Güncelleme Tarihi:
BAŞKANLIĞINI Federal Meclis milletvekili Macit Karaahmetoğlu’nun (SPD) yaptığı Türk-Alman Topluluğu (DTG) ‘Türkiye’den İşçi Göçü’ başlıklı bir panel düzenledi. Berlin’de yapılan panele konuşmacı olarak katılması beklenen Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, acil bir randevusu için katılımını iptal edince yerine İçişleri Bakanlığı Parlamenter Müsteşarı ve SPD milletvekili Mahmut Özdemir katıldı. Panelde, DTG Başkan Yardımcısı ve göç konusunda uzman avukatlardan Martin Manzel ile Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı’ndan Yunus Ulusoy da yer aldı. ‘Türkiye ile Almanya arasındaki iş birliğinden nasıl faydalanabiliriz?’ alt başlığındaki panelin açılışında konuşan Macit Karaahmetoğlu, 1961 yılında iki ülke arasında imzalanan iş gücü alımı anlaşması kapsamında Almanya’ya gelen işçilerin ekonominin gelişmesine yaptığı katkıyı anlattı. Karaahmetoğlu, özellikle Almanya’nın dünyada en güçlü olduğu otomotiv sektöründe, birinci nesil Türk isçilerin büyük katkısı olduğuna dikkati çekerek, ekonomi uzmanlarının Türk işçiler olmadan Alman otomotiv branşının dünyada bu kadar rekabetçi ve güçlü olmayacağını söylediklerini ifade etti.
MUHAFAZAKÂR SİYASETİN DAYATMASI
Müsteşar Mahmut Özdemir ise geçen yılın son aylarında kamuoyuna duyurulan ve hâlâ kabineye gelmeyen yeni ‘Göç Yasası’ hakkında bilgi verdi. ‘Opsiyon Modeli’nin kaldırılarak çoklu vatandaşlığın getirileceğini belirten Özdemir, kendi ailesinden örnek verdi. ‘Opsiyon Modeli’ni eleştiren Özdemir, “Ben burada doğdum ve göçmen kökenliyim. Ailem Alman vatandaşlığına geçtiği için ben de otomatik olarak Alman vatandaşlığı aldım. Yıllar sonra dünyaya gelen kız kardeşim de Alman vatandaşı oldu ancak daha sonra iki vatandaşlıktan birini tercih etmesi istendi. Bu durum kültürel-kimlik çatışması yaşanmasına neden oldu. Ben İtalyan, Portekiz ve diğer göçmen kökenli çocuklarla birlikte büyüdüm. Onlar böyle bir çatışmayla büyümediler ve bunu tanımıyorlar. Bu, muhafazakâr siyasetin bu çocuklara dayattığı bir kültürel çatışma bir kimlik çatışmasıydı. Çocuklar bu güvensizlik duygusuyla büyüdü” dedi.
BİRİNCİ NESİL MUAF OLACAK
Çoklu vatandaşlığın kabul edilirken özellikle birinci nesle de imkân tanınacağını vurgulayan Özdemir, şöyle devam etti: “Benim için özellikle önemli olan ‘misafir işçi’ neslini onore etmektir. Yıllarca çalışarak sağlıkları bozuldu. Özellikle benim geldiğim yerde kömür maden ocaklarında zor şartlarda çalıştılar ve bu ülkenin ekonomik refahına katkı sağladılar. O insanlara o dönemlerde uyum kursları sunulmadı. O zaman kural şuydu; ‘Sen buraya çalışmaya geldin. Seni anlamak zorunda değiliz, çalıştığın sürece senin ihtiyaçlarını bilmek zorunda değiliz’ gibi bir anlayış vardı. Onların nasıl şartlarda çalıştıklarını anlamak için bunları da bilmek gerekiyor. Bu nedenle bu jenerasyonu Alman vatandaşlığına geçerken dil testi ve vatandaşlık testinden muaf tutacağız. Yeni ‘Göç Yasası’yla Almanya’ya kalifiye göçmenin gelmesini cazip hale getirmek istiyoruz. 1950’lerden itibaren Almanya’nın kalifiye olmayan iş gücüne ihtiyacı vardı ancak şimdilerde ekonominin acilen kalifiye göçe ihtiyacı var. Yeni ‘Göç Yasası’, ülkeye gelecek kalifiye göçmene perspektif sağlayacak bir düzenleme içerecek. Bu nedenle Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser ile Federal Çalışma Bakanı Hubertus Heil Kanada’ya giderek oradaki uygulamayı yerinde inceleyecek.”
BÜROKRATİK ENGEL ÇOK
Panelde konuşan göç yasası uzmanlarından Berlinli avukat Martin Manzel de halihazırdaki yasaların kalifiye göçmenin ülkeye gelmesi açısından cazip olmadığını söyledi. Manzel, bürokratik engellerin çok olduğunu ve bürokrasinin uzun sürdüğünü ifade etti. Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı’ndan Yunus Ulusoy ise Türkiye ile Almanya’nın 60 yılı aşan göç tarihiyle dünyada başka hiçbir ülkenin sahip olmadığı ilişkiye sahip olduğunu belirtti.