Dayak yiyen kadınlar

Güncelleme Tarihi:

Dayak yiyen kadınlar
Oluşturulma Tarihi: Ekim 26, 2009 10:42

Şefkatle sevgiyle azıcık beni, çocukları okşasaydı. Elini saçlarına götürdü.

Haberin Devamı

- Şefkatle sevgiyle azıcık beni, çocukları okşasaydı.
Elini saçlarına götürdü.

-İşte böyle elini saçlarımda gezdirseydi. Ondan tek isteğim buydu. Bunu bekledim hep. Evli olduğumuz 17 yıl boyunca bunu bekledim.

Azıcık okşasaydı beni...Ama olmadı.

Çok sık döver miydi ?
Size tuhaf gelecek ama, gençliğinde parasız olduğumuz günlerde beni daha az döverdi.

?
Üşümüş gibi hırkasının önünü kapadı. Düğmeleri ilikledi. Olup bitenleri geride bırakmış sanki bir başka dünyalardan sesleniyormuş gibi konuştu;
Para kazanınca çok içki içmeye başladı. Ondan sonra çok sık dövmeye başladı. Hele yaşadığımız bir sahne var. O hiç gözlerimin önünden gitmiyor.

- Neydi o sahne ?
Bir gece yine sarhoş geldi. Çocukları uyutmuştum. Rakısını mezesini sofrada hazırlamış onu bekliyordum. Gece yarısından sonra gürültülü bir şekilde kapıyı açıp içeri girdi. Bağırarak konuştu. Bağırmadan konuş dedim Çocuklar uyanacak. Vay sen bana nasıl bunu söylersin diye bağırdı. Eli pantolon kayışına gitti. Anladım beni dövecekti. Midem bulandı. Kusmak istedim. Hafifçe sırtımı döndüm. Dayak yemeğe hazır vaziyette bekledim. Cep telefonu takılmış kayış çıkmıyordu. Büsbütün sinirlendi. Bir yandan da konuşuyordu,„ Köpek sana haddini bildireceğim. Geberteceğim seni.“ diyordu. Ben ona üç çocuk vermiş bir kadındım. Bu düşmanlık nedendi. Ona en yakın insandım. Dışarıda başkalarına kızıyor, onlara sesi çıkmıyor, gelip beni dövüyordu. Fakirlik yıllarımızda kimseye belli etmeden temizlik işlerine gittim. O evde otururdu. Eve ben ekmek getirmesem hepimiz aç kalacaktık. Burası Almanya kimse kimseye hak etmediği ekmeği vermez.

Ağlamaya başladı.
Konuşmanın başında da olanları hatırlamak istemiyorum demişti. Çünkü, hatırlayınca da fena oluyordu. Ama, girdiği o kabus dolu günlerin içinden çıkamıyordu. Başlamıştı bir kere. Unutamadığı anısını anlatacaktı. Konuşmasını sürdürdü:
- Sırtıma başıma nereme gelirse kayış darbeleri iniyordu. Yüzümü ellerimle korumak istiyordum ellerimden tutup beni ayağa kaldırıyordu. Haindi ille de yüzümde iz bırakmak istiyordu. Bu sırada çocuklar uyanmıştı. Baktım altı,dokuz ve 16 yaşlarındaki üç çocuğumuz karşıda sıralanmışlardı. Sanki babalarının önünde bir duvar örmüşlerdi. Altı yaşındaki en küçük kızım dudaklarını titreterek ağlıyordu. Ortanca çocuğum dehşet içinde babasına bakıyordu. En büyükleri ise,„ Sen artık annemi dövemezsin „ diyebağırdı. Oysaki çocuklar babalarından korkarlardı. Bunu nasıl söylerler diye düşünürken oğlum daha yüksek sesle konuştu; 'Yeter senden çektiğimiz. Böyle babalık olmaz. Annemi ne zaman döversen bizi karşında bulacaksın.'

Kocam, çok şaşırdı. Böyle bir tepki ilk defa oluyordu. Bir hamle de ona doğru yapmak istedi. Sonra durdu. Biraz düşündü. Yatak odasına girdi kapıyı da ardından kilitledi.
O günden sonra uzun bir süre beni dövmedi. Çocuklarla da asık suratla konuşuyordu. Sanki o çocuklar onun değil de komşunun çocuğuydu. Büyük oğlum evden ayrılma planları yapmaya başladı. Okuldaki dersleri de kötü gidiyordu. Evdeki şiddet çocukları da bozmuştu. Böyle kocalara sesleniyorum. Ne olur karınızı dövmeyin. Çocuklarınızda kapanmayacak yaralar açıyorsunuz. Evde tat tuz kalmıyor.

Haberin Devamı


Akrabalardan kimse kocanızı uyarmadı mı ?
Hayır uyarmadı. Aksine, en yakın akrabalarımız bile kocami haklı beni haksız buluyordu. Hatta bazıları Sen de kabahat. Herhalde adama huzur vermiyorsun ki. Oda içip içip sana saldırıyor. Hiç şikayetçi olma katlanacaksın. Diyorlardı.

Çayını yudumladı. Pencereden dışarıya baktı. Dalgın dalgın konuşmasını sürdürdü.
İşleri iyi gidince lüks bir araba aldı. Para kazanınca güveni yerine gelmişti. Artık iyileşir diye düşünüyordum ki aksi oldu. Dışarıda ne kadar güler yüzlü ise evde o kadar hırçındı. Kayınvaldem anlatırdı. Babası da aynen böyle imiş. Ama kayınvaldem, yediği dayaklara aldırmadan oğluyla iftihar ettiğini söylerdi. Oğlu hep haklıydı, ben ise haksız. Çocukları da düşünen yoktu. Biz aynı köydeniz. Kocam da beni kaçırmıştı. O yöredeki bir kızı kim kaçırırsa onun malı olurdu kızlar. Beni de öyle görüyorlardı. Köle gibi.

- Sonra neler oldu.
- Evdeki durum uzun süre değişmedi. Çocukların isyanı da para etmedi. Üstelik evde daha da gergin bir hava oldu.

Ağlamaya başladı:
- O kötü olayı yaşadık. Bir gece yine içti, içti geç saatlerde Ben Münih'e gidiyorum diye evden çıktı. Ertesi günü merak edip telefonla aradım. Telefonu da kapalıydı. Öğleye doğru eve bir polis geldi. Evden ayrıldığı gece sabaha karşı arabasını deli gibi sürerken bir uçuruma yuvarlanmış ve ölmüş. Kaybettik Onu.

Yaşamınız nasıl geçti ?
Yaşam daha da zorlaştı. Kadına önem vermedikleri için beni lisan kurslarına da göndermemişlerdi. Meslek yok, lisan yok, para yok. Ne yaparsın. Kocam sağlığında biraz para kazanmıştı ama öldükten sonra vergi borçları çıktı. Bankadaki paralarına el koydular. Çalışmaya başladım. Ne iş bulursam yapıyordum. Çocuklarım bana güç veriyordu. Onlar da bana destek oldular. Oğlum da haylazlığı bıraktı. Okul dışında işler bulup çalıyordu. Küçük kızım bile ev işlerini benden iyi yapıyordu. En yakınım saydığım kocamın ölümü, bunu üzülerek söylüyorum evimize mutluluk getirmişti. Bunu evde şiddet kullanan erkekler duysun diye söylüyorum. Bunu söylemek zorundayım. Allah kocamın günahlarını affetsin. Bu dünya'da bulamadığı huzuru orada bulsun. Nur içinde yatsın.

ÜÇ KADINDAN BİRİ ŞİDDET GÖRÜYOR
ELİMDEKİ istatistik bilgilerde korkunç sayılar var.

Türkiye'de her üç kadından biri şiddet görüyor. Her sekiz saniyede bir kadın cinsel tacize uğruyor. Her gün iki kadına tecavüz ediliyor. Yılda en az 25 kadın töre cinayetlerinde öldürülüyor.

Duisburg-Essen üniversitesinde Türkçe öğretmenliği bölümü öğretim görevlisi Prof.Dr. Zehra İpşiroğlu ile bu dehşet verici konuları konuştuk.

' Kadın ve şiddet'konusunda Prof.Dr. İpşiroğlu'nun yaptığı araştırmalar, yazdığı öyküler var. Üstelik, “ Kadın, kadını dahaiyi tanır” diyerek sorularımızı yönelttik.

Haberin Devamı


- Kadına şiddet konusunda karşılaştığınız ilginç olaylar var mı ?
- Stuttgart taraflarında düzenlenen kadın ve şiddet konulu Bir toplantıya davet edilmiştim. Konuşmanın ortasında Salonda ön sıralarda oturan bir kadın, lafımızı kesti ve 'Ben şiddet gördüm.' diye bağırdı. Sonra, ayağa fırladı. Çocukken tecavüze uğramış , sonra zorla evlendirilmiş ve kocasıyla Almanya'ya gelmiş. Korkunç bir hikaye anlattı. Sürekli dayak yemiş kocasından. Salonda müthiş bir elektriklenme oldu. Kadını susturmaya çalıştılar. Sonra da dışarı atmak istediler. Ben de araya girdim.

Kadın dayağını ört bas mı etmek istiyorlardı ?
Evet. O toplantıda kimse kadının sorununu bile dinlemek istemedi. Oysaki, kadının söyledikleri doğruydu. Ancak, genellikle şiddet gören kadınlar suçu kendileri kabulleniyorlar. Bu psikolojik bir şey. Bir de mahalle baskısı denilen bir şey var ya üstüne bir de o geliyor. Eğer ailesi ona sahip çıkmıyorsa ve mahalle baskısı varsa o zaman o kadın çok yalnız kalıyor. Bu çemberin içinden kadının çıkması çok zor.

- Salonda susturulan kadının Almanya'daki yaşamında neler olmuş ?
İnanılmaz ama kadın evlenerek geldiği Almanya'da 40 metre kare Almanya yaşamına girmiş. Sürekli dayak yiyor, hor görülüyor. Türkiye'deki Ailesine başvuruyor dönmek istiyor. Ailesi 'yok gelemezsin . Kocandır kalacaksın ' Böylece çaresiz kalmış bir kadın. Hamile iken adam öyle dövmüş ki çocuğunu düşürmüş. Sonra bir sosyal danışman ona yardım etmiş polise, savcılığa başvurmuşlar. Sonucunda kadın dayakçı kocasından boşanmış. Ama, adam peşini bırakmamış. Kadın maskeli üç kişi tarafından saldırıya uğramış. Hastanelik olmuş. Kaburga kemikleri kırılmış. Bu sırada ilginç bir başka olay da yaşamış. Kendisine yardım eden, destek veren Alman danışman ile evlenmiş. İşin tuhaf tarafı çevredeki insanlar,'Bu kadın biraz tuhaftır. Onu fazla önemsiyorsunuz.' diyorlar. Eğer bir kadın 20 yıl durmadan dayak yerse, onun nasıl dengeli olmasını beklersiniz. Böylece, çevredekiler sürekli küçülttüler olayı.Ben şöyle bir şey hissediyorum. Bu sorun insanları rahatsız ediyor. Üstüneyeterince gitmek istemiyorlar.

Düzeyi yükseldikçe kadına karşı olan şiddet azalır mı ?
Elbette ki büyük etkisi olur. Ama tamamen ortadan kalkması veya azalması için birkaç kuşağın eğitilmesi gerekir.Üniversitede öğrencilerle röportaj semineri yapalım dedim. Birlikte konu seçiyorduk. Konulardan bir tanesi de Almanya da üçüncü kuşak kadınlar arasında şiddet konusuydu. Güzel bir konu. Bu sırada öğrencilerden güzel ve tatlı bir genç kız yanıma geldi. 'Sizinle bu konuyu görüşmek istiyorum.' dedi. Sonra da anlatmaya başladı; “ Ben üç yıl kocamdan şiddet gördüm. Bunu Annem'den babam'dan da sakladım. Şimdi de evden kaçtım. Bir arkadaşımın yanında kalıyorum. Para kazanmak için de temizlik işlerinde çalışıyorum. Ben bu röportajda kendimle konuşma yapabilir miyim.”dedi. Yapabilirsin dedim. Aklı başında ve ciddi bir genç kadın. Telefonunu aldım. Belki ona daha iyi bir iş bulurum diye düşündüm. Olayın özeti şu; baktığınız her yerde şiddet görmüş bir kadına rastlayabilirsiniz. Bu kız okumuş üniversiteye kadar gelmiş. Ama kocasından dayak yiyor. Çevredeki insanların bu konu üzerine gitmemeleri de beni çok etkiliyor. Hele, kadınların 'Ne olmuş yani, kocandır döver de söver de demeleri.' beni çok şaşırtıyor.

Gelinler de şiddet kurbanı oluyorlar değil mi ?
Evet. Olayın bir de ithal gelin boyutu var. Kimisi görücü usulüyle evleniyor. Kimi de Üniversiteye gireceğim, Almanca öğreneceğim diye geliyor. Sonra burada evlenip ağızlarının payını alıyorlar. Biz bu konuda tiyatro çalışmaları da yaptık. Forum tiyatrosunun bir özelliği var. Bir sorunun üzerine gidiyorsunuz. Sorunu en can alıcı noktasında kesip, izleyicilere soruyorsunuz; ' Siz olsanız burada nasıl bir çözüm bulurdunuz ?' İzleyiciler de sahneye çıkıyorlar ve çözüm önerilerini anlatıyorlar. Buna Forum tiyatrosu deniliyor. Bizim seçtiğimiz konu da ithal gelinler ve şiddet olayı idi. Oyun başladı. Çocuklar çok güzel oynadılar. Oyuncular oyunun en can alıcı noktasında durdular ve seyircilere ,“ siz olsaydınız ne yapardınız ? “ diye sordular. Oyunu izleyen kadınların çoğu ağlıyorlardı. Sahneye de ağlayarak çıktılar ve 'Bu bizim yaşamımız gerçekten bizi anlatıyorsunuz.' dediler. Anlaşılan salondaki kadınlar arasında dayak yemeyen kadın yoktu.

Almanya'da şiddet önleyici neler yapılıyor ?
Aslında bu şiddet önlenebilir. Örneğin, Almanya'da bir pilot proje yapıyorlar. Karısını döven erkeklere terapi kursu açıyorlar. Bu projede olaya iki açıdan bakıyorlar. Birincisi erkekler neden şiddet kullanıyorlar ve bunu nasıl önlenebilir. İkincisi ise, kadının bunu söyleyebilmesi ve kendini ifade edebilmesi. Gerekli yerlere başvuracak cesareti bulacak kadar bilinçlenmesi. Kadınlar şiddete uğradıklarında utanmamaları lazım. Nasıl bir kadın tecavüze uğradığında söyleyemiyor ve kendisi kabahatli imiş gibi susuyorsa. Aynı şekilde dayak yediğinde de konuşmuyor.

Karşı çıkan yok mu ?
Evet var. Genç bir kadın geldi. 'Evleniyorum' dedi. 'Sizin köyden biri mi geliyor' dedim. 'Yok, yok bir Almanla evleniyorum. Merakla sordum,'Öyle mi, Annen baban ne dediler bu işe.' “ Mutlaka onunla evleneceksin. Ya o, ya da biz diyorlar” Ben de onu çok seviyorum. Üç yıldır da birlikte yaşıyoruz.” dedi. Bu da çok ilginç bir şey. Kızı çok cesur buldum doğrusu. Sonra öğrendim ki kızın ağabeyleri Ona destek olmuşlar. Ağabeylerinden birinin de hayatı kaymış aile baskısı yüzünden. Köyden bir kız getirip zorla evlendirmişler Onu. O kızla çok mutsuz olmuş. Sonra evini terk etmiş. Karma karışık bir yaşam. Bu olaydan sonra aile kızlarına sahip çıkmışlar. Alman damat da çok hoş sıcak kanlı bir çocuk. Her genç kendi yolunu kendi bulmalıdır. Anne baba, mahalle baskısından bağımsız olarak karar vermelidirler. Ama bunu yapmak çok zor. Gençlerin önüne engeller konuyor. Bu yollar tıkanıyor. Az sayıda genç bu duvarları yıkıyor.

Bir kadının ekonomisi güçlü ise, yani kocasının eline bakmıyorsa dayak yeme ihtimali azalmaz mı ?
Evet. Ekonomi çok önemli. Doğu Anadolu'da yedi milyon okuma yazma bilmeyen insan var. Bunların 6 milyonu kadın. Erkekler askere gidince okuma yazmayı öğreniyorlar. Kadınların böyle bir şansı yok. Okula da gitmiyorlar. Sadece tarlada çalışıyorlar, çobanlık yapıyorlar ve çocuk doğuruyorlar. Üstelik bir aşiret düzeni var. Bizim Ataerkil bir toplum olduğumuzu düşünüyorum. İki temel sorun var; Biri kökten dincilik, diğeri aşırı milliyetçilik. Böylece toplum erkek egemenliği içinde kalıyor. Politikada da bile kadın'a fazla yer yok.

Kadının kocasını dövmesi nasıl olur?
Kadının kocasını dövmesi çözüm değil. Buna kadının kendini savunması dememiz lazım. Biri sana saldırırsa elbette ki kendini koruyacaksın. Benim asistan ve öğrencilerim de böyle savunma kurslarına gidiyorlar. Bir el veya ayak hareketiyle kendini kurtarma olabilir. Çözüm değil de insanı rahatlatan bir tarafı var. Bir kadın olarak siz güçsüzsünüz ama bir takım teknikleri biliyorsanız en azından kendinizi korumuş olursunuz. Bu erkeği dövme anlamında değil. Kendini savunma anlamında söylüyorum.

Gören Türk ve Alman kadınları arasındaki fark ?
Bir Alman kadın dayak yediği zaman en azından çevresinde bir mahalle ve akraba baskısı oluşmuyor. Alman kadın hemen ayrılabilir ve gidebilir. Oysa bizde geleneksel diyebileceğimiz baskı oluşuyor ki herkes erkeğin tarafını tutuyor. Kadının üzerinde öyle büyük bir baskı oluşuyor ki, kanımca en temel fark bu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!