Demokrasi özgürlük ve barış özlemi

Yaş gününü en yakınlarıyla birlikte gösterişten ve gözlerden uzak bir biçimde ikametgahında kutladı.
Ancak Cumhurbaşkanı Gauck’un 75’inci yaş günü vesilesiyle Sosyal Demokrat Parti (SPD) yanlı Friedrich Ebert Vakfı, Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) yanlı Konrad Adenauer Vakfı, Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) yanlı Hanns Seidel Vakfı, Yeşiller Partisi yanlı Heinrich Böll Vakfı ile Hür Demokrat Parti (FDP) yanlı Friedrich Naumann Vakfı önceki akşam Berlin’de ortaklaşa bir etkinlik düzenledi.

Demokrasi ve Özgürlük adı altında düzenlenen bu etkinliğe, yasama ve yürütme organlarının temsilcileri başta olmak üzere sanat, bilim, kültür, politika, medya çevrelerinden davetliler katıldı.
Devlet protokolünde ilk sırada yer alan Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert oradaydı.
Aynı zamanda CDU Genel Başkanı olan Başbakan Angela Merkel oradaydı.
Eyaletler Meclisi dönem Başkanı olan Hessen Eyalet Başbakanı Volker Bouffier oradaydı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Andreas Vosskuhle oradaydı.
SPD Genel Başkanı ve aynı zamanda Başbakan Yardımcısı olan Federal Ekonomi Bakanı Sigmar Gabriel de oradaydı.
Kabine üyelerinin çoğu da.
Yeşiller’in Eşbaşkanları Simone Peter ile Cem Özdemir de.
Kızlı erkekli gençler de oradaydı.
Hepsi de bu vakıflardan burs alan öğrenciler.
Aralarında göçmen kökenliler de vardı.
Hatta başka ülkelerden gelen yabancı öğrenciler de.

* * *

Bir kere her şeyden önce, farklı politik görüşleri savunan partilere yakınlıklarıyla tanınan bu vakıfların hepsinin bir araya gelip, ortaklaşa böyle bir etkinlik düzenlemesi, tam bir demokrasi kültürü göstergesiydi.
Bu etkinlikte İsrailli yazar David Grossman, ‘Geleceğe doğru demir atmak: Özgürlük üzerine düşünceler’ başlıklı bir sunum yaptı.
Bir kere her şeyden önce milyonlarca Yahudi kökenli insanın naziler tarafından katledildiği ve gaz odalarında cayır cayır yakıldığı Auschwitz ve diğer toplama kamplarındaki tutukluların dönemin Sovyetler Birliği’ne ait Kızıl Ordu’nun müdahalesi sayesinde kurtarılmalarının 70’inci yılına rastlayan bugünlerde İsrailli bir yazara böyle bir konuşma yapma imkanı tanınması da tam bir demokrasi kültürü, hem de çoğulcu demokrasi kültürü göstergesiydi.

Nazi döneminde kendi ailesinden 80 kişinin öldürüldüğünü söyleyen David Grossman, kendi coğrafyasında barış ve özgürlük hasretiyle yanıp tutuştuklarını söylüyordu.
Yıllardır süregelen İsrail-Filistin savaşının bitmesi yönünde bir ışık, bir umut görülmemesinden insanların ısdırap duyduklarını da söylüyordu.
Dünya insanlarına da özgürlük, demokrasi ve eşitlik için, barış için angajman gösterme çağrısında da bulunuyordu.
Bu etkinlikte Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ile her vakıftan burs alanlar arasından birer öğrenci sahneye birlikte çıkıp demokrasi ve özgürlüğün konumu ile geleceğine dönük düşüncelerini de paylaştılar.

Mısır kökenli bir kız öğrenci, “Almanya’daki özgürlükleri yerinde görüp yaşadıktan sonra ‘Benim ülkemde bu özgürlükler niye yok? Benim halkım bu özgürlüklere acaba ne zaman kavuşacak?’ diye kendi kendime soruyorum” diyordu.
Belli ki, özgürlük, demokrasi ve barış hasretiyle yanıp tutuşuyordu.

* * *

Pegida kısa adıyla tanınan ve Batı’nın İslamlaşmasına karşı Yurtsever Avrupalılar olarak sokaklara dökülen ırkçılara inat sığınmacılar ve göçmen kökenlilere dönük fahri çalışmalar yapan bir Alman kız öğrenci “Diyalog, diyalog, hoşgörü, karşılıklı anlayış” diyordu.
Potsdam Üniversitesi’nde Politika Bilimleri okuyan bir öğrenci de parti ayırımı yapmadan sorumluluk taşıyan politikacıların zaman zaman duyarsız kaldıklarını, halkın sesine kulak vermediklerini içeren bir şeyler söyledi.
Salonda gülüşmeler oldu.
Cumhurbaşkanı Gauck’un da, Başbakan Merkel’in de, politik sorumluluk taşıyan diğer politikacıların da gülümsedikleri gözden kaçmadı.
İşte bu da bir demokrasi kültürü göstergesiydi.
Kimsenin de aklından “Başbakan’a hakaret etti. Hakkında soruşturma açılmalı, soruşturma başlatılmalı” diye birşey geçmedi.