Ahmet KÜLAHÇI
Oluşturulma Tarihi: Haziran 27, 2014 14:57
ALMANYA’nın şu andaki Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, Protestan bir din adamıydı. Yıllarca papaz olarak çalışmış...
Hem de totaliter sistemin hakim olduğu eski Doğu Almanya olarak bilinen Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde.
Gauck, bir özgürlük insanıdır... O, kendi söylemiyle, bir özgürlük aşığıdır...
Gauck, bir insan hakları savunucusudur...
Eski Doğu Almanya’nın çöküş döneminde direnişçiler arasında yer alıp, özgürlük mücadelesi vermiştir.
O dönemde Yeni Forum adı altında oluşturulan devrimci sivil hareketin öncülerinden biridir.
Joachim Gauck, iki Almanya’nın birleşmesinin 24’üncü yıldönümü vesilesiyle geçen yıl 3 Ekim’de yaptığı konuşmasında, Almanya’nın dünya genelinde insan haklarının korunması için daha fazla politik sorumluluk alması gerektiğini söyledi.
Bu yıl Şubat ayında Münih’te düzenlenen Güvenlik Konferansı’nda da benzer şeyleri dile getirdi. Askeri müdahale sözcüğünü ağzına almadı ama gerekirse o yola bile başvurulması gerektiğini ima etti. O günlerde muhalefet partili bazı politikacılar birazcık homurdandı ama öyle pek de yüksek sesle itirazlar gelmedi.
* * *
Ancak Gauck önceki hafta Norveç’e yaptığı resmi ziyaret dönüşünde bir Alman radyosuna verdiği demecinde, “Sürtüşmelerin çözümü için askeri yönteme başvurma yolu baştan devre dışı bırakılmamalı. İnsan hakları mücadelesinde, özellikle de insan yaşamının korunması için bazen silaha sarılmak da gerekebilir” dedi.
Gauck’un bu sözlerine Sol Parti’den itirazlar yükseldi.
Hatta Brandenburg Eyalet Parlamentosu’ndaki Sol Parti’li bir milletvekili, Alman Cumhurbaşkanı’nı savaş çığırtkanlığı yapmakla suçladı. Daha da ileri giderek iğrenç savaş çığırtkanı diye hakarette bile bulundu.İşte bunun üzerine Potsdam Savcılığı kendiliğinden devreye girdi.
Savcılık sözcüsü, sözkonosu milletvekili hakkında Cumhurbaşkanı’na hakaretten soruşturma başlatılıp başlatılmamasının titiz bir biçimde değerlendirildiğini açıkladı. Almanya’da geçerli yasalara göre Cumhurbaşkanı’na hakaretin cezası 5 yıla kadar hapis cezasıdır.
Şimdi tüm gözler Cumhurbaşkanı Gauck’a çevrildi.
Çünkü savcılığın soruşturma başlatabilmesi ancak Cumhurbaşkanı Gauck’un onay vermesi, daha doğrusu şikayette bulunması halinde mümkün.
Gauck bu konuda henüz bir girişimde bulunmadı...
* * *
Almanya’nın eski Cumhurbaşkanı Horst Köhler de benzer şeyler söylemişti.
Ancak o insan hakları ve özgürlükler yerine ekonomik çıkarları ön plana çıkarmıştı.
Köhler, Afganistan’a yaptığı resmi bir ziyaretin dönüşünde verdiği demecinde, “Bizim gibi büyük, ticareti dışa dönük ve dış ticarete bağımlı bir ülke, örneğin serbest ticaret yolunun açık tutulması ve bölgesi istikrarsızlığı engelleyip çıkarlarını koruyabilmesi için gerekirse askeri yönteme başvurulmasının kaçınılmaz olduğunu bilmeli” demişti.
Almanya Federal Cumhuriyeti’nin 9’uncu Cumhurbaşkanı Horst Köhler, bu yöndeki açıklamaları yüzünden Almanya’da adeta topa tutuldu.
Muhalefet partili politikacıların yoğun eleştirilerine hedef oldu.
Alman medyasının önemli bir bölümü de, Köhler’in bu yaklaşımını sert bir biçimde eleştirdi.
İkinci 5 yıllık yasama dönemi için seçileli daha bir yılını yeni doldurduğu halde Köhler, bu eleştirileri sineye çekmedi, çekemedi... 31 Mayıs 2010 tarihinde istifasını verip ve Bellevue Sarayı’nı terk edip gitti. Tabii Köhler’in istifasında Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) ile Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan koalisyon hükümetinin tam sahip çıkmaması da etkin bir rol oynadı.
Muhalefetin hedef tahtası haline gelen Joachim Gauck’un ise gelen tepkilere tepki olarak “Gidiyorum” demesi beklenmemektedir. Çünkü Gauck, askeri müdahale yolunun açık bırakılması gerektiğini ekonomik çıkarlar için değil, insan hakları ve özgürlükler için savunmaktadır.
Tabii önce bir özgürlük aşığı ve insan hakları savunucusu olarak...
Sonra da Alman Cumhurbaşkanı olarak...