Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: dpa
Oluşturulma Tarihi: Ocak 11, 2020 11:39
Hıristiyan Sosyal Birlik Parti (CSU) ‘koyu muhafazakar’ bir partidir. ‘Kardeş parti’ Hıristiyan Demokrat Birlik Parti (CDU) ile aralarında bir ‘sözleşme’ olduğu için, Almanya’daki 16 eyaletten sadece Bavyera’da seçimlere girmektedir. CDU da Bavyera’da seçimlere katılmamaktadır.
İŞTE bu sayede
CSU Bavyera’da onyıllardır iktidarda söz sahibidir.
1957 yılından beri de Bavyera’nın tüm Eyalet Başbakanları CSU’ludur.
CSU, isminden de anlaşıldığı gibi Protestan ve Katolik Hıristiyanların partisidir.
Ancak diğer partiler gibi CSU’nun aralarında Müslümanların da bulunduğu başka dinden olan üyeleri de vardır.
Henüz üyesi olmadığı halde Bavyera’da 15 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde CSU, Wallerstein beldesinde Bavyera doğumlu 44 yaşındaki Şener Şahin’i belediye başkanı adayı göstermek istedi.
Beldede sevilen ve makine ticareti yapan Şener Şahin, partiden gelen bu öneriye “Evet” dedi.
Ancak Wallerstein’daki CSU’luların bazıları “Adı Hıristiyan olan bizim partimizi bir Müslüman temsil edemez” diyerek buna tepki gösterince, Şahin de adaylıktan çekildiğini açıkladı.
CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Markus Söder devreye girse de, Şahin, “Ben yokum” dedi.
Şener Şahin, “Bavyera’nın küçük beldelerinde insanların benim gibi Müslüman birini belediye başkanı seçmeleri için en az 30 yıl daha geçmesi gerekeceğinden eminim” görüşünde.
İtalyan asıllı kayınpederi Katolik, Alman asıllı kayınvalidesi Protestan ve eşi de Protestan olan Malatya kökenli Müslüman Şener Şahin, “Adaylığıma karşı çıkan CSU’lulara kızgın değilim” diyerek toplumsal barışın korunmasına ne denli önem verdiğini de gözler önüne serdi bu davranışıyla.
*
Aslında bu muhafazakar kanat için yeni bir olgu değildir.
Benzer bir tutum ve yaklaşımı daha önceleri
CDU’da da yaşadık.
CDU üyesi ve Alman Türk Forumu (DTF) Başkanı Bülent Arslan, 2002 yılındaki Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Eyalet Parlamentosu seçimlerinde Hagen-Ennepe bölgesinden milletvekili adayı oldu.
Ancak kendi partisinden olanlar, “Adı Hıristiyan olan bir partiyi Müslüman bir aday temsil edemez” diyerek, Bülent Arslan’ın adaylığına karşı çıktılar.
Listede de seçilebilecek sıralarda yer verilmediği için Bülent Arslan, 2002’de olduğu gibi 2005’teki seçimlerde de parlamentoya giremedi.
Bir daha da aday olmadı.
Bülent Arslan’ı desteklemeyen Hagen-Ennepe bölgesindeki CDU’lular, 2013 yılındaki genel seçimlerde ise Yunanistan’daki Türk azınlık mensubu bir ailenin kızı olan Müslüman Cemile Giousouf’u Federal Meclis’e milletvekili olarak gönderdiler.
Bu federal düzeyde bir ilkti CDU için.
Türkiye’de doğan, Berlin’de 1995 yılında CDU’ya üye olan Emine Demirbüken-Wegner, 2002 yılında partisinin yönetimine girmeyi başardı.
Daha sonraki yıllarda ise CDU’nun en yüksek düzeydeki karar organı olan ‘Prezidyum’ üyesi olmayı bile başardı.
2006 yılında da Berlin Eyalet Parlamentosu’na girdi.
2011 ve 2016 yılında yapılan Berlin Eyalet Parlamentosu seçimlerinde Reinic-kendorf İlçesi 2. bölgede adaylar arasında en fazla oy alarak direkt olarak milletvekili seçildi.
CDU Serap Güler’e de kapılarını açtı.
Serap Güler, 2012 yılında NRW Eyalet Parlamentosu’na CDU milletvekili olarak girdi.
Uzun süre Hürriyet gazetesinde birlikte çalıştığımız İsmail Tipi de 2010 yılında CDU milletvekili olarak Hessen Eyalet Parlamentosu’na girdi.
2013 ve 2018 yıllarında yapılan eyalet parlamentosu seçimlerinde Offenbach Land 2.
seçim bölgedesinde yarışan adaylar arasında en fazla oyu alma başarısını gösterdi.
*
Evet, bir dönemler “Adı Hıristiyan olan bir partiyi Müslüman bir aday temsil edemez” diyen CDU’lular her ne kadar hâlâ arzu edilen düzeyde olmasa da kapılarını da gönüllerini de Müslüman Türkiye kökenli Alman vatandaşlarına açtılar.
Bu zaten din özgürlüğünün anayasasında büyük harflerle yazıldığı
Almanya’da çok doğal bir olgu olmalıdır.
CSU da bu gerçeği kabullenecektir.
Temel İlkeler Programı’da, ‘Partimiz kişisel inançlarına bakılmaksızın, bizim değerlerimizi savunan ve paylaşan herkese açıktır’ ilkesinin yer aldığı CSU da, CSU’lu Bavyeralılar da değişecektir.
Umarız Şener Şahin’in ‘korktuğu’ gibi 30 yıl sürmez.