Güncelleme Tarihi:
Bu yeni bir şey değildir.
Almanya’da Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden gelenlere çifte vatanadşlık hakkı verilmektedir.
Buna kimsenin itirazı yoktur.
Ama AB üyesi olmadıkları halde ABD’den, Kanada’dan, Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan, Güney Kore’den, Japonya’dan, İsaril’den ve bazı başka ülkelerden gelen ‘yabancılara’ da çifte vatandaşlık hakkı verilmektedir.
Yani bu konuda tam bir ‘çifte standart’ uygulanmaktadır.
Hem de Alman Anayasası’nın üçüncü maddesinde, “Tüm insanlar yasalar önünde eşittir. Kimse cinsiyeti, kökeni, ırkı, dili, ülkesi, etnik kökeni, inancı, dinsel ve politik düşünceleri nedeniyle dışlanamayacağı gibi imtiyazlı da olmaz” denildiği halde.
Ama Alman Anayasası yıllardır istismar edilmektedir.
*
Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller, 1998 yılında iktidara geldiklerinde Almanya’da yaşayan ve isteyen herkese çifte vatandaşlık hakkı verilmesi için bir girişimde bulundu.
Ama CDU/CSU buna şiddetli bir biçimde karşı çıktı.
Hatta dönemin CDU’lu Hessen Eyalet Başbakanı Roland Koch, ‘çifte pasaporta karşı imza kampanyası’ bile başlattı.
Hessenliler, “Türklere karşı nerede imza atılıyor?” diyerek Frankfurt’ta, Wiesbaden’de kurulan standlara koştu.
Aynı kampanyayı Bavyera’da da CSU sürdürdü.
*
İşte Türkiye’deki darbe girişiminin Almanya’da yaşayan Türkler tarafından da protesto edilmesi üzerine CDU yeni bir ‘çifte vatandaşlık tartışması’ başlattı.
CDU’lu Federal Meclis milletvekili Jens Spahn, “Çifte vatandaşlık konusunu bir daha düşünmeliyiz. Genelde çifte vatandaşlık kötü bir şey değil. Ama dürüst olmamız gerekirse, güncel düzenlemeler Almanya’da yaşayan Türklerin lehinedir. İki ülkenin çıkarları, hedefleri ve prensipleri çatıştığında, Almanya’daki Türkler gibi kalabalık bir grup hangi ülkeye sadık (bağlı) olduğuna dair karar vermekte zorlandığında – ikilem durumunda Erdoğan’dan yana karar verdiğinde- Almanya bu durumda hakkını talep etmeli” diye şaşırtıcı bir açıklamada bulundu.
Yani baştan Türklerin, Türkiye kökenli Alman vatandaşlarının yaşadıkları bu ülkeye sadakat, bağlılık göstermediği yönünde şüpheci bir tutum sergiledi.
Jens Spahn’a, kendi partisi CDU’ya yakınlığıyla tanınan Konrad Adenauer Vakfı tarafından hazırlanan ve yayınlanan detaylı araştırmayı açıp okumasını öneriyorum.
O araştırmada, Irak, Libya gibi bir İslam ülkesinin Almanya’ya askeri saldırıda bulunması halinde, Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarının yüzde 45’inin, Türkiye kökenli Alman vatandaşlarının yüzde 50’sinin, yani Türk kökenlilerin yüzde 48’inin Almanya’yı savunmaya hazır olduğu ortaya çıkmıştır.
Aynı araştırmaya göre eski Doğu Almanya sınırları içinde oluşturulan yeni eyaletlerde yaşayan Almanlar arasında bu oran yüzde 42’de kalmaktadır.
Yani bu ülkede yaşayan Türkler ve Türkiye kökenliler, bu ülkeye Doğu Almanlardan daha fazla sahip çıkmaktadır.
Kaldı ki, Almanya’da yaşayan yeni nesil Türkiye kökenli Alman vatandaşlarının, atalarının ülkesindeki gelişmelerle yakından ilgilenmeleri, orada yaşayan insanların sevinçlerini ve üzüntülerini paylaşmaları, o ülkeye sempati duymaları, demokrasiye sahip çıkmaları ne zamandan beri suçtur?
*
Jens Spahn gibi genç politikacılar, yıllardır bu ülkede yaşadıkları, bu ülkede doğdukları, bu ülkede tüm sosyalizasyonlarını aldıkları halde, hâlâ kendilerini ‘ikinci sınıf yurttaş’ hisseden bu insanlara daha fazla sahip çıkmalıdırlar.
Özellikle genç Alman politikacıların dışlamaların, ırkçı yaklaşımların giderilmesi için daha fazla çaba göstermelerini, daha fazla kafa yormalarını istiyoruz.
Dışlayıcı yaklaşımlar sergilemelerini değil...