Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: dpa
Oluşturulma Tarihi: Aralık 23, 2020 09:37
Dünya genelinde 77 milyondan fazla kişiye bulaşan 1 milyon 700 bine yakın insanın da canını alan koronavirüs, yani COVID-19 belası, Almanya’da hükümetin büyük kanadı Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partilerine (CDU/CSU) adeta doping oldu.
ALMANYA’da COVID-19 baş göstermeden önce bu yıl mart ayı başlarında yapılan kamuoyu yoklamalarına bakıyorum...
“Bu hafta sonu genel
seçim olsa hangi partiye oy verirdiniz?” sorusuna “
CDU/CSU’ya” diyenlerin oranı yüzde 26 civarındaydı.
“Yeşiller’e” diyenlerin oranı da yüzde 25 civarında.
Almanya Federal Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1949 yılından beri yapılan genel seçimlerden ya en güçlü ya da ikinci güçlü parti olarak çıkan Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise yüzde 15’lere düşmüştü.
Sağ popülist Almanya için Alternatif’e (AfD) destek yüzde 11, Sol Parti’ye yüzde 10 ve Hür Demokrat Parti’ye (FDP) de yüzde 6 civarındaydı.
2000-2018 yılları arasında CDU Genel Başkanı olarak görev yapan Başbakan Angela Merkel’in baştan itibaren COVID-19’a karşı kararlı bir mücadele vermesi, muhafazakâr kanada hem güveni hem de desteği artırdı.
Her ne kadar son haftalarda Almanya’da da koronavirüse yakalananların da, bu bela yüzünden ölenlerin de sayısında tedirgin edici düzeyde bir artış olsa da, özellikle Başbakan Merkel’e güvende düşüş olmadı.
Halkın yüzde 65’inden fazlasının Merkel’e tam güven duyması, CDU/CSU’nun da işine yaradı.
Nitekim son yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, Almanya’da bu hafta sonu genel seçim olsa CDU/CSU toplam oyların yüzde 37’sini, Yeşiller yüzde 19’unu, SPD yüzde 15’ini, Sol Parti yüzde 8’ini, AfD yüzde 8’ini ve FDP de yüzde 6’sını alacak.
Yani bir yerde COVID-19 son dönemde oy oranını yüzde 11 artıran CDU/CSU’ya tam bir doping oldu.
*
CDU/CSU ile neredeyse atbaşı giden Yeşiller ise yüzde 6 civarında destek kaybetti.
Yalnız Yeşiller mi?
Fransa’da yapılan kamuoyu yoklamaları da, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un COVID-19 belasıyla mücadelede ‘sınıfta kaldığını’ gösteriyor.
Fransızların yüzde 61’i Cumhurbaşkanı Macron’un ‘mücadeleyi gerektiği gibi yönetemediğini’ düşünüyor.
“Macron sağlık planıyla ilgili doğru karar veremiyor” diyenlerin oranı yüzde 55’i buluyor.
Cumhurbaşkanı Macron’a da Başbakan Jean Castex’e de halkın güveni gittikçe azalıyor.
Macron’a güven yüzde 38’de, Başbakan Castex’e yüzde 42’de kalıyor.
Macron’un “Fransızları bir araya getirebileceği” görüşünün paylaşanların oranı ise yüzde 26’yı geçmiyor.
Tüm bu veriler de En Marche (Yürüyüş) hareketinin başını çeken Emmanuel Macron’u 2017 yılındaki seçimlerde, ‘köklü bir liberal değişim politikası’ uygulayacağı umuduyla cumhurbaşkanı seçen Fransızların hayal kırıklığına uğradıklarını gösteriyor.
Nitekim son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamaları da, 2022 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Macron’un şansı olmadığı yönünde ciddi sinyaller veriyor.
Bunda da hiç şüphesiz COVID-19 yüzünden Macron’a güven kaybı etkin bir rol oynamakta.
Her ne kadar seçimlere daha 1.5 yılı aşkın bir süre olsa ve daha çok şeyin değişebileceği olasılığı bulunsa da.
*
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın 3 Kasım’da yapılan seçimleri kaybetmesinde koronavirüs belasını baştan itibaren ciddiye almaması etkin bir rol oynadı.
Her geçen gün COVID-19’a yakalananları ve ölenlerin sayısı arttığı halde Trump, “Koronavirüs geçmişte kaldı” diyerek kendi kendini kandırdı.
Katıldığı etkinliklerde mesafenin korunmasına özen göstermediği gibi maske bile takmadı.
Kendisi de COVID-19’a yakalandı.
Ama ‘yara almadan’ atlatmayı başardı.
Ancak koronavirüs belasına karşı mücadeleyi ciddiye almayıp gereken önlemleri zamanında hayata geçirmemesi, Trump’ı koltuğundan etti.
Ama zamanında almadığı önlemler yüzünden ABD’de 318 binden fazla insan da yaşamını yitirdi.
Şüphesiz Trump’ın seçimleri kaybetmesinin tek nedeni COVID-19’a karşı almadığı önlemler değildi.
Ama bu seçimleri kaybetmesinde etkin bir rol oynamıştır.
Her ne kadar seçimleri kaybettiğini hâlâ kabullenmemekte dirense de, bunu Trump’ın kendisi de bilmektedir.
Hem de bal gibi.