Dilini kaybedenin öz kültürüyle bağı zayıflar

Güncelleme Tarihi:

Dilini kaybedenin öz kültürüyle bağı zayıflar
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 28, 2022 07:43

Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen, Hürriyet’e konuştu. Almanya’da yaşayan Türk toplumunun oluşturduğu sosyal ve insani bağın iki ülke ilişkilerinde en sağlam ve sarsılmaz temel olduğunu belirten Büyükelçi Şen, şunları söyledi: “Burada yaşayan Türk toplumundan öncelikli beklentimiz Türkiye ile bağlarını korumaları, Türkçeyi ve Türkiye’yi çocuklarına öğretmeleri, onlarla birlikte Türkiye’ye sıklıkla seyahat etmeleri, milli değerlerimizi, binlerce yıllık tarihimizi öğretmeleridir. Dilini kaybedenin öz kültürüyle bağı zayıflar ve zamanla kaybolur. Bu konuda ailelerimizi desteklemeye, onlara yardım etmeye her zaman hazırız.”

Haberin Devamı

1996 yılında Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmaya başladınız. Peki neden Dışişleri Bakanlığı?
Dışişleri Bakanlığı, Cumhuriyet tarihimiz boyunca ve hatta öncesinde Osmanlı döneminde daima ülkemizin en sevilen, ilgi gören ve saygın kurumları arasında yer almıştır. Dil bilen, farklı kültürlerle iletişime açık olan, ülkesine bu özellikleriyle hizmet etmek isteyen insanlar açısından çekim merkezi olmuştur. Kuruluşundan bu yana Bakanlığımız bu kimliğini korumayı başarmış, Türkiye’nin aydın, ilerici, yenilikçi, aynı zamanda milli değerlerimizin ve ulusal çıkarlarımızın korunması bakımından bir o kadar ihtiyatlı ve kararlı duruşunu muhafaza etmiştir. Ben de hem Mülkiye (Ankara Üniversitesi SBF) mezunu olmam hem de daha sonra öğrenim hayatımı İstanbul ve akabinde Almanya’da tamamlamış olmam nedeniyle, Bakanlığımızın bu özelliklerinin kendi formasyonuma uygun olduğunu düşünerek Dışişleri Bakanlığı’nı seçtim. 26 yıldır da kurumumda gururla görev yapıyorum. Son olarak daha önce başkonsolos olarak görev yaptığım Berlin’de büyükelçilik görevine layık görülmem, beni ziyadesiyle mutlu etti ve onurlandırdı. Berlin Büyükelçiliği, benim aynı zamanda genç memur olarak ilk tayin yerim.

Dilini kaybedenin öz kültürüyle bağı zayıflar
‘USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİ GİBİ’
O dönemde “Şu büyükelçi gibi olmak istemiyorum” dediğiniz bir rol modeliz var mıydı?
Tabiatıyla geçmişte birçok büyükelçimiz, büyüğümüz bizlere yol göstermiş hem mesleki birikimleri hem de karakterleriyle örnek olmuşlardır. Bazılarının giyim-kuşamından ve zarafetinden, bazılarının nezaketinden, duruşundan ve vücut dilinden, bazılarının zekâsından ve sağduyusundan, bazılarının vatandaşlarımızla kurdukları güçlü iletişimden, bazılarının da derin bilgi, ilke ve fikirlerinden elbette etkilenmişimdir. Bir diplomat bunların hepsini kişiliğinde birleştirebiliyorsa gerçek diplomattır. Bu özellikleri kendilerinden sonra gelen yeni nesil diplomatlara, bizlere aktaran, birçoğu artık emekli olan büyüklerimizi saygıyla anıyorum. Bakanlığımıza, diplomasi mesleğine büyük katkıları olmuştur. Bizde diplomatlık kariyeri biraz da usta-çırak ilişkisi gibidir. O yüzden gençlere tecrübe aktarımı, onlara yol gösterme, genç memurları ‘yetiştirme’ önemli ve gereklidir. Ben de bu sebeple özellikle genç memur arkadaşlarımla yakından ilgilenmeye, onlara yol göstermeye özen gösteriyorum.

Haberin Devamı

‘LİDERLER ÖNCÜLÜK EDİYOR’
1990’lı yıllardan beri Almanya’yla iç içesiniz. O zamanki Almanya ile günümüz Almanya’sı arasında ne gibi değişikliler görüyorsunuz?
1990’ların Almanya’sı ile bugünün Almanya’sı arasında büyük farklılıklar bulunuyor. Birleşme sonrasında Almanya hem ülke içinde hem Avrupa’da hem de dünyada yeni kimliğini oluşturma gayreti içerisindeydi. ‘Misafir işçiler’ kavramının yavaş yavaş çok kültürlülüğe doğru evrilmekte olduğu görülmekte ve bunun sancıları yaşanmaktaydı. Bir yandan da Doğu-Batı arasındaki toplumsal ve ekonomik entegrasyonun sağlanması süreci devam ediyordu. Aynı zamanda teknolojik bir dönüşüm süreci yaşanıyordu. Bugün baktığımızda ise Almanya’nın sosyal alanda halen kat etmesi gereken mesafe bulunmasına rağmen çok kültürlülüğü büyük ölçüde benimsediğini ve uyum çalışmalarını bu perspektifi dikkate alarak sürdürdüğünü, bazı Alman siyasi liderlerinin de bu konuda öncülük ettiklerini memnuniyetle gözlemliyoruz. Almanya’nın ekonomik anlamda daha dışa dönük ve küreselleşmeye aktif katkı sunan bir ülke haline geldiğini, Avrupa Birliği (AB) içerisindeki lider rolünü pekiştirdiğini ve yeni ekonomik dönüşüm sürecinin temelini teşkil eden dijitalleşme, yeşil enerji ve yapay zekâ gibi alanlarda öncü olma hedefini taşıdığını görüyoruz.

Dilini kaybedenin öz kültürüyle bağı zayıflar
‘AYRIMCILIK DEVAM EDİYOR’
O zamandan beri Almanya’daki Türk toplumunda ne gibi değişimler gözlemlediniz?
Almanya’daki Türk toplumu da o zamandan bugüne çok değişti. 90’lı yılların jenerasyonu diyebileceğimiz ikinci nesil, kendi kimliğini keşfetme ve aynı zamanda Alman toplumu içerisindeki yerini alma gayreti içerisindeydi. Bugün ise üçüncü ve dördüncü nesil gençlerimizin, çocuklarımızın artık Alman toplumunun doğal birer parçası olarak yaşamlarını sürdürdüklerini, kimlik arayışının (bazı durumlarda kimlik çatışmasının) eskisi kadar yaşanmadığını görüyoruz.
Tabii ki uyum meselesi hiçbir zaman sorunsuz gerçekleşmiyor. Ayrıca, Almanya’daki Türk toplumunun hafızasında 90’larda yaşanan, fakat günümüzde de ne yazık ki devam eden -Solingen, Mölln, Hanau saldırıları ile NSU cinayetleri gibi- ırkçı, yabancı düşmanı ve İslam karşıtı olaylar canlılığını koruyor. İnsanlarımızın okullarında, iş yerlerinde, sosyal hayatlarında karşılaştıkları ayrımcılık vakaları maalesef devam ediyor. Fakat artık 90’lı yıllardan farklı olarak, Alman siyasetçilerin ve kamuoyunun bu meselelere karşı daha duyarlı bir yaklaşım içerisinde olduklarını gözlemliyoruz. Temaslarımda hep şunu vurguluyorum; Başarılı uyum, toplumsal yaşamın her alanında etkin katılım gerektirir. Katılımı mümkün kılan eğitimdir. Eğitim ise ancak kabul, hoşgörü ve eşitlik kültürünün yeşerdiği koşullarda arzulanan sonuçları verebilir. Kısacası, eğitimin önemini ne kadar vurgulasak az gelir.
Türk toplumu, Almanya’da ekonomik ve sosyal alanda 90’lardan bu yana önemli kazanımlar ve başarılar elde etti. Toplumumuzdan çıkan Prof. Dr. Uğur Şahin, Dr. Özlem Türeci, Dr. Dilek Gürsoy ve diğer pek çok başarı örnekleri var. Henüz tam istenilen seviyeye ulaşmasa da insanlarımızın eğitim düzeyi ve istihdam oranı arttı. İşverenlerimiz, profesyonel meslek sahiplerimiz çoğaldı. Siyasette de katılımın arttığını, Türklerin artık federal hükümet, eyalet hükümetleri ve Federal Meclis’te üst düzey görevler alabildiklerini görüyoruz. Bunlar gurur verici gelişmeler.

Haberin Devamı

‘BÜYÜK İLERLEME KAYDETTİK’
Berlin’de Türk Büyükelçiliği’nde çalıştınız, başkonsolos olarak görev yaptınız, Türkiye kökenli insanlarla birlikte oldunuz. En çok şikâyet edilen konular neydi. İstekler ve beklentiler nelerdi?
Türk toplumunun istek ve beklentileri, içinde bulunulan döneme, Almanya’daki ve Türkiye’deki koşullara ve iki ülke arasındaki ilişkilerin durumuna göre şekilleniyor, değişiyor. Bununla birlikte, vatandaşlarımızın bizden beklentileri her zaman hak ve çıkarlarının layıkıyla korunması, Türkiye’yle olan bağlarının sürdürülmesi, Almanya’da maruz kaldıkları haksızlıkların ve kaliteli yaşam beklentilerinin Alman makamları nezdinde ifade edilmesi ve kaliteli konsolosluk hizmetlerinin sağlanmasıdır. Bunlar Almanya’daki temsilciliklerimizin de önceliklerini oluşturmaktadır.
2000’li yılların başında Berlin Büyükelçiliğimizde genç bir memur olarak çalıştım. O zamanlar konsolosluk hizmetlerimizin şimdiki kadar gelişmiş olmadığını hatırlıyorum. Aradan geçen 20 yılda büyük bir ilerleme kaydettik. 2012-2016 yılları arasında Berlin’de bu kez başkonsolos olarak görev yaptım. Vatandaşlarımızla yakın bir diyalog içerisinde çalışmaya, istek ve beklentilerini anlamaya, elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım. Eğitim ve sosyal hizmetler gibi vatandaşlarımızı doğrudan ilgilendiren alanlarda güzel faaliyetlerde bulunduk. O döneme ait pek çok güzel anım var.
Büyükelçi olarak görev yapmakta olduğum bu yeni dönemde de aynı istek ve motivasyonla vatandaşlarımız için çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. Mesleki eğitim de dahil olmak üzere eğitim konusuna bu çerçevede öncelik veriyorum. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığına karşı uyanık olmalıyız. Bu illetlerle mücadele elbette bulunduğumuz ülke makamlarının birincil görevlerindendir. Alman federal makamları son dönemde bu sorunların üzerine daha fazla gitmeye başlamışlar, bu da bizim için sevindirici olmuştur.

Dilini kaybedenin öz kültürüyle bağı zayıflar
‘BÜYÜK BİR SORUMLULUK’
En yoğun ilişkilerimizin olduğu bir ülkeye büyükelçi olarak geldiniz. Öncelikli hedefleriniz nelerdir?
Tarihsel olarak Almanya ile çok boyutlu ve yakın ilişkilerimiz bulunuyor. Yukarıda bahsettiğim vatandaşlar boyutu bunun önemli bir parçası. Fakat aynı zamanda dış politika, ekonomi, ticaret, savunma ve güvenlik gibi birçok alanda Almanya’yla yoğun bir mesai içerisindeyiz. Almanya, önde gelen dost ve müttefiklerimiz arasındadır. AB içindeki ağırlıklı konumu bakımından da AB’ye adaylık sürecimizin ilerletilmesi bağlamında çok önemli bir ülkedir. Bu yüzden Berlin Büyükelçisi olarak görev yapmak bir yandan büyük bir gurur kaynağı, bir yandan da özveri gerektiren büyük bir sorumluluktur.
Ülkemiz açısından öncelik teşkil eden tüm bu alanlarda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Her büyükelçi, görev yaptığı ülkeyle kendi ülkesi arasındaki ilişkilere katkı yapmayı hedefler, bunun için gayret gösterir. Diplomasinin temelinde de zaten bu vardır. Mesai arkadaşlarımla birlikte önümüzdeki dönemde bu hedef doğrultusunda çalışmalarımızı yürütmeye devam edeceğiz.

Haberin Devamı

ÖNCELİKLİ KONUMUZ RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Yaptığınız ikili görüşmelerde öne çıkan konular nelerdir?
Almanya’yla gündemimiz her zaman yoğun. Dönemsel olarak bazı konular gündemin daha üst sıralarında yer alabiliyor. Ülkemizin yakın coğrafyasındaki Suriye, Libya, Afganistan ve göç gibi bölgesel sorunlar ve gelişmeler buna örnek oluşturuyor. İlişkilerimizdeki ikili meseleler de kimi zaman öne çıkabiliyor. Halihazırda başta gelen konumuz tüm dünyada olduğu gibi Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla başlayan savaş. Bu savaşın bir an önce durması ve daha fazla can kaybının önlenmesi için Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Bakanımız başta olmak üzere ilgili tüm birimlerimiz büyük çaba gösteriyor. Alman tarafıyla en önemli gündem konumuz da bu. İkili ilişkilerimizde elbette daha başka ve çok önemsediğimiz konular da var. AB ile gümrük birliğimizin güncellenmesi, AB katılım sürecimizde ilerleme sağlanması, Türk vatandaşları için vize serbestisinin yürürlüğe girmesi, Almanya’dan askeri malzeme tedarikimizdeki pürüzlerin aşılması, terör örgütleriyle ortak mücadelemizin geliştirilmesi gibi meseleler gibi.
Alman muhataplarımızla görüşmelerimizde karşılıklı istek ve beklentilerimizi açık bir şekilde dile getiriyor, sağlıklı bir diyalog kanalı kurmaya çalışıyoruz. Konulara bakış açımızı anlatıyor, beklentilerimizi aktarıyoruz. Bunda da şimdiye kadar başarılı olduğumuzu söyleyebiliriz. Elbette bazen görüş ayrılıklarımızı tespit edip, ihtilaflı alanları bir kenara bırakıp diğer alanlardaki iş birliğine odaklanmamız da gerekebiliyor.

Dilini kaybedenin öz kültürüyle bağı zayıflar
İYİ GÜNDE DE KÖTÜ GÜNDE DE HEP YANINIZDAYIZ
Almanya’da yaşayan Türklerin iki ülke arasında önemli bir köprü görevi üstlendiği söylenir hep. Türkiye tarafının burada yaşayanlardan beklentileri var mı?
Almanya, ülkemizin en girift, en çok yönlü ilişkilere sahip olduğu ülke. Bunun en önemli unsuru olan Almanya’daki Türk toplumunun ülkelerimiz arasında oluşturduğu sosyal ve insani bağ, ilişkilerimizin en sağlam ve sarsılmaz temelidir. Ortak zenginliğimiz olan bu insani bağın korunması ve güçlendirilmesi önümüzdeki dönemde de başlıca önceliklerimiz arasında yer almaya devam edecektir. Almanya’daki insanlarımızın ülkemizle bağlarını korumaları öncelikli beklentimiz. Başta Türkçe dil eğitimi olmak üzere, gençlerimizin ve çocuklarımızın kültürlerini muhafaza etmeleri için velilerimize büyük görevler düşüyor. Dilini kaybedenin öz kültürüyle bağı zayıflar ve zamanla kaybolur. Bu konuda ailelerimizi desteklemeye, onlara yardım etmeye her zaman hazırız. En öncelikli beklentimiz Türkiye’yle bağlarını korumaları, Türkçeyi ve Türkiye’yi çocuklarına da öğretmeleri, onlarla birlikte Türkiye’ye sıklıkla seyahat etmeleri, milli değerlerimizi, binlerce yıllık tarihimizi öğretmeleridir.
Diğer yandan, Almanya’daki Türk toplumunun birlik ve beraberliğinin pekiştirilmesinin gerekli olduğunu, bunun toplumumuzun hak ve çıkarlarının daha iyi korunması bakımından da önem taşıdığını düşünüyorum. Bu birlik ve beraberliğin pekiştirilmesi için daha fazla örgütlenme ve daha fazla sosyal faaliyet gerekiyor. Vatandaşlarımızdan önemli bir diğer beklentimiz de büyükelçiliğimiz ve Almanya’daki 13 başkonsolosluğumuzla yakın bağlantı içinde olmaları.
İyi günde de görüşmek isteriz, elbette hep iyi olsunlar, ayaklarına taş değmesin isteriz. Ama daha da önemlisi zorluğa düştüklerinde, sıkıntılı durumlarda, haksızlığa uğradıklarını düşünüyorlarsa, ırkçılığa-ayrımcılığa maruz kalıyorlarsa, başkonsolosluklarımıza mutlaka haber versinler. Onlar için özel oluşturduğumuz çağrı merkezimizi arasınlar. Bizim gerekeni yapacağımızdan, yanlarında olacağımızdan emin olsunlar.

Haberin Devamı

AHMET BAŞAR ŞEN KİMDİR?
Ahmet Başar Şen, 13 Haziran 1967’de Ezine’de (Çanakkale) doğdu. İlk öğrenimini tamamladıktan sonra Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1988 yılında mezun oldu. 1989-1990 yıllarında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Avrupa Birliği’nin Hukuki Yapısı alanında yüksek lisans yaptı. 1990-1996 yıllarında Stuttgart Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler ve Alman Dili ve Edebiyatı alanlarında eğitim gördü. 1996 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girdi ve 2010-2012 yıllarında Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu Genel Müdür Yardımcılığı’nda Daire Başkanı oldu. 2012-2016 yıllarında Berlin Başkonsolosu ve 13 Aralık 2016 - 7 Ocak 2019 tarihlerinde Taşkent Büyükelçisi olarak görev aldı. 2019-2020’de Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürü olan Şen, 1 Ağustos 2021’de Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi olarak göreve başladı.

BAKMADAN GEÇME!