Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: dpa
Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 2020 13:13
Federal Meclis olarak bilinen Alman Parlamentosu dünyayı kasıp kavuran ve COVID-19 olarak bilinen koronavirüs belasına karşı mücadelede daha da başarılı olabilmek için bu hafta ortasında yeni bir yasal düzenlemeye onay verdi.
‘ENFEKSİYONA Karşı Koruma Yasa Tasarısı’ oylamasına geçilmeden önce yapılan konuşmalarda, özellikle sağ popülist
Almanya için Alternatif (
AfD) mensubu politikacılar, başta Başbakan Angela Merkel olmak üzere ‘büyük koalisyon hükümetini’ oluşturan Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti’yi (SPD) adeta topa tuttular.
Aralarında faşistlerin, aşırı sağcıların da bulunduğu uzun süredir bilinen ve demokratik hukuk devleti ilkelerini ayaklar altına alan sağ popülist AfD’liler, birden ‘demokrasi havarisi’ kesiliverdiler.
AfD’nin
Federal Meclis Grubu Eş Başkanı Başkanı Alexander Gauland, koalisyon hükümetini, ‘özgürlükçü demokratik temel değerlere ihanet etmekle’ suçladı.
“Bu yasa Federal Almanya Cumhuriyeti tarihinin en büyük temel haklar sınırlamasıdır’ dedi.
Aynı politikacı daha önceki günlerde de hükümete ‘korona diktatörlüğü’ suçlamasında bulunmuştu.
*
Evet...
Federal Meclis’te ‘Enfeksiyona Karşı Koruma Yasası’ ile ilgili tasarı tartışılırken, koronavirüsün hayal ürünü olduğunu ileri sürerek hükümetin aldığı önlemlere karşı çıkan, aralarında aşırı sağcıların, neonazilerin, komplo teorisyenlerinin, Almanya Federal Cumhuriyeti’ni de Alman Anayasası’nı da tanımayan ve kendilerini ‘Reichsbürger’ olarak niteleyen ‘Alman İmparatorluğu Vatandaşları’nın da bulunduğu 10 bine yakın kişi dışarıda protesto gösterisi yaptı.
Çoğunun maskesi yoktu.
Yasal düzenlemelerde öngörülen mesafeye riayet ise hiç yoktu.
Kendilerini uyaran polislere saldırdılar.
‘Bundestag’ olarak bilinen Federal Meclis binasına o gün dışardan ‘normal ziyaretçi’ alınması yasak olduğu halde, AfD’li bazı milletvekillerinin içeriye göstericilerden ‘özel misafirler’ soktuğu da ortaya çıktı.
Hatta bu ‘özel misafirlerden’ bir kadının Federal Ekonomi Bakanı Peter Altmaier’e “Vicdansız”, “Senin vicdanın yok” dediğini içeren bir video bile sosyal medyada yayınlandı.
Aynı kadının Peter Altmaier asansöre binip oradan uzaklaşırken arkasından “İ....” diye hakaret ettiği bile.
‘Özel misafirlerden’ bazılarının, milletvekillerinin bürolarına girmeye yeltendikleri de ortaya çıktı.
Yani AfD ‘demokrasinin kalbinde’ tam bir skandala imza attı.
AfD’li bazı milletvekilleri bu yasayı, nazi döneminin ‘Ermaechtigungsgesetz’ (Hitler’i tek yetkili kılan yasa) ile bile kıyasladılar.
Yani bir yerde, günümüzün Almanya’sını nazi Almanya’sı ile kıyaslayacak kadar fütursuzca bir yaklaşım sergilediler.
Tabii yalnız hükümet partileri değil, muhalefetteki Yeşiller, Sol Parti ve Hür Demokrat Parti (FDP) de AfD’nin bu kıyaslamasını sert bir dille kınayarak tepki gösterdi.
Uyumdan Sorumlu eski Devlet Bakanı Aydan Özoğuz’un “Dilinin (Almanca’nın) dışında spesifik bir Alman kültürü belirginliği yok” sözlerine kızıp, “Tanrı’nın izniyle biz onu Anadolu’da imha ederiz” diyen Gauland ve diğer AfD’lilerin kafalarına acaba taş mı düştü de düşünceyi ifade özgürlüğünü de içeren ‘özgürlükçü demokratik temel haklar’ akıllarına geldi.
Kendi ülkelerindeki iç savaştan hayatta kalabilmek amacıyla kaçıp sığınmak için Almanya sınırına dayanan kadın ve çocukların bile ülkeye girmelerini silah kullanarak polisin engellemesini öneren AfD Sözcü Yardımcısı Beatrix von Storch’un insanların ‘yaşam hakkını’ hiçe sayan bu açıklamasını diğer AfD’liler ne çabuk unuttular da, ‘özgürlükçü demokratik temel hakları’ savunmaya başladılar.
Camilerin kapatılmasını,
ezan okunmasının ve Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerinin yasaklanmasını isteyerek Müslümanların din özgürlüğünü ayaklar altına alan AfD’liler, ne oldu da birden ‘özgürlükçü demokratik temel hakları, değerleri’ keşfettiler?
AfD’nin amacı da politikası da ‘özgürlükçü demokratik temel haklar’ değildir.
2017 yılındaki genel seçimlerde toplam oyların yüzde 12.6’sını alarak birden ‘ana muhalefet partisi’ olan AfD, son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamalarına göre sistematik olarak güç kaybetmekte.
İşte yeniden güç kazanmak için AfD apaçık ‘oy avcılığı’ yapmaktadır.
AfD’nin hedefi demokrasi falan değildir.
AfD’nin politik gündeminde ‘özgürlükçü temel haklar’ da ‘demokratik hukuk devleti’ de yoktur.