Güncelleme Tarihi:
İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, özellikle Ramazan’a sayfiye bölgelerinde girmeye hazırlanan vatandaşların kafasındaki "Denize girmek orucu bozar mı?” sorusunu cevaplandırdı.
SU YUTMAMAK İÇİN KAFANIZI SOKMAYIN
Vücuda su girmediği taktirde denize girmenin orucu bozmayacağını aktaran Çağrıcı, iradi olmadan su yutma tehlikesine karşı oruçluyken denize girenlerin kafalarını suya sokmamaları uyarısında bulundu. Herşeye rağmen Müslümanlara orucu riske sokmama çağrısı yapan Çağrıcı, “Ezan okunduktan sonra da zaman var, o zaman da denize girilebilir.” dedi.
Prof. Çağrıcı, tatilde olan çok sayıda vatandaşın kafasında soru işareti oluşturan “Denize girmek orucu bozar mı?” sorusunun cevabını da verdi. Banyo yapmak ve denize girmenin, vücuda herhangi bir sıvı girmeme şartıyla orucu bozmayacağını belirtti. Çağrıcı şöyle konuştu: “Bu günlerde deniz mevsimi, insanların bir kısmı Ramazan’ı sahillerde geçirebiliyorlar. Hep aynı kural, ağızdan burundan bir şey kaçmazsa banyo yapmak, denize girmek orucu bozmaz. Diyelim ki çenesine kadar suya giriyor çıkıyor kimse, bundan oruç bozulmaz. Veya çok sıkı tedbir alarak başını suya sokabilir. Ama ne yapsa su kaçma ihtimali yüksek olduğundan, riskli olduğundan, başını suya sokmamak şartıyla denize girmek oruç bozmaz. Banyo yapmak keza ağızdan burundan su kaçmaması şartıyla orucu bozmaz. Kaçarsa ne olur. Kaçarsa oruç bozulur, ama oruca devam edilir, kaza gerekir. Sen denize girersen oruç bozulmaz ama, bedenine su girerse oruç bozulur. Kural budur.”
Müslümanların mümkünse bu konuda tedbirli olmaları ve Oruç vaktinde denize girmemelerinin daha uygun olacağını aktaran Çağrıcı sözlerini şöyle tamamladı: “Gerek yok bu bir keyfe keder bir şeydir çünkü denize girmek. Dolayısıyla riske sokmamak lazım. Hiç kuşku yok. İşin bu tür riskleri vardır. Benim tavsiyem mümkünse banyolarını da iftar sonrasına ertelediler. Akşamları da deniz gayet güzel denize girmeyi de yemekten sonraya erteleyebilirler daha güzel olur.”
LOHUSALIK VE ADET DURUMUNDA...
Oruç ibadetiyle ilgili pek çok konuda soruları da cevaplayan Prof. Dr. Çağrıcı, kadınların lohusalık ve adet dönemlerinde oruç tutamayacaklarını bildirdi. Bu durumdaki kadınların oruçlarını temizlendikten sonra kaza edeceklerini ifade eden Mustafa Çağrıcı, namazlardan ise muaf sayıldıklarını söyledi.
Oruç tutmanın tüm Müslümanların görevi olduğunu ancak, bazı hal ve şartlarda oruç tutulmamasına izin verildiğini aktaran Çağrıcı, seferi olanların, hastalık gibi zaruri sebeplerle oruç tutamayanların tutamadıkları günleri daha sonra kaza etmesi gerektiğini söyledi. Oruç tutması halinde sağlığı etkilenecek kronik hastaların yada yaşlılıktan dolayı oruç tutamayacak durumda olanların ise oruç tutmadıkları her gün için bir fitre miktarı kefaret vermesi gerektiğinin altını çizdi.
SEFERİLİK
90 kilometreden daha uzak mesafeye 15 günden az kalmak üzere gidenlerin seferi sayılacağını ve isterlerse oruç tutmayabileceklerini belirten Çağrıcı ayrıca özellikle uzun ve sıcak yaz aylarında aşırı yorucu, sıvı kaybına sebep olabilecek işlerde çalışmak zorunda olanların da oruçlarını kazaya bırakabileceklerini dile getirdi. Hayırlı olanın mümkünse orucu zamanında tutmak olduğunu da belirten Çağrıcı şöyle konuştu:
“Mesela, Ağustos ayında mevsimin en sıcak ayıdır bir tuğla fabrikasında çalışan insanı düşün. Bu insan hakikatten oruç tuttuğu taktirde su kaybı, tuz kaybı gibi nedenlerle belki bir bedensel hastalık ortaya çıkabilecektir. Böyle durumda böylesine ağır durumda olanlar kendi vicdanının her zaman diri tutarak, kendi vicdanlarına danışarak, hakikaten oruç tutamayacak derecede ağır bir iş, yükün olduğunu görüyorlarsa bunlar oruçlarını başka bir zamana bırakırlar, o zaman kaza ederler. Allah buyuruyor ki; “Böyle durumlarda siz kendinizi ölçün tartın, oruç tutabileceksiniz yine de bu sizin için daha hayırlıdır’. Ama asla sağlını riske sokma hakkı yetkisi yoktur. Yani kendi sorumluluğunu da düşünerek, kendisini ölçer, tartar orucunu tutar ya da kazaya bırakır. Ama Cenab-ı hak bir uyarı olarak “Bilin ki tutmanız sizin için daha hayırlıdır' diyor.”
“ASTIM SPREYİ, DİŞ OPERASYONU, LOKAL ANESTEZİ ORUCU BOZMAZ”
Oruç tutacak vatandaşların merak ettiği ve her sene tekrar gündeme gelen ‘Orucu bozacak haller’ konusunda da bilgi veren Çağrıcı, kesinlikle yemek, içmek ve cinsel arzunun orucu bozacağını ve bunun tartışılmayacak bir gerçek olduğunu aktardı. Vatandaşların ‘orucum bozulur’ endişesiyle yaklaştığı bazı zorunlu sağlık konularını orucu bozmayacağını aktaran Çağrıcı, diş çekme, kanal tedavisi ağza verilen ilaç veya sıvının kesinlikle yutulmaması halinde orucu bozmayacağını dile getirdi.
Astım hastası olan vatandaşların belli aralıklarla sprey kullanmak zorunda olduğunu söyleyen Çağrıcı, islamda yer alan ‘vücuda giren şeyin nohut tanesi kadar büyük olması gerektiği’ kuralı dikkate alındığında orucu bozmayacağını aktardı. Çağrıcı göz damlası, dil altı hapı gibi ilaçların da oruca mani olmadığını açıkladı.
Zorunlu hallerde doktorlar tarafından başvurulacak endoskopi ve kolonoskopi gibi operasyonların eğer vücuda bir sıvı aktarımı yoksa orucu bozmayacağını vurgulayan Çağrıcı, “Endoskopi, kolonoskopi operasyonlarının Ramazan’da yapılması gerekebilir. Mümkünse bunları Ramazan sonrasına bırakmak iyi olur. Ama doktor 'yapmamız gerekiyor' diyorsa yapacağız. Bunlardan miğdeye su ve herhangi bir madde kaçmazsa orucu bozmuyor. Ama endoskopi yaparken, kolonoskopi yaparken herhangi bir sıvı veriliyorsa o sıvı miğdeye gidiyorsa o taktirde oruç bozulur. Böyle durumlarda oruç bozuluyorsa sadece kazası gerekir. Herhangi bir mazerete binaen doktorunuz ‘bu gün yiyeceksin, şu ilacı alacaksın’ dedi. Onu alırız o gün oruç tutmayız ama sadece kazasını daha sonra Ramazan’dan sonra yaparız.” şeklinde açıklamada bulundu.
Herhangi bir operasyonda lokal anestezi yapılması halinde orucun bozulmayacağını aktaran Çağrıcı, bölgesel yada genel anestezide ise orucun bozulacağını ifade etti.
Niyet edilmişse mazereti olmadan orucun bozulamayacağını vurgulayan İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, böyle durumlarda halk arasında 61 gün kuralı denilen kefaretin devreye girdiğini hatırlattı. Çağrıcı kefaret cezasını ise şöyle açıkladı: “Hanefi mezhebine göre aslında niyet ettiğiniz ve oruca başladığınız halde, imsak vaktinden sonra kasıtlı ve mazeretsiz olarak niyetinizi ve orucunuzu bozarsanız, cezası 61 kefaretidir. Bunun dışında niyet etmediniz kefaret gerekmez. Niyet ettiniz ama bir mazeret doğdu ondan dolayı yemeniz gerekti, yine kefaret gerekmek kaza gerekir. Hanefi mezhebinde yeme, içime ve cinsel arzu, bunların biriyle, Şafilerde ise sadece cinsel ilişkiden dolayı kefaret gerekir, yeme içmeden dolayı kefaret gerekmez.” ifadelerini kullandı.