Çocuk yanım en büyük yardımcım

Güncelleme Tarihi:

Çocuk yanım en büyük yardımcım
Oluşturulma Tarihi: Haziran 05, 2010 14:13

Prodüksiyonunu yaptığı çocuk ve gençlik dizileriyle Almanya'da birçok ödül alan Ceylan Yıldırım,"Allein Gegen Die Zeit" (Zamana karşı tek başına) dizisiyle dikkatleri çekiyor.

Haberin Devamı

Televizyon ve dizi sektörüyle tanışmanız nasıl oldu?
1996 yılında Abiturdan sonra doğrudan Berlin Hür Üniversitesi FU’da Televizyon ve Film Bilimleri Bölümü’nde okumaya başladım. Ona paralel bazı film setlerinde görev yaptım. Bu çalışmalarım sırasında WDR Redaktörü Dieter Saldecki ile tanıştım. Benim çalışmam onun dikkatini çekti ve Potsdam’da 1998 yılında başlayan Schloss Einstein adlı çocuk dizisinin dramaturjisinde görev verdi. 4 yıl boyunca onun yanında çalıştım, aynı zamanda üniversiteye gitmeye devam ettim. Prodüksiyonun bana çok uygun olduğunu görünce, Köln Medya Akademisinde prodüksiyon alanında ek tahsil gördüm.



Sektöre girişiniz çocuk dizisi alanında olduğu için mı bu alanda kaldınız?
Aslında benim hep bir çocuk yanım vardı ve bu işi yaparken onun ortaya çıktığını görüyorum. Hatta ilk başta çizgi film alanında çalışmak istemiştim ve stajımı da o alanda yaptım. Ben çocukken güzel çocuk filmleri açıkçası çok azdı. Bu nedenle o zamanlar büyüyünce bu alanda çalışmayı kafama koymuştum.



Prodüksiyonunu yaptığınız Allein gegen die Zeit (Zamana karşı tek başına) adlı gençlik dizisi çok beğenildi, peki bu dizi hangi ödülleri aldı?
Almanya çapındaki gençlik ve çocuk dizilerine verilen Altın Serçe (Goldene Spatz) ödülünde iki katagoride birinci olduk. Prix Jeunesse International ödülünü aldık. Ayrıca bu dizi Banff World Television Award ödülleri için aday gösterildi. Bu yarışmanın uluslararası özelliği bulunması bizi çok heyecanlandırıyor.

Dizi sizce hangi özelliği ile diğerlerinin arasından sıyrıldı?
Dramaturjisi özel bir dizi. Gerçek zaman formatında çektik. Bir günün 13 saati 13 bölümde anlatılıyor. Böylece her bölümde heyecanın dorukta olması sağlanıyor. Zannedersem bu gerçek zaman formatı izleyicinin beğenisini çeken en önemli nokta.

Türk kökenli olmanız dizi sektöründe size avantaj sağlıyor mu?
Belki yetiştiğim kültür nedeniyle daha sıcak ve içten olduğumu düşünüyorum. Bu sayede çocuklarla daha iyi iletişim kurabiliyorum, onlarla daha iyi anlaşabiliyorum. Ben bu işe başladığımda 22 yaşındaydım. İşlere birden atılan, meraklı bir kız olarak dikkat çektim. Atılgan olmasam ve çocuklarla iyi anlaşmasam mesleğimde bu kadar çabuk yükselemezdim. Bunların bende olmasının nedeni annem babam ve onların beni yetiştirme şekli.


Peki anne babanız sizi nasıl destekledi?
Bana çok büyük destekleri oldu. Ben 19 yaşında kendi evime çıktım. Üniversiteye başladığım zaman bir yandan da çalışıyordum. Onlardan uzak kalmamı istemeseler de yoluma taş koymadılar. Benim kararlarıma saygı duydular ve bana hep arkamda olduklarını hissettirdiler bu da bana özgüven verdi. Babam aslında baştan beri benim gazeteci olmamı istiyordu. Arkadaşlarına „Benim kızım gazeteci olacak“ diyordu. Bana hre fırsatta fotoğraf çekmesini gösteriyordu. Ama ben sinemacı olmayı seçtim.

Sizce Almanya’da çekilen her dizide Türk figürünün olması gerekli mi?
Bence büyük kentlerde çekilen gerek çocuk gerek diğer dizilerde artık mutlaka Türklerin olması gerekiyor. Hayatın her alanında Türkler öne çıkıyor ve dizilerde gerçekliğe önem verildiği için olmalılar. Ama Almanya’da köyleri konu alan dizilerde böyle bir figüre gerek yok.

Sinema sektörüne girmek isteyen gençlere tavsiyeleriniz var mı?
Öncelikle kabiliyetli olmaları gerekiyor. Ayrıca bunu kendilerinin istemesi şart. Zira anne babasının zorlamasıyla gelen çocuklar, seçmelerde başarılı olamıyor. Ben son dizi için 700 çocuk izledim. Bazıları kamerayı görünce korkup sustular. Bence ilk olarak bir ajansa kayıt olmaları gerekiyor. Orada çocuklarla deneme çekimleri yapılıp kabiliyetli olup olmadıkları araştırılıyor. Ne kadar erken sektöre girebilirlerse o kadar kolay ilerleyebilirler.

Bundan sonrası için hedefleriniz neler?
Şimdiye kadar televizyon dizilerinde çalıştım. Burada bir çok başarı elde ettim ve tecrübe edindim. Bundan sonrası için ilk hedefim bir sinema filminin prodüksiyonunu yapmak. Belki ondan sonra yönetmenliği düşünebilirim.

Türkiye’deki dizileri seyrediyormusun?
Annemlere gittiğim zaman seyrediyorum. Aşkı Memnu, Hanımın Çiftliği gibi dizileri seyrediyorlar. Bu dizilerin prodüksiyon tarzını açıkçası beğeniyorum. İlk gördügümde „Bizimkiler bu işi bayağı kıvırmışlar“ dedim. 90 dakikalık dizilerin bir haftada çekilmesi eleştiriliyor ama Almanya’da da benzer formattaki diziler 45 dakika ve onlar da 1 günde çekiliyor. Aslında Türkiye sinema ve dizi sektöründe çok yol aldı.

Alman dizilerini neden Türk aileler çok fazla izlemiyor?
Aslında iyi Alman dizileri var. Örneğin bizimkileri konu alan Türkisch für Anfänger gibi diziler var. Bu dizilerde kendi yaşamlarından kesitler görebilir. Diğer bazı dizler de de Türkler rol alıyor ama onlar da Almanların bakış penceresinden Türk figürünü canlandırıyor. Bu da biz Türklere çok samimi gelmiyor. Bence Türk kökenliler de bu nedenle samimi bulmadıkları, kendilerini yerleştiremedikleri bir diziyi seyretmeyi tercih etmiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!