Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: Arşiv
Oluşturulma Tarihi: Eylül 28, 2020 10:07
Almanya başta olmak üzere Türkler ile Türkiye kökenlilerin yoğun olarak yaşadığı birçok Avrupa ülkesinde, uyum konusunda ön yargıların ağır bastığını bilimsel araştırmalar çoktan ortaya koymuştur.
AMA buna rağmen sokaktaki vatandaşından politikacısına, aşırı sağcısından muhafazakârına, hatta solcusuna kadar farklı görüşten insanlar genelde, “Bu Türkler uyum sağlamazlar”, “Bu Türkler uyum sağlamak istemiyorlar” diyorlar.
Acaba?
Yaz tatilinde Antalya’daki Konyaaltı Halk Plajı’nda güneşlenirken sonradan Berlin’de yaşadıklarını öğrendiğim genç iki çift ile 4-5 yaşlarında bir kız çocuğu dikkatimi çekti.
Kendi aralarında hep Almanca konuşuyorlardı.
Denize girip çıkan ve yakınlarında güneşlenenlerle de Türkçe.
Genç çiftler ile küçük kız çocuğu Berlin’de doğmuşlar.
Hepsinin de Türkçesi güzeldi.
Almancaları da öyle.
Fırsat buldukça Türkiye’ye gelip hem tatil yaptıklarını hem de Denizli’nin bir köyündeki akrabalarını, dostlarını ziyaret ettiklerini söylediler.
“Biz Almanyalıyız, Berlinliyiz, Almanız da, ama aynı zamanda Türkiyeliyiz, Denizliliyiz, Türk’üz” diyerek Türkiye ile olan bağlarını hiçbir zaman koparmayacaklarını söylediler.
Her yıl olduğu gibi yaz tatilinde doğduğum ve çocukluğum ile gençliğimin bir bölümünü geçirdiğim sonradan ilçe olan Konya’ya bağlı Derebucak’ı da ziyaret ettik eşimle birlikte.
Kardeşlerimi, akrabalarımı, yaşlı ve genç tanıdıkları görmekten mutluluk duyduk.
Pandemi yüzünden önceki yıllardaki kadar çok olmasa da Almanya’dan, Fransa’dan, Belçika’dan, Hollanda’dan, İsveç’ten, Norveç’ten, Danimarka’dan, İngiltere’den gelen Derebucaklılar vardı sokaklarda.
Kızlı erkekli Avrupai gençler de.
Gençlerin kendi aralarında ağırlıklı olarak yaşadıkları ülkelerin dillerini konuştuklarına tanık oldum.
Hatta farklı ülkelerden gelen Derebucak kökenli bazı gençlerin, kendilerini Türkçe olarak istedikleri gibi ifade edemedikleri için, ortak dil olarak zaman zaman İngilizce konuştuklarına da.
İşte hem Derebucak’ta hem de Antalya’da tanık olduğum bu olgu, bir kez daha bende “Bu Türkler uyum sağlamaz” diyen Avrupalıların tamamen ön yargılı bir tutum sergiledikleri intibasını pekiştirdi.
Gerçekten de öyle...
*
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in yıllarca genel başkanlığını yaptığı Hıristiyan Demokrat Birlik Parti (CDU) güdümlü Konrad Adenauer Vakfı adına yapılan bir araştırma da, zaten bunun böyle olduğunu yıllar önce ortaya koydu.
Bu araştırmada, Almanya’da yaşayan Türklerin yüzde 45’inin, Türkiye kökenli Alman vatandaşlarının da yüzde 55’inin Almanya’yı ‘vatanları’ olarak gördükleri yer aldı.
Hatta Irak ve Libya gibi bir İslam ülkesinin saldırması halinde, Türklerin yüzde 45’inin, Türkiye kökenli Alman vatandaşlarının da yüzde 50’sinin Almanya’yı savunmaya hazır olduklarına da.
Alman toplumsal düzeni savunmaya hazır Doğu Almanların oranının yüzde 42’de, Batı Almanların oranının yüzde 72’de kaldığına da.
Aynı araştırmaya göre, Almanya’da yaşayan Türkler ve Türk kökenli Alman vatandaşlarının yüzde 90’ı “Adil bir toplumda yaşıyoruz” derken, bu oran ‘saf kan’ Almanlarda yüzde 50’yi zar zor buluyor.
Demokrasiye bakışta da öyle.
Almanya’da yaşayan Türklerin yüzde 76’sı, Türk kökenli Alman vatandaşlarının da yüzde 84’ü demokrasiye tam destek verirken ve “Demokrasiden memnunuz” derken, bu oran Almanlarda yüzde 72’de kalıyor.
Türklerin yüzde 88’i, Türk kökenli Alman vatandaşlarının yüzde 87’si “Demokrasi en iyi toplumsal ve politik sistemdir” diyor.
Almanlar da ise yüzde 80’i bile bulmuyor.
*
Bu veriler, Türklerin ve Türkiye kökenlilerin severek, isteyerek, huzurlu bir biçimde, barış içinde Almanya’da yaşadıklarını ve yaşamaya da devam edeceklerini gösteriyor.
Her ne kadar bu insanların yüzde 65’i ayırımcılık yaşadıklarını söyleseler de, “Bu Türkler uyum sağlamaz”, “Bu Türkler uyum sağlamak istemiyor” diyenlere söylenecek tek şey var.
Daha nasıl uyum?
Yoksa siz uyum değil de, asimilasyon (eriyip gitme-kimliğinden-kültüründen-benliğinden feragat etme) mu istiyorsunuz?