Güncelleme Tarihi:
‘ACINACAK HALE GELDİK’
Ama Almanya’da bu yeni bir olgu değildir.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’ya savaş açmasından sonra da benzer suçlamalara tanık olduk.
Almanya’nın “Putin dostu” olarak bilinen eski Başbakanı Gerhard Schröder döneminde başlatılan ve Angela Merkel döneminde de sürdürülen Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hattı projelerinin ‘yanlış politik yatırım’ olduğu yazılıp çizildi.
Putin, Batı’nın uyguladığı yaptırımlar nedeniyle Almanya’ya enerji musluklarını kapatınca, “Merkel’in yanlış politikası yüzünden acınacak hale geldik” diyenler oldu.
Schröder döneminde Başbakanlık Dairesi Başkanı, Merkel döneminde 2005-2009 ve 2013-2017 yıllarında Federal Dışişleri Bakanı olarak görev yapan ve Rusya ile her alanda ilişkilerin geliştirmesi için yoğun çaba gösteren şu andaki Cumhurbaşkanı Steinmeier’e de eleştiriler yağdırıldı.
Cumhurbaşkanı Steinmeier de Angela Merkel de “Ortak bir Avrupa Evi ve Avrupa Güvenlik Mimarisi oluşturmak için sürtüşme yerine Rusya ile ortaklığı yeğlediklerini” vurgulayarak suçlamaları geri çevirdiler.
Merkel, “Geri dönüp baktığımda, o zamanki verdiğim kararların yerinde ve doğru olduğunu görüyorum” diyerek, Rusya ile ekonomik, kültürel ve siyasi alanda ilişkileri geliştirme politikasının doğru olduğunu savundu.
Cumhurbaşkanı Steinmeier ise kendisinin de tam destek verdiği Kuzey Akım 2 projesinde ısrar etmenin ‘hata’ olduğunu sonradan itiraf etti.
“Rusya’nın da yer alacağı ortak bir Avrupa Evi oluşturma projemiz yattı” dedi.
RUSYA İLE YAKINLAŞMA
Aslında Rusya ile siyasi ilişkileri geliştirmenin ilk adımını Almanya’nın Sosyal Demokrat Partili (SPD) ilk Başbakanı Willy Brandt attı.
1969 yılında iktidara gelen Brandt, sonradan tarihe karışan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ve Doğu Blok ülkeleriyle kurulan köprülerin temelini 1970’li yılların başından itibaren “Wandel durch Annaeherung” (Yakınlaşarak dönüşüm) adı altında uygulamaya başladığı ‘Ostpolitik’ (Doğu Politikası) ile attı.
Brandt, 12 Ağustos 1970’te SSCB ile ‘Moskova Sözleşmesi’ imzalayarak dostluk sinyali verdi.
7 Aralık 1970’te de Polonya ile ‘Varşova Sözleşmesi’ni imzaladı ve aynı gün ‘Varşova Gettosu’ndakilerin Nazilere başkaldırısını sembolize eden anıtın önünde diz çöktü.
Ve “Barış adamı” Brandt, 1971 yılında Nobel Barış Ödülü’nü aldı.
Brandt’ın “Yakınlaşarak dönüşüm” politikasını daha sonraki yıllarda Başbakan Helmut Schmidt ile Helmut Kohl de sürdürdü.
Ama asıl ‘dönüşüm’ 1985 yılında SSCB Cumhurbaşkanı olan Mihail Gorbaçov’la geldi.
“Perestroyka” (Yeniden Yapılanma) ve “Glasnost” (Saydamlık) politikasıyla Gorbaçov dünyayı değiştirdi.
“Geç kalanı-geleni yaşam cezalandırır” diyen Gorbaçov’un desteğiyle 41 yıl sonra Almanya da Almanlar da birleşti.
3 Ekim 1990’da eski Doğu Almanya olarak bilinen Almanya Demokratik Cumhuriyeti (DDR) tarihe karışırken, iki halk iki devlet Almanya Federal Cumhuriyeti çatısı altında bir araya geldi.
“Birleşmenin mimarı” olarak bilinen dönemin Almanya Başbakanı Helmut Kohl, Gorbaçov’la dost oldu.
26 Aralık 1991’de SSCB dağıldı ve Rusya’nın başına Boris Yeltsin geçti.
Helmut Kohl, Yeltsin’le de dostluk ilişkilerini sürdürdü.
1998 yılında Kohl’ün koltuğunu devralan Gerhard Schröder, bir yıl sonra göreve gelen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le ‘kanka’ oldu.
2005 yılında Schröder’in yerine geçen ve 2021 yılına kadar aralıksız 16 yıl iktidarda kalan Angela Merkel de Putin’le, dost olmasa da ‘çok iyi’ geçindi.
Çeşitli konularda farklı görüşte olsalar da dışa yansıtmamaya özen gösterdi.
*
Evet...
CDU/CSU’nun o zamanlar ‘yanlış’ diye tepki gösterip eleştirdikleri Willy Brandt’ın ‘Doğu Politikası’ sayesinde iki Almanya birleşti, SSCB dağıldı, Doğu Blok’u çökerek halkları özgürlüğe kavuştu.
Almanya’nın İran politikasının ne kadar doğru olup olmadığını da bekleyip göreceğiz.