davet ediyoruz ve orada üyelerimizle tanışıp fikir alışverişinde bulunabiliyorlar, tecrübe edinebiliyorlar. Kendi deneyimleri hakkında fikir alabiliyorlar. Sunumlarımız oluyor. Bilgilendirme seminerleri oluyor. O şekilde de bölge hakkında farklı bilgiler edinebiliyorlar. Bizim de katkımız burada tabii ki yol göstermek, öncü olmak. Ağ kurmalarında yardımcı olmak.
Bu konuda bir istatistik var mı? KRV bağlamında bir rakam verebilir misiniz?
Bahar Beyaz: Bu konuda ne yazık ki net rakam yok. Ancak Türkiye’den gelen yatırımlar konusunda KRV birinci sırada. İstanbul’da en çok KRV yatırım ajansının ofisi var.
Tolga Halıcı: Ama şunu biliyoruz. Yönetici olarak Türkiye’den KRV’ye gelen kişi sayısı 10 bin 211. Bunlar yönetici veya işgücü.
Müfit Tarhan: Son olarak önemli bir konuya dikkati çekmek isterim. Almanya’da yaşlanan nüfusla beraber demografik yapının değişmesi nedeniyle şirketlerde mirasçı sorunu ortaya çıktı. Almanya’da sadece KRV’de 30 bine yakın şirketin bu durumda olduğunu biliyoruz. Bunlar orta ve küçük ölçekli işletmeler ama yaptıkları işle dünya çapında bir marka olmuşlar. Bunların mirasçı sorunu var. Devir sorunu var. Mirasçı bulamayan veya devredilemeyenler iş yerini kapatıyor. Bu alanlarda da ATİAD olarak çalışmalar yapıyoruz.
Peki Türk şirketleri nasıl markalaşabilir?
Müfit Tarhan: Marka olma meselesi önemli. Öyle bugünden yarına da olunmuyor. Yani Türkiye logosunu yapmakla bir anda marka olmuyorsunuz. Almanya’daki şirketlerimizin ‘Made in Germany’ olmasının bir sakıncası yok. Bu avantaj da sağlıyor. ‘Made in Germany’ derken, kafamda binlerce şey geçiyor. Otomotiv sektörü aklıma geliyor, futbol aklıma geliyor. Ama sadece bunlar değil, Goethe’yi, Schiller’i düşünüyorsun, bütün bu şeyler birleşiyor size ‘Made in Germany’ diye bir marka ortaya çıkarıyor. Bu da tercih sebebi oluyor. Yani logo yetmiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!