Güncelleme Tarihi:
‘Kardeş partiler’ olarak bilinen Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) ise aday belirlenme sürecini tam bir ‘kardeş kavgasına’ dönüştürdü.
CDU Genel Başkanı ve Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyalet Başbakanı Armin Laschet, “Başbakan adayı ben olacağım” dedi.
CSU Genel Başkanı ve Bavyera Eyalet Başbakanı Markus Söder de “Başbakan adayı ben olacağım” diye tutturdu.
İki aday adayı kendi aralarında anlaşamayınca, iki ‘kardeş parti’ arasında zaten yaşanmakta olan sancılar arttı.
Haftalar sonra gönülsüz de olsa, CSU lideri Söder, “Birlik Partileri’nin adayı Armin Laschet’tir” diyerek yarıştan çekildi.
Ancak sancılar bitmedi.
Hatta daha da arttı.
Zira yaşanan bu ‘kardeş kavgası’ yüzünden CDU/CSU halkın gözünden düştü.
1949 yılından beri yapılan genel seçimlerin hiçbirinde de oy oranı yüzde 30’un altına düşmeyen CDU/CSU’ya destek iyice azaldı.
Son günlerde yapılan kamuoyu yoklamalarına göre bu hafta sonu genel seçim olsa CDU/CSU’nun ancak yüzde 23 civarında oy alacağı ortaya çıktı.
*
Her iki partideki sağduyulu insanlar “Bu sancılı dönemi nasıl atlatır da seçmenlerin gönlünü ve oyunu yeniden nasıl kazanırız?” diye kafa yorarken, CDU sancıları artıran bir hamle yaptı.
CDU, Almanya’da iç istihbarattan sorumlu Federal Anayasa Koruma Teşkilatı’nın (BfV) eski Başkanı Hans Georg Maassen’i Güney Thüringen’in Suhl kenti ve çevresinden milletvekili adayı gösterme kararı aldı.
Maassen ‘tartışmalı’ bir isimdir.
2012-2018 yıllarında BfV Başkanı olarak görev yapan Maassen, aralarında aşırı sağcıların da bulunduğu sağ popülist Almanya için Alternatif’in (AfD) önde gelenleriyle görüşerek, partinin faaliyetlerinin gözlemlemesinin engellenmesi için tüyo verdiği suçlamalarına hedef olmuş bir isimdir.
Maassen, Thüringen Eyalet Parlamentosu AfD Grup Başkanı Björn Höcke’nin kendi eyaletlerinde başbakan adayı göstermeyi bile düşündüğü bir isimdir.
Her ne kadar Maassen, “Ben yılların CDU üyesiyim. Ben CDU’lu birinin başbakan olması çabalarını desteklerim” dese de, AfD bünyesindeki sonradan lağvedilen aşırı sağcı ‘Flügel’in (Kanat) lideri olan Björn Höcke’nin böyle bir öneriyi gündeme getirmesi, kafalarda soru işaretleri bırakmıştır.
2018 yılı eylül ayında Chemnitz kentinde Suriye ve Iraklı üç sığınmacı bir Alman vatandaşını bıçaklayıp öldürünce kentteki aşırı sağcılar ‘yabancı avına’ çıktı.
Yabancı görünümlü kim önlerine çıktıysa saldırdılar.
Başbakan Angela Merkel, aşırı sağcıların ve sağ popülistlerin kentte kin ve nefret yaydıklarını içeren görüntülerin kesinlikle kabul edilemeyeceğini belirtirken, “Bunun bizim hukuk devletimizde yeri yoktur” dedi.
Hatta yabancılara dönük saldırı ve tepkileri ‘sürek avı’ olarak niteldi.
İç istihbarattan sorumlu BfV’nin o zamanki Başkanı Hans Georg Maassen, “İstihbaratın elinde ‘sürek avına’ dair bilgi yok. İnternetteki video görüntülerinin gerçek, otantik olduğuna dair bir delil yok” dedi.
Yani bir yerde aşırı sağcılara ‘gizli destek’ verdi.
Bu açıklamalara tepkiler ve eleştiriler artınca Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer, önce müsteşar olarak atamak istediği Maassen’i erken emekliliğe sevk etmek zorunda kaldı.
*
Evet...
İşte CDU böyle ‘tartışmalı’ bir ismi milletvekili adayı gösteriyor şimdi.
Muhalefet partileri ateş püskürüyor.
CDU’dan da CSU’dan da eleştiriler var.
Hatta kendisi de milletvekili adayı olan KRV Eyalet Uyum Bakanlığı Müsteşarı Serap Güler gibi “Siz delirdiniz mi?” diyenler bile var.
CDU’dan istifa eden üyeler bile var.
Ama Maassen, “Ben adayım” diyor ve seçim bölgesindeki CDU’lu yöneticiler de kendisine tam destek veriyor.
Yani bir yerde CDU kendi bindiği dalı kesiyor.