Güncelleme Tarihi:
GEÇEN çarşamba günü Friedrich-Walter-Saal’da düzenlenen ‘(Değeri Bilinmeyen) Değerli Göçmenler – ‘Misafir İşçilik’ten Günümüze’ başlıklı etkinlikte, kültür ve ekonomi alanlarında uzman konuşmacılar, göçün eğitim alanına ve iş piyasasına etkilerinin yanı sıra siyasi yansımalarını, kültür ve etnik kökenin günümüzdeki değerini tartıştı. Açılış konuşmasında kişisel göç hikâyesine de değinen DTI Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Baklan (SUNTAT), “Türkiye’den ve diğer memleketlerden göçmüş insanların, şehrimizi ve Almanya’yı daha çeşitli, renkli ve canlı bir hale getirdiğinden şüphe duyulamaz. Bu değerler, korumamız ve gözetmemiz gereken bir zenginlik ve birlikte inşa ettiğimiz geleceğimizin garantisidir” dedi. Marchivum Müdür Yardımcısı Dr. Harald Stockert de diğer çevre şehirlere göre genç sayılan Mannheim’ın 17. yüzyılda kuruluşundan bu yana hep bir göç merkezi olduğuna değinerek, “Bunu daha o dönem şehir imtiyazlarını konu alan belgelerin dört ayrı dilde yayınlamasından da anlıyoruz” dedi.
ÇEŞİTLİLİĞİ GÖZ ARDI ETMEK VAHİM SONUÇ YARATIR
Kültürlerarası yetkinlik ve kültürel çeşitlilik konularında uzman Prof. Dr. Bettina Franzke (HSPV NRW) ise şunları söyledi: “Etnik köken ve kültür gerçekten var olan ve çoğu alanda bizi etkileyen yapıtaşlarıdır. Bunu inkâr etmek, insan ihtiyaçlarına terstir ve saçma bir düşüncedir. Kendi etkin kökenini ve kültürünü tanımak, değer vermek ve çeşitliliklere karşı farkındalık kazanmak, insanın özgüveni ve çevresine karşı sorumlulukları için önemlidir. Çeşitliliği göz ardı etmek ve sağcı partilere eleştirel sorular sormaktan vazgeçmek, toplum için vahim bir sonuç yaratır. Çeşitliliklere karşı sorumlu bir tutum için öncelikle bu konuda farkındalık kazanmak, kültürün ve etnik kökenin günlük hayattaki etkilerini hissedebilmek gerekir. Örneğin kültürel farklılıkları tespit edebilmek ama olumlu ya da olumsuz diye birbirleriyle yarıştırmamak kültürel yetkinlik için önemli bir yaklaşımdır.”
Etkinliğin sunumunu, Türk-Alman İş ve Eğitim Ensitüsü Proje Koordinatörü Gizem Weber gerçekleştirdi.
‘İLK NESİL UYUM İÇİN DESTEK GÖRMEDİ’
Etkinlikte uzman sunumlarının ardından katılımcılar da göçle ilgili tecrübelerini paylaştı. Konuklardan biri, ‘misafir işçilerin’ o dönemdeki ağır çalışma koşullarının ve yaşadıkları zorlukların hâlâ yeterince vurgulanmadığına değinerek, “Buraya ayak basan ilk nesil entegre olabilmek için ne yeterli destek gördü ne de vardiyalı çalışma saatlerinden dolayı dil öğrenebilmeye zaman ayırabildi. Özellikle kadın işçiler, uzun çalışma saatlerinin yanı sıra bir de ev işleriyle ilgilendikleri için Almanca öğrenmede büyük sıkıntı yaşadılar” dedi.