Güncelleme Tarihi:
Üniversitenin özel tören salonunda düzenlenen törende konuşan Pumuk, romanlarında asıl aradığının hayatın anlamı olduğunu söyledi. Pamuk, "Romanlar ne tam gerçek, ne de tam hayal ürünüdür. Ben hayatın anlamını arıyorum. Hayatın anlamını bir çerçeveye oturtabilirseniz, mutluluk budur. Ben romanlarımda bunu arıyorum" dedi.
Kitaplarında yapmak istediği en önemli şeyin kendisi yerine başkasını ifade etmek olduğunu kaydeden Pamuk, gerek yazarın yazarken, gerekse okuyucunun okurken, kendisini ötekinin yerine koyması gerektiğini belirtti.
Özellikle "Kar" adlı romanının üzerinde duran Pamuk, "Kar romanını yazmak için hem Karsta, hem de Frankfurtta yaşadım. Buralarda, uzun araştırmalar yaptım. Bütün sokakları dolaştım, kahvehaneleri, dükkanları gezdim. Sadece romanın kahramanı Kerim Alakuşoğlunun hayatını anlamakiçin Frankfurta gittim. Başkalarının hayatını benim hayatım gibi yazarsak diğerleri biz, biz diğerleri oluruz" değerlendirmesini yaptı.
Kafkadan, Dostoyevskinin "Anna Karenina" romanı ve Cervantesin "Don Kişot" romanından örnekler veren Pamuk, "Yazarken, hem Don Kişot, hem de Sanço Panço olabilmek çok önemli" dedi.
"Benim politikayla ilişkim yok, kendimi hiçbir zaman politik yazar olarak görmedim" diyen Pamuk, "Ama yaratıcılık çok önemlidir. İlgin olmayabilir, ama yaratıcılık bunu engellemez" dedi ve "yaratıcılığın sınırlarının olmadığını" belirtti.
Çocukluğunu anlatırken, "Bizim evde kütüphane vardı. Ben her şeyi kitaplardan öğrendim. Bizim evde paşalar, siyasetçiler değil, yazarlar konuşulurdu" diyen ünlü yazar, "Bizim gibiler hayatı kitaplarda yaşar. Kitaplar seni hiç bilmediğin yerlere götürür ya da hiç bilmediğin karakteri sana sonuna kadar tanıtır" dedi.
Uzun süren konuşmasında, "Ben medeniyetler çatışması tezine karşıyım" diyen Pamuk, "Bir Doğu-Batı sorunu vardır. Bu inkar edilemez, ama bu çatışma değildir. Bu sorunun temelinde refah vesefalet yatmaktadır" görüşünü dile getirdi. Doğu-Batı sorununda gelenekçilik ve modernleşme ile gurur ve utanç temalarının da bulunduğunu kaydeden Pamuk, utandırılan bir ülkede milliyetçiliğin de yükseldiğini, çok gururun olduğu yerde utancın da çıktığını anlattı.
Orhan Pamuka fahri doktora diplomasını Complutense Üniversitesi Rektörü Carlos BerzosaAlonso Martinez verdi. Martinez, "Bugünden itibaren bu üniversite sizin eviniz" dedi. Pamukunromanlarıyla "uluslararası kültürel bağlantı" kurduğunu kaydeden Martinez, Pamukun "İstanbul, Hatıralar ve Şehir" kitabında İstanbulu çok yönlü olarak anlatma tarzından çok etkilendiğini ifade etti.
Complutense Üniversitesi Felsefe Fakültesi Dekanı Damaso Lopez Garcia da, Orhan Pamuku anlattığı konuşmasında, "En az 17 ödül almış, onurlu mansiyonlar kazanmış, birçok önemli ödüle aday gösterilmiş veya fahri doktorluklar almış Orhan Pamuk gibi bir yazarı anlatmak basit değil"dedi.
Garcia, Pamukun farklı ideolojilere, coğrafyalara, kimliklere, inançlara, kültürlere veya ırklara ilişkin sosyal sorunları, bilinen meseleleri, Doğu ve Batı dünyasını en iyi şekilde romanlarında gösterdiğini belirtti. Türkiyenin Madrid Büyükelçisi Ender Aratın da katıldığı törende üniversitenin yardımcı rektörleri ile tüm fakültelerinin dekanları da tören kostümleriyle salonda hazır bulundu.
Rektör ve dekanlar ilk olarak akademik sırayla, en alttan en üste doğru koro ve orkestranın eşliğinde salona girerken, daha sonra Felsefe Fakültesi Dekanı Lopez Garcia veRektör Yardımcısı Manuel Rodiguez, Orhan Pamuku salonun ana kapısında karşıladı. Görkemli törende, Orhan Pamuk uzun süre alkışlandı.
HALKLARI YÜREÐİN SESİ BİRLEŞTİRİR
İspanyanın başkenti Madridde düzenlenen "Türk bakışları" adlı kültür ve sanat etkinliklerine katılan Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, "Halkları birleştiren siyaset değil, yüreğin sesidir" dedi.
İspanya Kültür Bakanlığında, Katalan yazar Juan Goytisolo ile birlikte bir basın toplantısı düzenleyen Pamuk, "dünyanın büyük bölümünde milliyetçiliğin yükseldiğine inandığını" belirterek, Türkiyenin ABye girişini engelleyen sebeplerden birinin de bu olduğunu söyledi.
Pamuk, aşırı milliyetçiliğe karşı AB halkına "Halkları birleştiren siyaset değil, yüreğin sesidir, vücutların müziğidir" mesajını iletti. Pamuk ayrıca, "Türkiyede ifade özgürlüğünün tam olmadığını ve toplumun tamamen özgür olduğundan söz edilemeyeceğini" savunarak, şunları söyledi:
"Ama bunların hiçbiri Türkiyenin ABye girişini engellemek için bir özür olarak kullanılmamalı. Türkiye, bu sorunlarını çözdüğünde eminim ki Avrupa Birliğine çok katkı sağlayacak. Maalesef, birçok Türkün çabasına rağmen bu sorunlar henüz aşılamadı. Üstelik, Türkiyenin ABye girişine ilişkin 5-6 yıl önceki heyecan ve şevk tükenmek üzere. Bu üzüntü verici."
Türkiyeye ilişkin siyasi konular ya da hakkında açılan davalarla ilgili sorularıysa Pamuk, şöyle yanıtladı:
"Aktüel siyasi meseleler üzerine yorum yapan bir yazar yerine, İstanbulda masasına oturmuş, kitaplarında evrensel bir hareket yaratmaya çalışan, kitaplarla dünyayı anlamaya çalışan bir yazar olarak tanınmış olmak hoşuma gider."
Pamukun 18 yıldır arkadaşı olan Katalan yazar Goytisolo da, "ABnin Türkiyeye kapılarını açması gerektiğini" vurgulayarak, ancak bu şekilde "Türkiyenin çok kültürlülüğü, tüm güzelliği ve zenginliğinin açılabileceğini" kaydetti.
Pamuk ve Goytisolo, "medeniyetler çatışması tezine karşı olduklarının" altını çizerken, "Değerler ittifakından konuşmak daha iyi. Çünkü vatandaş olma ve demokrasi gibi değerleri paylaşan farklı medeniyetler var" ifadesini kullandı.
Türkiyeyi yakından tanıyan ve az da olsa Türkçe bilenGoytisolo, "her zaman için Osmanlı kültürüne ve geleneklerine büyük hayranlık duydum" dedi.
Katalan yazar ayrıca, "Türk yazarları okurken, her şeyin KemalAtatürk ile başlıyormuş gibi verilip, geçmişin radikal bir şekilde kesilmiş olduğunu görmek beni şaşırttı" yorumunda bulundu.