Güncelleme Tarihi:
Kendisi ilk Münih Başkonsolosluğu’nun 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sırasında verilen davette dinledim. Abartıdan uzak görüntüsünün arkasındaki muazzam ses beni büyüledi.
“Nasıl ulaşırım da röportaj yaparım” derken, yardımıma sosyal medya koştu. Sosyal medya kullanıcıları bilirler, yazışmalarınız isteniz de resmi olmaktan çıkar, samimi bir havaya bürünür. Yine de şansımı denedim ve samimi bir cevap aldım. Ben röportajımı yaparken, sesinin dışında, duruşundan ve samimiyetinden de çok etkilendim.
ÜNİVERSİTEDEN SONRA MÜZİK
Nihan İstanbul doğumlu. İstanbul- Münih arası geçen bir çocukluk dönemi sonrası, İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Bölümünde lisan eğitimi alıyor. Bu arada Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuarı’nda yarım gün eğitimini de tamamlıyor. Kısa bir medya sektörü denemesinden sonra İTÜ’de Sanat Yönetimi masterı yapıyor. “Neden önce medya okuyup, sonra müziğe kaydın?” diyorum. “Müziğin yanında bir şey daha okumak istedim. Medya sosyal bir bölüm. İletişimin müziğe de katkısı olacağını düşündüm” diyor.
SADECE ŞARKICIYIM
Master bitince müzik hayalinin peşinden gitmek için her şeyi geride bırakmayı göze alıp, Avusturya Salzburg’da Mozarteum Üniversitesi Klasik Şan ve Opera Bölümüne başvuruyor. Alanında en iyilerden olan bu okula kabul edilmesi bir hayalken, hayali gerçek oluyor. Bir lisans eğitimini de burada tamamlıyor. “Genç yaşında üç ülkede birden yaşamışsın, evin neresi peki?” diyorum. “Şarkı söylediğim yer evim” diyerek, aslında müziğe olan tutkusunu ele veriyor.
Şarkı söyleyen birçok kişinin aksine o kendini şarkıcı olarak tanımlıyor. Ses sanatçısı ya da müzisyen olarak değil, direk şarkıcı. Bütün isteği şarkı söylemek. Sesini ulaştırabildiği kadar uzaklara duyurmak. Kendini belirli bir tarza sokmuyor. İçinden nasıl gelirse, öyle söylüyor şarkısını. “Kültürel ve müzikal sınırlar tanımadan ve karşılıklı etkilenmeyi öngören bir müzik anlayışım var. Deneysel çalışmayı seviyorum” diyor. “O ne demek?” diye soruyorum. “Özgür düşünmekten yanayım. Sesi de müziği de özgür bırakmalı. Düşünmeden, içimden nasıl, ne şekilde gelirse, öyle söylemeliyim” diyor.
AVUSTURYA BURS VERDİ
Avusturya hükümetinden burs kazanıyor ve bu bursla çeşitli konserler hazırlıyor. 2008 yılında hayatının en önemli deneyimi olarak anlattığı, dünyanın her yerinden sadece 15 kişinin çağırıldığı, dünyaca ünlü Bobby McFerrin ile birlikte Instant Opera New York’a katılıyor. Farklı kültür ve tarzlarla tanışıyor ve ilk defa orada hiçbir şeyin sınırı olmadığını keşfediyor.
ENSTRÜMANIM SESİM
Bir grubu yok. Ama senede bir kez buluşup konser verdiği, ÇARK adında bir ekibin içinde. Geçen Mart ayında 10 parçalık bir albüm çıkarmışlar. ÇARK ekibi olarak özgür doğaçlama yapıyorlar. Hatta konsere prova yapmadan çıkıyorlar. “Kendiliğinden gelişiyor konser. Adı üstünde özgür doğaçlama” diyor. Üç kişiler. Beatboxçı Adam Matta, perdesiz gitarist Cenk Erdoğan ve bir de kendi. Bu ekipte sen hangi enstrümanı kullanıyorsun, diye soruyorum. “Benim enstrümanım sesim” diyor ve gülüşüyoruz. Enstrümanım dediği sesi için, her gün nefes çalışıyor, spor yapıyor, sigara kullanmıyor, az konuşuyor. “Biz şarkıcılar sesimiz söz konusu olunca, pimpirikliyiz. Sesi için yumurta içen de var, benim gibi bitki çayı içen de” diye anlatıyor.
DİBİNE VURUYORUM
Duygusal dünyan nasıl diye soruyorum. “Benim hayatımda düz bir çizgi yok. Şu an gülüp yarım saat sonra ağlayabilirim. Dibine vuruyorum. Ya çok sosyalim ya çok yalnız” diye cevaplıyor. “Peki, konser zamanı nasılsın?” diye soruyorum ve aldığım cevap beni şaşkına çeviriyor: “Utangacım. Onun için gözlerim kapalı şarkılarımı söylüyorum. O zaman kendi içime dönüyorum.” Şaşırdığımı fark etmiş olacak ki, devam ediyor: “Zaten insanlara bir duyguyu vermek istiyorsam, önce kendimde hissetmeliyim ki, gerçek olabileyim.”
ALBÜM KAYDI OCAK’TA
Nihan, sözleri ve müzikleri kendine ait bir albüm hazırlığında. Bu albümü de deneysel bir çalışma olarak adlandırıyor. “Müzikleri de sesimle oluşturacağım. Albümde tek enstrüman sesim olacak” diyor. Ocak ayında İstanbul’da kayda girecek ve albüm Almanya’da piyasaya çıkacak. İngilizce, Türkçe, kimi zaman sözsüz bir albüm olacağını söylüyor. “Neden Türkiye değil de Almanya’da piyasaya çıkacak?” diye soruyorum. Cevabı: “Ben burada yaşıyorum ve burası daha evrensel.”
“Hiç mi bir yere ya da gruba bağlı olmayı düşünmedin?” diye soruyorum. “Ailede herkes ticaretle uğraşıyor. Oradan gelme sanırım” diyor. “Ne alaka?” oluyorum. “Ticaret cesaret işi. Opera eğitimi alan bir sürü kişi tiyatroya girmeye çalışır. Ama ben bir yere bağlı olmamalıyım. Farklı müzisyenlerle farklı tarzlarda çalışıyorum. Benimkisi aileden gelme cesaret işte.” Önümüzdeki günlerde Amerika’da konserleri var. Sonra rüzgar nereye götürürse, oraya. Müziğe aşık, kendinden emin, doğal bir kadın Nihan. İlla şarkı söylemesine gerek yok, sesi konuşurken de büyülüyor insanı. Son olarak “Hayalin ne peki?” diye soruyorum ve bu sefer aldığım cevaba şaşırmıyorum. “Dünyaya sesimi duyurmak istiyorum.”