Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: Arşiv
Oluşturulma Tarihi: Ocak 25, 2021 09:50
Danimarka her alanda gelişmiş bir İskandinav ülkesidir. Her ne kadar adı ‘Danimarka Krallığı’ olsa da yönetim biçimi ‘anayasal monarşi’dir. Devletin başı 1972 yılından beri Kraliçe II. Margrethe’dir. ‘Son sözü’ devletin başı Kraliçe söylese de, çok partili parlamenter sisteme sahip ülkedeki tüm siyasi sorumluluk hükümettedir. Tabii tüm yetki de.
5 MİLYON 822 bin nüfuslu
Danimarka’da halkın yüzde 90’ından fazlası Danimarkalıdır.
Ülkede 70 bini Türkiye kökenli olmak üzere 710 bin civarında ‘göçmen kökenli’ insan yaşamaktadır.
Türkiye kökenlilerin yarıdan fazlası Danimarka vatandaşıdır.
Danimarka zengin bir ülkedir.
Kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) 59 bin doları geçmektedir.
Dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı ülkeler sıralamasında Danimarka yıllardır ilk sıralarda yer almaktadır.
*
Böyle olduğu halde Danimarka kapılarını sığınmacılara tamamen kapatmanın planlarını yapıyor.
2019 yılındaki genel seçimlerden sonra ‘kırmızı blok’ta yer alan sol partilerin dıştan desteğiyle azınlık hükümetini kuran Sosyal Demokrat Parti’nin (S) Genel Başkanı olan Başbakan
Mette Frederiksen, “Hedef sıfır sığınmacı” diyor.
Ve bu tezinde de ısrar ediyor.
Resmi verilere göre geçen yıl Danimarka’da sadece 1547 kişi sığınma başvurusunda bulunmuştur.
Böyle olduğu halde Başbakan Frederiksen, yabancı ve İslam düşmanı aşırı sağcı nazi yanlısı ‘Stram Kurs’ (Sıkı Yön) ile bu konuda paralel bir tutum sergiliyor.
Hem de 5 Haziran 2019’da yapılan genel
seçimler öncesi sığınmacılara kapılarını kapatacakları ve İslam ülkelerinden göçü sınırlayacakları yönünde bir kampanya sürdürdüğü halde, liderliğini yaptığı Sosyal Demokratlar’ın bir önceki seçimlere göre daha az oy aldığını bile bile.
41 yaşında başbakan seçilen ve ‘Danimarka’nın gelmiş geçmiş en genç başbakanı’ olan Frederiksen, “Ülkemize çok insanın gelmemesini güvence altına almalıyız. Aksi takdirde birliktelik aidiyeti hissimizi kaybederiz” diyerek tıpkı aşırı sağcılar ve sağ popülistler gibi tam bir ırkçılık sergilemektedir.
*
Ülkede 220 bin civarında Müslüman yaşadığı halde son yıllarda İslam düşmanlığı da sistematik olarak artmaktadır.
New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne 11 Eylül 2001’de El Kaide teröristleri tarafından girişilen saldırılardan ve 2005 yılında Danimarka’daki Jyllands-Posten gazetesinde Hz. Muhammed karikatürlerine İslam dünyasının gösterdiği tepkilerden bu yana İslam düşmanlığı Danimarka’da da arttı.
Buna paralel olarak, dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı Danimarka’da daha önceki yıllarda mutlu bir biçimde yaşayan Türkiye ve diğer Müslüman kökenli göçmenlerin tedirginlikleri de arttı.
Muhafazakâr liberal Danimarka Liberal Parti’li (V) olan Danimarka’nın eski Başbakanı Lars Lökke Rasmussen, 2018 yılında ‘paralel toplum oluşmasını engellemek’ gerekçesiyle ‘Getto Planı’nı hayata geçirdi.
Başta başkent Kopenhag olmak üzere göçmen kökenlilerin yoğun olarak yaşadıkları kesimler için ‘Getto Listesi’ hazırlandı.
İkâmet edenlerin yarıdan fazlasının Batılı olmayan ülkelerden geldiği, işsizlik oranının yüzde 40’ı aştığı, ilkokul mezunlarının yüzde 60’tan fazla olduğu, gelir ortalaması bölgedeki gelirin yüzde 55’inden düşük olduğu ve suç işleyip de cezaya çarptırılanların sayısının ülke genelindekinden 3 misli fazla olan kesimler ‘Getto Listesi’ne alındı.
Danimarka gibi demokratik bir hukuk devletinde ‘Getto Listesi’nde yer alıp da suç işleyenlerin iki misli cezaya çarptırılmaları bile öngörüldü.
Aynı politikaya şu andaki Sosyal Demokrat Başbakan Frederiksen de sahip çıktı.
2017 yılında kurulan aşırı sağcı nazi yanlısı ‘Stram Kurs’ (Sıkı Yön) lideri Rasmus Paludan, İslam ve Müslüman düşmanlığıyla yandaşlarını sokaklara döktü.
“Danimarka’daki Güney Afrikalıların zekâ seviyesi düşüktür” diyerek ırkçılık, “Bizim düşmanımız İslam ve Müslümanlardır. Yeryüzünde bir tek Müslüman’ın bile kalmaması ne kadar iyi olur” diyerek İslam düşmanlığı yapan Rasmus Paludan, Kopenhag’da Kur’an-ı Kerim yakarak Müslümanların tedirginliğini artırdı.
Başbakan Mette Frederiksen de İslam ülkelerinden göç ve ülkeye sığınmacı alınmaması politikasıyla aşırı sağcıların ekmeğine yağ sürmektedir.
İşte bu da Danimarka’ya yakışmamaktadır.
Eşitlikten, dayanışmadan, özgürlükten yana olan Danimarkalı Sosyal Demokratlara ise hiç yakışmamaktadır.