Güncelleme Tarihi:
***
Aşırı sağcılar taşkınlık yapmaya başlayınca, polis müdahale etti.
Ancak gözleri dönmüş ırkçılar, polis memurlarını da şişe ve taş yağmuruna tuttular.
Bir gün sonra saldırganların 23 yaşında bir Suriyeli ile 22 yaşında bir Iraklı olduğu açıklanınca, protesto gösterilerine katılım arttı.
Aşırı sağcıların bu ırkçı davranışlarına yerli halktan da destek geldi.
Chemnitz caddelerinde “Almanya Almanlarındır, yabancılar dışı”, “Halk biziz” sloganları yükseldi.
Yabancı görünümlülere hakaret eden ve saldıranlar oldu.
Yani hukuk devleti ilkeleri devre dışı bırakıldı.
Adeta bir öç alma saçmalığı devreye sokuldu.
***
Chemnitz’deki aşırı sağcılara Federal Meclis’te grubu bulunan sağ popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) de tam destek verdi.
AfD Federal Meclis milletvekili Markus Frohnmaier, “Şayet devlet artık yurttaşlarını koruyamıyorsa, insanlar sokaklara dökülüp kendilerini kendileri korur” içerikli bir tweet attı.
AfD Genel Başkanı Alexander Gauland da, “Şayet böyle bir cinayet işlenmişse, insanların çileden çıkması da normaldir” diyerek Chemnitz’deki aşırı sağcıların kendi adalet anlayışı yöntemlerini devreye sokmalarına destek verdi.
Demokratik hukuk devletinin tanıdığı özgürlükler sayesinde Federal Meclis’e giren bir partinin lideri, bu yaklaşımıyla bir yerde “Hukuk devleti ilkelerini devre dışı bırakmak, yasal bir olgudur” demek istedi.
Her ne kadar Alman Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve Başbakan Angela Merkel, Almanya’da herkesin kendi hukukunu uygulamasına, ırkçılığa, yabancı düşmanlığına Almanya’da kesinlikle yer olmadığının altını çizseler de, Chemnitz’de gerginlik bitmedi.
Aşırı sağcıların gösterileri daha sonraki günlerde de devam etti.
***
Evet, Chemnitz’de “Dünyaya açık bir Chemnitz için” sloganıyla karşı gösteriler de düzenlendi.
Ancak arzu edilen katılım olmadı.
Başka bir deyişle, demokrasi ve demokratik hukuk devleti savunucuları bu tehlikeli gelişmeyi uzaktan izlemeyi yeğledi.
İşte asıl tehlikeli olan da budur.
Sağduyulu herkes demokrasiye, demokratik hukuk devletine kararlı bir biçimde sahip çıkmalıdır.
***
İşte bu yüzden “Nerde demokratlar?” diyorum.
Bizler Chemnitz’i, 3 Ekim 1990 tarihinde iki Almanya’nın resmen birleşmesinden yaklaşık bir yıl sonra, 17-23 Eylül 1991 tarihleri arasında yabancılara dönük saldırılarda da yaşamıştık.
Bir dönemler eski Doğu Almanya’da Sosyalist kardeşler olarak el üstünde tutulan Vietnamlılar, yine Saksonya’nın Hoyerswerda kentinde pazar yerinde aşırı sağcı Almanların saldırısına uğramıştı.
Mozambikli, Ganalı, Bangladeşli ve Romanyalı aileler ile sığınmacıların yaşadıkları yurtlara ve binalara molotof kokteyli saldırılar düzenlenmişti.
Almanya’nın çeşitli kesimlerinden gelen aşırı sağcıların yanı sıra yerli halk da saldırganları alkışlayarak desteklemişti.
Polis aşırı sağcı saldırganlarla baş edememiş, sığınmacıları otobüslere doldurarak başta Berlin olmak üzere başka kentlere taşımıştı.
Yani demokratik hukuk devleti aşırı sağcı saldırganlara boyun eğmişti.
Benzer saldırılara daha sonraki dönemlerde Rostock-Lichtenhagen, Freital, Heidenau ve Almanya’nın başka kentlerinde de tanık olmuştuk.
Mölln ve Solingen’de aşırı sağcılar tarafından kundaklanan binalarda Türklerin cayır cayır yanarak can verdiklerine de.
İşte bu ve benzer saldırıların, Chemnitzlerin bir daha yaşanmaması için tüm demokratlar, demokrasiye ve demokratik hukuk devletine sahip çıkmak için seslerini yükseltmelidir.
Hem de hiç vakit kaybetmeden...