Güncelleme Tarihi:
Çavuşoğlu, göç meselesinin, göçmen, mülteci, sığınmacı olgusuna bakıldığı zaman, bunun tarihte ne ilk ne de son olduğunu belirterek, konunun normal hayatın bir parçası haline geldiğini kaydetti. Çavuşoğlu, Türkiye'nin eskiden daha çok transit ya da göçün kaynağı olan bir ülke olduğunu ama bugün son on yılda büyüyen ekonomi ve iş imkanları sayesinde artık göçmenler için bir hedef ülke olduğunu kaydetti. Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Neden ülkelerini terk ediyorlar? Ya savaştan ya da bir çevre felaketinden kaçıyorlar. İşsizlikten, kötü ekonomiden kaçıyorlar. Bir sebebi var. Diğer taraftan nerelere gitmek istiyorlar? Daha çok fırsatın olduğu ve güvenli bir şekilde yaşayabilecekleri ülkelere gitmek istiyorlar. Yunanistan'daki ekonomik kriz döneminde Türkiye'ye birçok Yunanlı geldi, hala çalışıyor. Bu doğaldır çünkü Türkiye'de şartlar daha iyi. Tersi olsa Türkiye'den göç olurdu. Göçmenlere yönelik bir negatif bakış olsa da Avrupa'nın da göçmene ihtiyacı var."
Türkiye'nin, "Göç ve Kalkınma Küresel Forumu"nun başkanlığını İsveç'ten devraldığını anımsatan Çavuşoğlu, "Devralırken İsveç'in o günkü başbakanı çok net bir şekilde Türk göçmenlerin İsveç ekonomisine katkısını vurguladı. Hatta daha önceki bir ziyaretinde Kulu ya da Cihanbeyli'deki yaptığı konuşmada 'İsveççe konuştum ve herkes anladı' demişti" ifadelerini kullandı.
Göçmenin hem yaşadığı ülke hem de geldiği ülkeye olan katkısını herkesin vurguladığını söyleyen Çavuşoğlu, ilerde de Avrupa'nın göçe ihtiyacı olacağını çünkü Avrupa'da yaşlanma sorununun bulunduğunu vurguladı. 20 yıl sonra Avrupa'nın nüfusunda çok ciddi bir azalma olacağını ve bazı Avrupa ülkelerinde azalmanın yaşandığını belirten Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
"Doğum oranlarına baktığımızda Avrupa'yı tehdit eden en büyük tehlike bu. Burada kontrollü göç önemli. Peki bunu nasıl yapacaksınız? Göçün kaynağı ülkelerle işbirliği yaparak. Kaçak göçü engellemek de bu yoldan geçer. Kaçak göçü engellemek için transit ve göçün kaynağı ülkelerle işbirliği yapmanız lazım. Entegrasyon politikalarının başarısız olmasının sebeplerinden bir tanesi bu. Başka sebepleri de var."
Türkiye'nin bu konuda Yunanistan ve Bulgaristanla ikili ve de üçlü işbirliği olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, Türkiye'nin Geri kabul Anlaşması'nı imzalayarak bunun üç sene içinde yürürlüğe gireceğini anımsattı. Bu konularda
Türkiye'nin AB ile beraber çalıştığını ve karadan geçişlerle ilgili önemli mesafeler elde edildiğini söyleyen Çavuşoğlu, kaçak göçmenlerin deniz yoluyla da denemelerinin olduğunu belirtti. Çavuşoğlu, kaçak göçmenlerin özellikle küçük tekne ve botlarla gidip uluslararası sularda büyük teknelere ya da gemilere bindiklerini söyledi. Bu konuda da tedbirlerin alınabileceğini ifade eden Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Sadece Türkiye üzerinden değil, Karadeniz'den, Romanya ya da Bulgaristan'a geçme çabaları vardı, kaza oldu. Bu insanları kim kaçırıyor? Bu insanlardan ne kadar para alıyorlar? Kazalarda ne kadar insan ölüyor? Türkiye üzerine düşeni yapıyor, işbirliğine de hazırız. Akdeniz'in kuzey bölgesinden, Afrika'dan her yerden kaçak göçmen geliyor. İnsanlar sığınacak bir yer arıyor. Türkiye'ye de her yerden kaçak göç var. Sadece Suriye'den Irak'tan kaçanları söylemiyorum. Kaçak göç konusunda biz üzerimize düşeni yapıyoruz. Uluslararası alanda işbirliğinin artırılması lazım. Bunun, sosyal ve ekonomik boyutu var ama göçmenlerin, sığınmacıların insan olduğunu ve en temel insan haklarına sahip olduğunu unutmamamız lazım."
Türkiye'ye "otoriterleşme" eleştirileri
AB kurumlarının, Türkiye hükümetine yönelik otoriterleştiği ve basın özgürlüğünü kısıtladığı yönündeki açıklamaları konusunda ise Çavuşoğlu, 2015'e iyi başlandığını, AB'de hem parlamentoda hem de AB kurumlarında ve konseyde seçimler olduğunu anımsattı. Çavuşoğlu, bu yeni oluşumdan sonra da diyaloğun çok güzel başladığını söyledi. İlk defa bir yüksek temsilci ve iki komiserin Türkiye'ye gelerek çok güzel toplantılar yapıldığını ve verilen mesajların önemli olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"14 Aralık'taki yargı sürecinden dolayı AB'den gelen tepkilere baktığımız zaman, son derece üslubu düzgün olmayan, Türkiye'ye patronluk taslayan ve de gerçek bilgilere dayanmayan, Twitler'den dolayı, ilk haberlerden dolayı, Türkiye'ye yönelik çok ağır eleştiriler yaptılar. Bunu doğru bulmuyoruz. Nasıl bir süreç olduğunu herkes gördü, yargı süreci işledi. Serbest bırakılanlar, serbest bırakıldı. İddianın ne olduğu belli oldu. Burada devlet ve bu şahıslar arasında değil, üçüncü şahıslar arasında bir dava olduğu ortaya çıktı. Bazı dostlarımızla da konuştuk, bundan pişman oldular, bu kadar çabuk açıklama yaptıklarından dolayı. Yine bir Avrupalı dosta bunun yanlış olduğunu söyledik. 'Biz bunu nasıl düzeltebiliriz?' dedi. Avrupalıların her şeyden önce diğer Avrupalı ülkelerden kendilerini üstün görmeye son vermesi lazım."
AB içinde de demokratik standartlar bakımından farklılıklar olduğunu anımsatan Çavuşoğlu, bazı ülkelerin daha ileri, bazı ülkelerin ise daha geri noktada olduğunu belirtti. Ancak bu ülkelerin AB'nin eşit üyesi olduklarını kaydeden Çavuşoğlu, "Avrupa Konseyi'ne baktığımız zaman, Belarus hariç 47 ülke arasında da iyi olanlar var, daha iyi olanlar var, daha geride olanlar var. Daha iyi olanların, bazı eksikliği olan ülkelere patronluk taslaması doğru değil" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin 14 senedir demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü anlamında çok büyük adımlar attığını vurgulayan Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Bizi izlerken onların başı döndü. Türkiye ile ilgili bir olay olduğu zaman, öyle açıklamalar yapıyorlar ki, sanki Türkiye'nin patronu, yöneticileri. Bu doğru bir yaklaşım değil. Türkiye bağımsız bir ülkedir. Türkiye çok önemli mesafeler katetti. Türkiye'nin sahibiymiş gibi açıklamalar yapmalarını kabul edemeyiz. Hele hele daha ilk duyuma dayalı açıklamalar yapmalarını kabul etmeyiz. Bu üsluptan vazgeçerlerse, Rusya ile problemlerini çözebileceklerini söyledim. Ukrayna ile ilgili problemin sebebi ne? Bugüne kadar Avrupa'daki sorunların çözülmeyişinin sebebi ne?"
Türkiye'nin AB süreci
Türkiye'nin AB'ye üye olmak istediğini ve bu konuda üzerine düşen ne varsa yapmak istediğini kaydeden Çavuşoğlu, Türkiye'nin AB'ye ve AB değerlerine çok önem verdiğini ve bugüne kadarki tüm sıkıntılara rağmen, AB ile ilişkileri sıkı tutmak istediğini kaydetti. Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
"Fasıl açmak istiyoruz ve eşit bir üye olmak istiyoruz. Sığınmacı gibi olmak istemiyoruz. Hangi fasılı müzakere etmek istiyorlarsa, o fasılın içeriğiyle ilgili eksikliğimiz varsa bunu gidermeye de açığız. Sanki Türkiye'nin patronu gibi açıklamalar yapmamalılar, bu üsluptan vazgeçmeleri lazım. Eksikliğimizi gidermeye hazırız ve 2019'a kadar hazırlandığımız eylem planı içinde her şey var. Eskiden dışişleri bakanını davet ederlerdi, şimdi davet etmiyorlar. Zirvelere, müzakere eden ülke olarak Türkiye'nin cumhurbaşkanını, başbakanını davet ederlerdi, şimdi davet etmiyorlar. Bunlar bizim yüzümüzden mi oldu? AB'nin politikalarının değişik partilere göre değişmemesi lazım. Bunlar yanlıştır. Ama biz AB ile ilişkilerimizi ve diyaloğu en üst düzeyde tutmak adına başbakanımız da gidecek, sonra ben gideceğim daha sonra cumhurbaşkanımız gidecek. Onlardan gelen olacak."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hem AB Komisyonu hem de AB Konseyi başkanlarıyla telefonda görüştüğünü hatırlatan Çavuşoğlu, sağduyulu olunması gerektiğini ve tarafların birbirini iyi anlamasına ihtiyaç olduğunu belirtti. Çavuşoğlu, "Avrupa için birbirimize ihtiyacımız olduğunu görmemiz lazım. Bizim, Avrupa'ya, AB'ye, AB'nin de Türkiye'ye ihtiyacı var. Bu anlayış iki tarafta da olursa, o fasılların açılmasının önündeki siyasi engeller kalkar. Her türlü müzakereye hazırız" dedi.
AB'nin geleceğine dair tartışmalar
AB'nin geleceğine yönelik tartışmalara da değinen Çavuşoğlu, gelinen noktada AB'nin kendi içindeki entegrasyonu tam olarak sağlayamadığını, bunun sebebinin de AB üyesi ülkelerin bazılarının farklı düşünmesi olduğunu kaydetti. Çavuşoğlu, bu konudaki esas sebebin ise, bugüne kadarki politika ve uygulamaların, halkların beklentisini siyasi ve ekonomik anlamda karşılayamaması olduğuna dikkati çekti. Çavuşoğlu şunları söyledi:
"AB Adalet Divanı, AB'nin kurum olarak AB insan hakları mahkemesine ve insan hakları sözleşmesine üye olmasına karşı bir görüş belirtti. Yani insan haklarının tüm Avrupa çapında korunabilmesine ve çok önemli bir işbirliğine bile karşı çıktı. Siz diyorsunuz ki insan hakları, hukukun üstünlüğü. Fakat siz bunları tesis edecek insan hakları mahkemesine ve sözleşmeye taraf olmaya karşısınız. Peki nasıl koruyacaksınız ve nasıl biz, insan haklarını korumak için bir araya geldik diyeceksiniz. İşte bu AB'nin politikalarının çelişki olduğunun göstergesi."
Çavuşoğlu, AB'nin aldığı kararlar ve uygulamalarının aday olsun ya da olmasın AB üyesi olmayan diğer ülkelerin haklarını etkilediğini ifade ederek, bu şekilde insanların mahkemeye gitme hakkının engellendiğini belirtti. "AB'nin politikalarında konsensus olmadığını" vurgulayan Çavuşoğlu, birliğin kendi içinde entegrasyonu sağlaması gerektiğini dile getirdi. AB'nin ekonomik krizi aşacak bir politikasının da olmadığının ortaya çıktığını belirten Çavuşoğlu, krizden çıkış için bir toparlanma olduğunu ama burada liderlik sergileyecek bir kişi ya da ülkenin çıkmadığını söyledi.
Almanya'nın kısmen işin yükünü taşıdığını, ancak bunun da bir eksiklik olduğunu belirten Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Sizlerin sorularında değindiğimiz kaçak göçmenle mücadele ve entegrasyon konusunda AB'nin başarılı bir politikası oldu mu? Hayır. Bugün uluslararası terörle mücadelede ve organize suçlarla mücadelede varmı, yok. Çevre ile iklim değişikliğiyle ilgili bir duruşu da yok. AB'nin Doğu politikasında, komşuluk politikasında başarı var mı, yok. Dış politikasında var mı, yok. Kendi askeri gücü var mı, yok. Katkı sağlayacak ülkeleri dahil ediyor mu, Türkiye başta olmak üzere, hayır. Bu konularda eksikliğiniz varsa tüm konularda nasıl AB'yi ileriye taşıyacaksınız? Bunların hepsi soru. Ukrayna'nın çektiği nedir? Bendensin ya da benim karşımdasın. Soğuk Savaş dönemi bitmiş, Rusya'yı hala soğuk savaş dönemindeki gibi idare ediyorsun."
AB'nin siyasi birlik mi yoksa üye ülkelere daha fazla egemenlik veren daha esnek bir yapıya kavuşturulacağı konusunda karar vermesi gerektiğini söyleyen Çavuşoğlu, bu kararın genişleme politikasını da etkileyeceğini belitti.
Çavuşoğlu, AB'nin genişlemeyi beş sene durdurduğunu anımsatarak, "Balkan ülkeleri başka yerlere kaymasın diyorsunuz ama 5 sene sizi almayacağız diyorsunuz. 5 sene sonra bu ülkelerin sizi bekleyeceğinin garantisi var mı? AB'nin kendisini reforme etmesi lazım. Herşeye rağmen, AB en kalkınmış en istikrarlı bölgedir ve Türkiye bu bölgede olduğu nedeniyle şanslıdır" dedi.