Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraflar: dpa
Oluşturulma Tarihi: Eylül 13, 2021 09:36
Almanya’da ‘kardeş partiler’ olarak bilinen ve genel seçimlere ortak katılan Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ile Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) arasında zaman zaman liderlik yarışı sancısı yaşanır.
İLK kez 1980 yılındaki genel seçim öncesi dönemin
CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Franz Josef Strauss, “Ben başbakan olmak istiyorum” diye tutturdu.
CDU’nun o dönemdeki Genel Başkanı Helmut Kohl, parti arkadaşı Aşağı Saksonya Eyalet Başbakanı Ernst Albrecht’in başbakan adayı olmasını istediği halde, Strauss kararında ısrar etti.
Muhafazakâr kanadın gücünün bölünmesine meydan vermemek için Helmut Kohl, Strauss’un başbakan adaylığına “Evet” demek zorunda kaldı.
Gönülsüz de olsa CDU Lideri Kohl ve parti arkadaşları, Strauss’un seçimleri kazanması için gece gündüz çalıştı.
5 Ekim 1980 tarihinde yapılan genel seçimlerden CDU/CSU toplam oyların yüzde 44.5’ini alarak zaferle çıktı.
Ancak toplam oyların yüzde 42.9’unu alan Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile yüzde 10.6’sını alan Hür Demokrat Parti (FDP) iktidar koltuğunu korudu.
Aradığını bulamayan Strauss da Münih’e geri dönüp eyalet başbakanı olarak görevine devam etti.
*
2002 yılındaki genel seçimler öncesi de ‘kardeşler’ arasında benzer bir sancı daha yaşandı.
Dönemin CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Edmund Stoiber, “Ben
Almanya’nın Başbakanı olmak istiyorum” diye sahneye çıktı.
CDU Lideri Angela Merkel, Stoiber’in bu kararına hiç de sıcak bakmadı.
Ancak ‘kardeş kavgasına’ meydan vermemek için bir sabah Stoiber çiftinin Wolfratshauser’deki evinde kahvaltıda buluşarak, Edmund Stoiber’in başbakan adaylığını resmen ilan etti.
Muhafazakâr kanadın seçimleri kazanıp Stoiber’in başbakan olması için Merkel ve parti arkadaşları da aylarca durup dinlenmeden çalıştı.
22 Eylül 2002 akşamı
seçim sonuçları şekillenmeye başlarken Edmund Stoiber’in seçimleri kıl payı kaybettiği ortaya çıktı.
Hem de 6 bin 27 oyla.
SPD’li Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Yeşiller’le göreve devam ederken, Stoiber Bavyera Eyalet Başbakanlığı’nı sürdürmek için Münih’in yolunu tuttu.
Stoiber’e 2002 yılında gönüllü olarak başbakan adaylığını bırakan Angela Merkel, 2005 yılındaki genel seçimleri kazanarak ‘Almanya’nın ilk kadın başbakanı’ oldu.
Hâlâ da koltuğunda oturmakta.
*
Ancak Merkel, 2021 yılındaki genel seçimlerde bir daha aday olmayacağını yaklaşık 3 yıl önce açıkladığı için ‘kardeş partilerde’ yeni bir lider arayışı başladı.
Nitekim bu yıl nisan ayında hem CDU Genel Başkanı ve Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyalet Başbakanı Armin Laschet hem de Bavyera Eyalet Başbakanı ve CSU Lideri Markus Söder adaylıklarını ilan etti.
CDU’nun ağır topları Laschet’e tam destek verince, Söder, gönülsüz de olsa, “CDU/CSU’nun başbakan adayı Armin Laschet’tir” dedi.
Ancak kendisinin başbakan adayı olması halinde, CDU/CSU’nun seçimleri kazanma şansının çok daha yüksek olacağını her fırsatta dillendirmeyi de ihmal etmedi.
CSU Genel Sekreteri Markus Blume de öyle.
Verdiği her demecinde, Armin Laschet’le seçimleri kazanmanın hiç de kolay olmayacağını yineleyip durdu.
*
Evet...
Yapılan kamuoyu yoklamaları Markus Söder’in başbakan adayı olması halinde CDU/CSU’nun seçimlerden ‘en güçlü kanat’ olarak çıkacağını göstermektedir.
Ancak karar verilmiştir.
Geri dönüş yoktur.
CDU/CSU’nun başbakan adayı Armin Laschet’tir.
İşte nihayet bu gerçeği CSU’lular da anlamaya başladı.
Geçtiğimiz hafta cuma ve cumartesi günleri Nürnberg’de yapılan CSU kurultayında tam bir dayanışma ve birliktelik sergilendi.
Kurultaya katılan delegeler ‘onur konuğu’ Armin Laschet’e “Sonuna kadar yanındayız” sözü verdiler.
Laschet’in konuşmasını sık sık ayakta alkışladılar.
Markus Söder de, Armin Laschet’i konuşmasını yaptıktan sonra, “Geleceğin Almanya Başbakanı konuştu” diye uğurladı.
Ve seçimlere iki hafta kala, CDU ile CSU tam bir dayanışma sergiledi.
Ve CSU’lular, seçimleri ancak birlikte kazanıp, birlikte kaybedeceklerini anladıklarının bilincine vardıkları sinyali verdiler.
Son anda olsa da.