Güncelleme Tarihi:
Türkçe derslerinin ve tam gün okulların gerekliliğine durmadan işaret eden Yıldız Akalın, "Uyum vekaynaşma konusunda Alman politikacılar ciddilerse okullarda yabancılar ve Almanlar aynı sıraları paylaşmalı. Okullarda kaynaşmanın eksiksiz gerçekleşebilmesi için sınıflara en fazla yüzde 20 oranında yabancı öğrenci alınmalı" görüşünü savundu. Almanya'ya gelen ilk nesil Türklerin bilinç düzeyi yüksek, bilgi düzeyi eksik olan bir topluluk olduğu görüşünü dile getiren Akalın, "Şimdi bu tam tersine döndü. Şu anda bilgi düzeyi yüksek, ancak bilinç düzeyi düşük bir nesil yetişti" diyor. Almanya'da görev yaptığı 31 yıl içinde eş zamanlı olarak Türk ve Alman derneklerinde, sendikalarda aktif rol alan Yıldız öğretmene emeklilik töreninde eşlik ettik. Onunla halen başkanlığını yürüttüğü Türkiye Sosyaldemokrat Derneği'nde görüştük. Yıldız Akalın Türkçe öğretmenlerinin Türkiye'den gönderilmesinin doğru olmadığını, ancak Almanya'da Türkçe öğretmenliği yapacak olanların apayrı özelliklere sahip olması gereğine vurgu yaptı.
ALMANYA'da 31 yıldır aralıksız Türkçe öğretmenliği yapan Yıldız Akalın emekli oldu. Alman meslektaşları arasında öğretmenlerin ve öğrencilerin haklarını taviz vermeden savunduğu için, 'Donkişot Aklın ' olarak anılan 40 yıllık öğretmen Akalın'ın 22 yıldır görev yaptığı Paul Hindemith okulundaki veda törenine okul müdürü ve bütün öğretmenler yanı sıra geçtiğimiz yıllarda emekli olan okul müdürleri de katıldı. Türk öğrencilerinin iyi bir eğitim alabilmeleri için çaba sarf eden, bunun için velilerle yılmadan çalışan, sendika ve partilerde aktif rol alan Akalın ile halen başkanlığını yürüttüğü Türkiye Sosyaldemokratları Derneği Frankfurt'ta görüştük.
"Emeklilik töreninizde öğrenciler ve Alman meslektaşlarınız hazır bulundu. Alman meslektaşlarınızın yaptığı konuşmalarda sadece öğretmenliğiniz ile ilgili övgüler yağdırmadı, öğretmenlerin haklarının alınmasında gösterdiğiniz çabalardan da övgüyle söz edildi. Emeklilik töreniniz Alman özel televizyon kanallarına kadar yansıdı. Bizde Hürriyet olarak tanıklık etme şansına sahip olduk"
"Doğrusu çok duygu dolu bir tören hazırlamışlar. Öğrencilerim olsun, meslektaşlarım olsun beni çok duygulandırdılar. Okulumuzdan geçmiş yıllarda ayrılan iki müdürün de törene katılması beni çok duygulandırdı. Yaptığımız çalışmaların ne kadar etkili ve gönüllerde kaldığının belirtisi olarak algıladım bunu"
Sizin öğretmenliğiniz Türkiye'de başladı. Bize Almanya'ya nasıl geldiğiniz hakkında biraz bilgi verir misiniz?
"Sivas'ta öğretmenlik yapıyordum. Türkiye'de 10 yıldır öğretmendim. Aslında ben 1970'li yılların başında Almanya'ya öğretmen olarak gelmek istemiştim. Ancak babam, 'Ne işin var gurbet ellerde' diyerek buna engel olmuştu. Evlenmiştim, iki çocuğum vardı. Eşimle birlikte öğretmenlik yapıyorduk. Almanya'ya öğretmen gönderilecekti. Ankara'yı bir gezelim düşüncesiyle sınava katılmaya karar verdim. Amaç Ankara'da biraz gezmekti. Sınava öğlesine katıldım. Ancak 30 bin öğretmenin girdiği sınavdan üçüncü olunca Almanya yolu açıldı"
Babanız ne dedi bu gelişmeye?
"Türkiye'de siyasi ortam çok gerilimliydi. Babam bu defa Almanya'ya gitmemi engellemedi, aksine destekledi".
Hemen Almanya'nın yolunu tuttunuz?
Hayır, kolay olmadı. Sınavı kazanmama rağmen bir yıl beklettiler. Sınavı kazanmama rağmen bir türlü dosya gelmedi. sonunda merak edip ilgili daireye gittim. Bana, 'Sen TÖBDER (Türkiye Öğretmenler Birliği) üyesiymişsin' dediler. İnkar etmedim, 'Yasaksa derneği kapatın' dedim. O sırada Türkiye'de hükümet değişti. Ecevit iktidar oldu. Ancak yeni iktidarın adamları da bu defa, 'Sen bu sınavı diğerlerinin zamanında kazandın' diye tutturdular. Uğraştık. Sonunda 1978 yılında Münih'e geldim
Nasıl bir ortam ile karşılaştınız?
Türk sınıfları vardı. Üç sınıfta 100 Türk öğrenci eğitim görüyordu. Bu çocukların Almanca hariç her dersine giriyorduk. Çocuklar haftada üç dört saat Alman çocukları ile Almanca dersinde bir araya gelebiliyordu. Bu garibime gitti. Zaten gelir gelmez (HDF) Halk Dernekleri Federasyonu ve Alman sendikasının (DGB) Eğitim Bilim Sendikası koluna üye olmuştum. Durumu buralarda dile getirdim. Böyle kaynaşma olmaz görüşünü dile getirdim. Çocukların bu şekilde eğitim görmelerinin son derece zararlı olduğuna işaret ettim. Öncelikli olarak velilere bunu anlattım
Sorun çıkmadı mı?
Çıkmaz olur mu. Türk öğretmenler ve bazı veliler beni kınadı. Türk düşmanı ilan edenler bile oldu. Onlara, bir Türk dostunun, çocuklarımızın ileride çöpçü olabilmeleri için yarım yamalak eğitim verilmesine karşı gelmesi gerektiğini anlattım. Bu eğitim sistemi ile çocuklarımızın geleceği olamayacağını dile getirdim. Çocuklarımız bu ülkede başarılı olacaksa Alman çocukları ile birlikte tam gün okullarda eğitim görmeleri gereğine vurgu yaptım. Aileler bunu anladı. Ancak bu defa Türkiye'den devlet memuru olarak gri pasaport ile geldiğimiz için konsoloslukla da başımız biraz derde girdi
Neler oldu?
O sıralarda Türkiye'de darbe olmuştu. Bir yerde, 'Türkiye'de askeri darbe ile ilgili olarak, 'Darbelerle demokrasi olmaz' dediğim için Türkiye'ye geri dönmem, pasaportumu teslim etmem istendi. Söylediklerimin tamamen arkasında olduğumu belirttim. Sendika ile hukuksal mücadele verdik. Almanya'ya sekiz yıllığına gönderildiğimiz için sekiz yıldan önce dönmemizin söz konusu olmadığını karara bağlattık. Bu arada eşimi ve iki çocuğumu Almanya'ya getirdim. Başka bir okulda göreve başladım. Çocuklarımı özellikle Amanların eğitim gördüğü okullara verdim. 1986 yılında görev süremiz sona erdi
Döndünüz mü?
Hessen eyaleti Türkçe öğretmeni arıyordu. İki okula başvuruda bulundum. Öğretmen kökenli göçmen öğretmenler tercih edildiği için iki okulda kabul etti. Sonunda emekliliğe ayrıldığım Frankfurt'taki karma okulunda göreve başladım. Burada 22 yıl görev yaptım. Tam istediğim bir okuldu. Tam gün eğitim vardı. Çocuklar at gibi koşturulmuyordu. Tek kötü tarafı okulda eğitim gören çocukların yüzde 70'i yabancı çocuklardan oluşuyordu
Türkleri bugün geldikleri yere göre nasıl değerlendiriyorsunuz.
Olumlu yönleri de görmek gerekir. Bugün Almanya'a yaşayan Türk toplumunun televizyonu, gazetesi var. Çocukları toplumun her alanında aktif. Doktor, öğretmen, sanatçı, dönercisiyle bir güç halinde. Bugün Avrupalılar bir Euro'ya Hamburger yebiliyorsa, bunda Türk dönercinin payı yüksek
Siz öğretmen kimliğiniz yanı sıra Almanya'a geldiğiniz. İlk aylardan itibaren sendika çalışmalarında bulundunuz.
Siyasi alanda ve sendikada aktif olmazsanız talepleriniz bir şey getirmez. Vaatlerle avutulursunuz. Bu yüzden baştan itibaren sendikalarda ve siyasi partilerde aktif oldum. Bunu her Türk vatandaşımızın da bu şekilde yapması için destekledim