"Çifte vatandaşlığa karşıyım"

Güncelleme Tarihi:

Çifte vatandaşlığa karşıyım
Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2011 10:58

Göreve geldiği günlerde, “İslam Almanya'nın bir parçası değildir” sözleriyle tartışmalara neden olan Federal Alman İçişleri Bakanı Dr. Hans-Peter Friedrich, dünyada uyum için Almanya kadar para harcayan başka bir ülke olmadığını belirtti. Çifte vatandaşlığa kesinlikle karşı olduğunu vurgulayan Friedrich, 50. yılına giren Türk işçi göçü sayesinde ise Türk yengesiyle tanışma fırsatı bulduklarını da ifade etti.

Haberin Devamı

İslam Konferansı şimdiye kadar neler getirdi ve bu bağlamda geleceğe yönelik neler düşünüyorsunuz?
İslam Konferansı, uyumu da kapsayan örneğin İslam din dersi gibi önemli konularda katkı sağladı. Bu bence en önemli gelişmelerden biri. Aslında İslam din dersi eyaletlerin yetkisinde olmasına rağmen Alman okullarına giden Müslüman öğrencilerin İslam din dersi alabilmelerine katkı sağladı. İkinci önemli konu ise son İslam Konferansı’nda ele aldığımız imamların eğitimi konusudur.

Türkiye’den gönderilen imamların yaptığı işi nasıl değerlendiriyorsunuz?
İmamlar buraya gelen insanlara Alman kültürünü, Alman dili ve tarihini, Alman yaşam tarzını ve mentalitesini anlatmalı, o zaman uyum için önemli bir katkı sağlamış olurlar.

Göreve geldiğinizde İslam'ın Almanya'daki konumuyla ilgili söyledikleriniz, aralarında İslami derneklerin de bulunduğu bir çok kuruluş tarafından eleştirildi. Bu derneklerle zaman içinde barıştınız mı?
Benim için açıklamamın iki kısmı da önemli idi. Zira ben ilk önce, “elbette ki ülkemizde yaşayan 4 milyona yakın Müslüman ülkemizin bir parçasıdır” dedim. Bu cümlem tamamen görmezlikten gelindi. Bu cümleyi de en az ikinci cümle kadar ciddiye alsalardı herhalde İslami kuruluşlar bana bu kadar kızmazlardı. Ancak Almanya’nın yüzyıllardan beri Hıristiyanlığın etkisi ile şekillendiği tartışılmaz bir gerçektir.

İslam Konferansı’nın yanı sıra bir “Önlem Konferansı” yapmayı planlıyorsunuz. Bununla neyi hedefliyorsunuz?
Gençler yaşamlarının belli döneminde, henüz bir yön bulamadıkları dönemlerde aşırı örgütlerin tuzağına düşme tehlikesi içindeler. Bu örgütler aşırı sol veya sağ gruplar olabileceği gibi diğer suç örgütleri de olabilir. İslamcılık konusu da bundan farklı değildir. Yaşamlarında bir yön arayışında olan gençler aşırı İslamcı grupların da kurbanı olabilirler. Bizim hedefimiz, özellikle de gençlerin her gün takıldığı yerlerde mümkün olduğu kadar çok partner bularak, gençleri bu aşırı örgütlerden uzak tutmaktır. Örneğin spor alanında aşırı sağa karşı inisiyatifler var. Bunlar bize örnek olabilir.

Şu ana kadar yeterli partner bulabildiniz mi?
Federal Hükümet, radikalleşme sürecini önlemek ya da bu süreci zamanında durdurmak istiyor. Devlet ve Müslümanlardan oluşan güvenlik ortaklığı, gelişmelere aktif, şeffaf ve kamuoyuna açık bir şekilde müdahale ederek radikalleşmeyi önlemek istiyor. Amaç, gelişmeler karşısında gözünü kapatmak yerine birlikte müdahale etmektir. Asıl proje çalışması, yerinde ve yerel düzeyde gerçekleşir. Bununla ilgili önlem zirvesinde tanıtabileceğimiz birçok iyi örnek vardır. Gençlerin, radikalizm ve şiddetin çözüm olamayacağını kavramaları gerekir. Ancak İslami kuruluşlar ve cami cemaatleri bunu aktarma konusunda yardımcı olmalıdır.

“Almanya'ya Hoşgeldiniz” kültürünü destekliyorsunuz. Peki yabancılar yasasının bir çok maddesini sertleştirerek bunu nasıl gerçekleştireceksiniz?
Dünyanın hemen hemen hiçbir ülkesinde, ülkeye yeni gelen insanların uyumu için bu kadar para ayrılmamaktadır. 2005'ten bu yana uyum kurslarına 1 Milyar Euro harcayarak buraya gelen insanları yalnız bırakmak istemediğimizi gösterdik. Onları buradaki topluma kazandırmak istediğimizi açıkça ifade ettik. “Almanya’ya Hoşgeldiniz” kültürü derken bunu kastediyoruz. Uyum her zaman güçlü ve duygusal bir yol izlemelidir. Bundan dolayı yabancıların kendilerini burada kendi evlerindeymiş gibi hissetmelerini ve Almanya’yı kendi vatanları olarak görmelerini istiyorum. Vatan, sadece insanların o ülkede çalışması değil kalplerinin de o ülkeye bağlı olması anlamına gelir. Bu konuda daha çalışmamız gerektiğini biliyorum.

Kamu kurumlarında çalışan göçmenlerin sayısının arttırılması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Ben kota uygulamasına tamamen karşıyım. Bizim olaya daha geniş kapsamlı yaklaşmamız gerekir. Göçmen ailelerden gelen genç insanların kamu kurumlarında çalışma istekleri ortaya çıkmalı. Maalesef göçmenler arasında çocuklarına memur olmalarını tavsiye edenlerin sayısı çok düşüktür. Bu nedenle genç insanlara kamu hizmetlerindeki işler hakkında daha fazla reklam yapmamız gerekir. Hangi perspektiflerin sunulduğu tanıtılmalıdır. Ayrıca kamu kurumlarında personel seçiminden sorumlu insanlara da ulaşmamız gerekir.

Yapılan araştırmalar, ev ve iş ararken hala ayrımcılık yapıldığını ortaya koyuyor. Peki kotaya karşıysanız o zaman ayrımcılığa karşı nasıl mücadele etmeyi düşünüyorsunuz?
Farklı gözüken ve başka bir dil konuşan insanların dışlanmaması gerektiği konusunda çocuklarımızı daha küçük yaşta eğitmemiz gerekiyor. Onlara “biz hepimiz insanız ve bizler birlikte yaşıyoruz” mesajı verilmeli. Bu mesaj son yıllarda gittikçe daha iyi bir şekilde aktarıldı. Günümüzde artık neredeyse herkesin yakın çevresinde göçmen kökenli bir tanıdığı veya arkadaşı var.

Siz çok iyimsersiniz galiba?
Evet, iyimserim.

Türkiye ile yıllardır bir vize sorunu var. Bu konuda gerek Avrupa gerekse Almanya'da mahkemelerin verdiği kararlar var. Son olarak Bavyera İdare Mahkemesi'nin de Türklerin vizesiz seyahat edebilecekleri yönünde verdiği bir karar var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Avrupa Mahkemesi “Soysal” davasında verdiği kararda, berlirli bir durumda olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize uygulanmaması gerektiğini tespit etmiştir. Fakat bunlar, aktif hizmet sunma sektörü ile ilgili çok sınırlı istisnai durumlardır. Ancak ben, işadamlarına Avrupa Hukukunun müsaade ettiği ölçüler dahilinde asgari bir bürokrasi ile vize verilmesi gerektiği düşüncesindeyim.

Bugün Rusya ile Türkiye arasında vizesiz seyahatler mümkün. Ama neden dost iki ülke arasında vizesiz seyahat mümkün değil?
Vizenin arkadaşlık veya dostlukla alakası yoktur. Almanya ve Avrupa Birliği’nde vizeye mesned teşkil eden bir hukuk sözkonusudur.

Federal Meclis'teki muhalefet partileri çifte vatandaşlığın Türkler için de tanınmasını ve opsiyon modelin kaldırılmasını istiyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben hiçbir zaman çifte vatandaşlık uygulamasını benimsemedim. Almanya’ya, yanımıza gelen bir insanın vatanının, ülkesinin, toplumunun nerede olduğuna karar vermesi gerekir. Türkiye'de doğup büyümüş ve daha sonra Almanya'ya gelmiş insanlar için Türk vatandaşlığından vazgeçmenin zor olduğunu iyi anlayabiliyorum. Zira Türk kimliklerinin bir parçası da buna bağlıdır. Ama burada doğup büyümüş genç insanlara artık bu ülkenin bir parçası olduklarını söylemek gerekiyor. Bu ülke için karar vermeleri gerekir. Alman vatandaşı olsalar da olmasalar da, Türkiye'ye duygusal bağlarının olmaması anlamına gelmiyor. Aksine, onlar her zaman iki ülke arasında bir köprü olacaklardır. Herkes atalarının geldiği memlekete duygusal bir bağ kurar.

Opsiyon modeli?
Yaklaşık 10 yıldan beri yabancı anne babaların çocuklarına da doğumla birlikte Alman vatandaşlığı veriliyor. Bu çocukların ilk kısmı 2008 yılında opsiyonun uygulanacağı yaşa girdiler ve şimdi karar vermek zorundalar. Bu kararı vermenin çok zor olduğuna inanıyorum. Birçokları kendilerini ne Türk ne de Alman olarak hissediyorlar. Ben bu gençlerin Almanya’yı yeni memleketleri olarak görmelerini ve duygusal bir bağ kurmalarını, hatta toplumsal sorumluluk üstlenmelerini istiyorum.

Yerel seçimlerde AB üyesi olmayanların da oy kullanması talebini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Anayasamız üçüncü ülkelerden gelen yabancıların sadece federal seçimlerde değil, yerel seçimlerde de oy kullanmalarını esas itibarıyla men ediyor. Türkiye'de uygulama nasıl?

Burada doğup büyüyen gençlerin kendilerini memleketinde gibi hissetmeleri gerektiğini söylediniz. Ama insanların burada doğup büyüdükten ve öğrenimini tamamladıktan sonra Türkiye'ye dönüp orada çalışmak istedikleri yönünde bir eğilim var. Bu nasıl önlenebilir? Bu insanlar nasıl burada tutulabilir?
Ben bunu duydum ve çok üzülüyorum. Benim geldiğim yerde gençlerin burada istenildiğini yansıtmak için çeşitli inisiyatifler ve dernekler kurduk, ortak etkinlikler yaptık. Ancak siyasi görüşler ve açıklamalar bu konuda pek yardımcı olmaz. Birliktelik duygusu tabanda oluşmalı ve yine tabanda teşvik edilmelidir.

Sayın bakan ekim ayında Türk işçi göçünün 50. yılı dolacak. Bu sizin için ve Almanya için ne anlama geliyor?
Şahsen benim için önemli bir gün. Bu göç sayesinde yengem Almanya’ya geldi. Ama genel olarak da tarihi bir gün. Ama ne yazık ki uyum çabalarına çok geç başladık. Eğer 1970'li yıllarda başlamış olsaydık bugün sorunlar daha az olacaktı. Özellikle bazı büyük kentlerde paralel dünyaların oluşmasına uzun süre seyirci kaldık.

Türk göçüyle ilk kez ne zaman karşılaştınız? Sizin için Türk göçü ne zaman görünür oldu?
Ben 7 bin nüfuslu küçük bir kasabada büyüdüm. Orada da Türkler vardı ama bunun bilincinde değildim. Orada daha çok Yunan ve Yugoslav işçiler vardı. Türk işçi göçüyle ilk olarak Augsburg'daki öğrenimim sırasında Türk komşumla pideye karşılık peynirli pasta değiş tokuşu yaptığımız zaman tanıştım.

Yengenizden bahsettiniz. Ailede bir Türkle evlilik nasıl karşılandı?
Ailem Hıristiyanlığa çok bağlıdır. Yengemi ilk günden itibaren bağrına bastılar. Onun dinini hiçbir zaman bir fark olarak görmedik.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!