Güncelleme Tarihi:
Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın bazı dosyaları yok ettiğini öğrendiğiniz zaman ilk tepkiniz ne oldu? Dehşete kapıldım. Çok büyük bir skandal. Yok edilen dosyaların ne kadar önemli bilgiler içerdiğini değerlendirmek elbette çok zor.
Neonazi terör hücresi NSU üçlüsünün çevresiyle ilgili bilgilerin yer aldığı belgelerin bir kısmının yok edilmesi kabul edilecek bir şey değil.
Tahmininiz nedir? Dosyalar neden yok edildi?
Spekülasyonlara girmek istemiyorum. Ancak bu tutum iç isihbaratımızın çalışması yönelik çok kötü bir imaj bıraktı. Bunun Anayasa Teşkilatı Başkanı’nı görevinden erken dönemde ayrılmasını isteyecek kadar çok şaşırtıcı bir olay olduğunu görüyoruz.
İstihbaratı kontrol eden Parlamento Kontrol Kurumu, eğer istihbarattan yeteri kadar bilgi almıyorsa, istihbaratı nasıl kontrol edebilecek?
Hayır sorun, kurumun yöneticisinin de olay hakkında yeteri kadar bilgilendirilmemiş olması. Dosyaları imha eden memur dosyaların NSU terör hücresinin ortaya çıkmasından önce yok edildiğini söylemişti. Ancak ortaya çıktı ki tam tersine, dosyalar cinayetlerin NSU tarafından işlendiğinin ortaya çıkmasından sonra yok edildi. O zaman çok önemli sorular ortaya çıkıyor. Ben şu anda, Almanya’da iç istihbarat içinde bazılarının kendi kafalarına göre hareket ettiği bir yapının geliştiği hissini yaratan ortamın oluştuğunu söyleyen insanların bu düşüncelerine itiraz edemem.
Sizce demokrasinin ve siyasetin m yanında gelişen bir yapı var mı?
Prensip olarak iyi işleyen demokratik bir güvenlik mimarimiz var. Bu nedenle bu tür olayları haklı olarak çok ciddi bir şekilde ele alıyoruz. Böyle bir şeyin olması devletimiz açısından utanç verici. Almanya’da yapısal olarak aşırılığı koruyan bir sistemin olduğu yönündeki tezleri kabul etmiyorum.
İstihbarat teşkilatında veya polis içinde aşırı sağcılar olup olmadığı sistematik olarak araştırılıyor mu?
Bu düzenli olarak yapılıyor. Ancak burada belirleyici olan devletin güvenilirliğinin zedelenmemesidir. Bu güven aslında aynı zamanda demokrasinin sahip olabileceği en büyük sermayedir. Bu nedenle parlamenterlerimiz şimdi öncekinden daha fazla ve hiç bir boşluk bırakmadan olayı çözmekle yükümlüdür. Kamuoyu şundan emin olabilir ki bunu çok ciddiye alıyoruz.
Geçen hafta Federal Asayiş Dairesi Başkanı Jörg Ziercke’yi dinlediniz. Cevaplarından memnun kaldınız mı?
Araştırma komisyonu olarak bizim için belirleyici soru, 10 yılı aşkın bi süre terör grubunun cinayetler işleyip, bombalı saldırılar yaparak tüm ülkeyi dolaşmış olması ve bunu Alman güvenlik birimlerinin dikkatini çekmeden nasıl yapabildiğidir. Eğer araştırma komisyonu önünde güvenliğin en tepesindeki kişi hatalarının olmadığını söylüyorsa bunu anlayışla karşılayamam. Ziercke’nin çalışmasına saygı gösteriyorum ama ondan, “Özür dilerim başarısız oldum” demesini beklerdim. Kendisini haklı çıkarmaya çalışmasını ve olayları iyi gibi göstermesini değil.
Neonaziler ihmal mi edildi
Almanya’da artan İslamofobi de aşırı sağla mücadelenin ihmal edilmesinde dolaylı bir rol oynamış olabilir mi?
O konuda da bence birçok neden var. Bunlardan beri ekspertizin yetersiz olması, aşırı sağla mücadelede analistlerin, İslamcı terörizmle ilgilenen analistler kadar çok olmaması, failleri yakalayacak bilgilerin bir araya getirilmemesi gibi nedenler var. Sistematik bir görmezden gelme olacağına, inanmıyorum. Hafife alınmış olabilir ve bir çok kişisel yanlış kararlar verilmiş olabilir.
Hükümet adına kurbanlara ombudsman olarak atanan Barbara John’un önerdiği gibi bundan sonra göçmen kökenli bir kişinin cinayete kurban gitmesi durumunda güvenlik birimlerinin, olayın arkasında yabancı düşmanlığının olabileceğini araştırmasını da zorunlu kılacak bir yönetmeliğin çıkartılması doğru olacaktır. Bu olaydan dolayı gerçekten utanç duyan çok sayıda güvenlik personeli tanıyorum. Ancak bundan böyle güvenlik birimlerine ve meslek eğitimine personel alımında gerçekten demokrasiye inananların alınmasına dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum