Güncelleme Tarihi:
Almanya'da çocukların bakımı ve yetiştirilmesi konusunda ebeveynlerin sorumluluklarını devlet adına denetleyen "Jugendamt" adı verilen gençlik dairesinin uygulamaları, hem ülke içinde hem de göçmenlerin geldiği ülkelerde tepkiyle karşılanıyor. Ülkede çocuk hakları konusundaki yasalarda 2005'te yapılan değişiklikle mevcut yetkileri daha fazla artırılan gençlik daireleri, yasalar doğrultusunda çocuklarının hakları ihlal edilen ailelerden çocukları ayırma hakkını elde etti.
Belediyeler tarafından kurulan il ve ilçe gençlik daireleri, gerektiğinde polis kullanarak ailesinden uzaklaştırdığı çocukları ya bakıcı aileye ya da yurtlara veriyor. Gençlik daireleri, çocuğun hayatını ve geleceğini önemli derecede etkileyecek yetkilerini kullanırken, mahkeme kararına ihtiyaç duymaması yurt içinde ve dışında eleştirilere neden oluyor.
Federal İstatistik Dairesi'nin 2012 verilerine göre, tehlike altında olduğu öne sürülen 107 bin çocuk vakası incelenerek 40 bin 277 çocuk çeşitli gerekçelerle gençlik dairelerince ailelerinden alındı. Yapılan tahkikatlar sonucu bu çocuklardan 15 bin 700'ü ailelerine geri verildi. Çocukların bir kısmı ya bakıcı ailelerin yanına ya da yurtlara yerleştirildi. Böylece 2011'e göre koruma altındaki çocuk sayısı geçen yıl yüzde 4,75 oranında artmış oldu.
Ülkede koruma altına alınan çocuk sayısı 1995'te 23 bin 432, 2005'te 25 bin 664, 2008'de 32 bin 253, 2010'da 36 bin 343, 38 bin 456 olmuştu. 1995'e göre koruma altındaki çocuk sayısı 2012'de yüzde 71 arttığı vurgulandı.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, gençlik dairesi sorununun sadece Almanya'nın değil tüm Avrupa'nın sorunu olduğunu söyledi.
Hollanda, Belçika gibi ülkelerde de gençlik dairesine ilişkin büyük sıkıntıların yaşandığını dile getiren Üstün, sadece göçmen kökenlilerin değil, ülkelerin yerli vatandaşlarının da gençlik dairelerinin uygulamalarından muzdarip olduğunu kaydetti.
Gençlik dairelerinin çok fazla yetki ve parayla donatılmasına rağmen memnuniyeti sağlayamadığını anlatan Üstün, bu konuda yaptıkları çalışmalarda Almanya'da gençlik dairelerini denetleyecek, yönlendirecek, politika birliğini sağlayacak bir ulusal kurumun olmadığını gördüklerini anlattı.
"Çocuklar basit gerekçelerle ailelerinden alınıyor"
Görüşlerini Alman muhattaplarıyla paylaştığını, onların da eksikliğin artık görüldüğünü ve bu konuda bir çalışma yapılması gerektiğini dile getirdiklerini anlatan Üstün, şöyle devam etti:
"Ülkede 300 ayrı gençlik dairesi varsa 300 ayrı uygulama bulunuyor. Her gençlik dairesinin başındaki kişiye göre uygulama değişiyor. Bu da karmaşık bir duruma ve kaosa neden oluyor. Çocuklar basit gerekçelerle ailelerinden alınıyor. Oysa buradaki asıl amaç aileyi ve ailenin içerisinde çocuğu korumak olmalı. Elbetteki bir şiddet ortamı ve gerekli neden varsa bunlar ayrı ama mümkün olduğunca aileyi koruyan bir düşünce tarzıyla hareket edilmesi lazım. Çocuk alınırsa da ailenin rızası dahilinde çocuğun uyum sağlayabileceği kültürel olarak yakın olduğu bir aileye verilmesi gerekir. Yabancı çocuk alınmışsa mutlaka anadilde ailesiyle görüşmesine imkan sağlanması gerekiyor. Hiçbir zaman çocuk ailesinin öz kültürünü unutmaması gerekir. Yine sonuç itibarıyla mutlaka çocukları sonunda ailelerine kavuşturacak politikalar uygulanmalı."
Yurt dışına aile danışmanları gönderilecek
Türk koruyucu aile sayısını artırmanın önemine dikkati çeken Üstün, "Çok sayıda Türk ailesi ve çocuğu da gençlik dairesinin uygulamalarının mağduru oluyor. Yurt dışında bu çocuklarla cezaevlerindeki vatandaşlarımızla ilgilenecek derneklerin kurulması lazım. Artık hemşehri derneği kurma çağı geçmiştir" diye konuştu.
Ayhan Sefer Üstün, hükümetin büyükelçiliklere konsoloslulara aile danışmanı gönderme kararı aldığını, bunun da bir an önce uygulamaya geçmesi gerektiğini vurguladı.
"Amacımız Türk ailelerini koruyucu aile olmaya teşvik etmek"
Köln'de merkezi bulunan Umut Yıldızı Derneği Başkanı Kamil Altay, gençlik dairelerince çeşitli gerekçelerle ailelerinden alınan çocukların anne-babalarına kavuşturulması amacıyla çalıştıklarını söyledi.
Gençlik dairelerince alınan Türk çocukların ana dili, kültürü ve dini değerlerinin korunması amacıyla çalışma yaptıklarını ifade eden Altay, ancak maddi imkansızlıklar nedeniyle çok fazla mesafe katedemediklerini, mevcut çalışmaların da gönüllülük esasıyla yürütüldüğünü bildirdi.
Gençlik dairelerinin uygulamalarının mağduriyetlerinin azaltılması için Türk koruyucu aile sayısının artırılması gerektiğini anlatan Altay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunun için 'Ailenizde Bana da Yer Var mı?' projesini başlattık. Amacımız Türk ailelerini koruyucu aile olmaya teşvik etmekti. Almanya genelinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
2012 yılında ülke genelinde gençlik dairesince koruma altına alınan 40 bin 277 çocuktan 10 bin 757'si göçmen kökenli. Bunların da büyük kısmı Türk. 2000 yılındaki yasaya göre burada doğan çocuklarımız Alman vatandaşı olduğundan koruma altına alınan Türk çocuğu sayısı net değil. Bu çocuklar koruma altına alındığında yakın akrabalarına verilmeleri gerekirken verilmemiş. Konsolosluklarımıza da durum bildirilmemiş. 50 yıldır yüzlerce çocuğumuzu bu şekilde ilgisizlikten kaybetmişiz. Bugün vasilik hakkının yüzde 85'ini gençlik daireleri kendileri alıyor ancak bunu akrablarına vermeleri lazım."
"Gençlik daireleri sağlıklı bir nesil yetiştirmiyor"
Gençlik dairelerinin yurtlarındaki çocukların ne kadar sağlıklı yetiştiğine dair herhangi bir istatistik ya da araştırma bulunmadığını dile getiren Altay, çocuğu alınan anne-babanın psikolojisinin bozulduğunu, bazı çocukların da fuhuş batağına sürüklendiğini, madde bağımlısı olduğunu anlattı.
"Bu çocuklar Almanya'nın geleceği ve ailesi sevgisinde büyümesi gerekir" diyen Altay, gençlik dairesi yurtlarında sağlıklı bir nesil yetiştirdiğini düşünmediklerini vurguladı.
Türklerin Almanya'da camiler yaptığını, hemşehri dernekleri açtığını ancak sosyal hizmet verecek tek bir dernek kurmadıklarını belirten Altay, "Bugüne kadar yaşlımıza engellimize çocuğumuza Almanya sahip çıkmış. İşte bundan sonra artık çocuklarımıza biz sahip çıkmaz istiyoruz" ifadelerini kullandı.