Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: Arşiv, AA
Oluşturulma Tarihi: Mart 09, 2020 10:05
Avrupa deyince akla medeniyet gelir. Avrupa deyince akla özgürlük, eşitlik, kardeşlik, hukuk devleti, insan onuruna saygı gelir. Avrupa deyince akla dayanışma gelir. Avrupa deyince akla her alanda gelişmiş, zengin sanayi ülkeleri gelir.
AMA kendi ülkelerindeki iç savaşlardan, baskıdan, politik takibattan kaçıp tek amaçları hayatta kalabilmek için Avrupa’ya sığınmak olan zavallı insanlara karşı Avrupa ülkelerinin yaklaşımını görünce kahroluyorum.
“Bu çağdaş Avrupa’ya yakışmıyor” diyorum.
Türkiye’de 3.5 milyona yakını Suriyeli olmak üzere 4 milyondan fazla sığınmacı yaşamaktadır.
Hem de yıllardır.
Suriye’deki iç savaş yüzünden bir milyondan fazla Suriyeli Türkiye’ye geçebilmek için şu günlerde yollara düşmüştür.
Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Suriye sınırında güvenli bölge oluşturulup Esad rejiminden kaçan insanların bu bölgeye yerleştirilmesini önermektedir yıllardır.
Ama
Almanya da, diğer Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin çoğu da bu öneriye karşı çıkmaktadır.
2015 yılında Avrupa’ya Suriyeli sığınmacı akınından sonra 2016 yılı Mart ayında Türkiye ile AB arasında bir ‘Mülteci Mutabakatı’ imzalanmıştır.
AB, dünyanın en çok sığınmacı barındıran ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alan Türkiye’ye mali destek sözü vermiştir.
Şu ana kadar 6 milyar Euro parasal destek sözü verildiği halde, Türk tarafı bu paranın sadece 3 milyar 200 milyon Euro’sunun Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara dönük projelere aktarıldığını söylüyor.
Yani bir yerde AB’ye, “Sözünüzde durmadınız” diyor.
AB, Türkiye’den 100 bin Suriyeli sığınmacı alma sözü verdiği halde son 4 yıl içinde 25 bin sığınmacı almıştır.
Yani, AB sözünde durmamıştır.
İdlib’de son dönemlerde yaşanan kanlı iç savaş üzerine, Türkiye, sığınmacıların Avrupa’ya geçmeleri için
Yunanistan ve Bulgaristan sınır kapılarını açtı.
Aralarında bebeklerin, çocukların, gençlerin, kadınlı-erkekli yaşlıların bulunduğu on binlerce sığınmacı Yunanistan sınırına dayanınca, tüm Avrupa’da adeta kıyamet koparıldı.
Tüm AB ülkeleri, “Aman gelmeyin, kimseyi istemiyoruz” dedi.
Hepsi de çağdaş Avrupa’ya yakışmayan bir tutum sergiledi.
Yalnız Yunanistan’da değil, ağız birliği etmişçesine tüm AB ülkelerinde politikacıların çoğu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sığınmacıları koz olarak kullanıp, Avrupa’ya şantaj yapmakla suçladılar.
Alman politikacıların çoğu da öyle.
Suriye’de Esad rejimine destek vererek iç savaşı körükleyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in her zaman yanında yer alan Sol Partili politikacılar, Türkiye’ye her alanda yaptırım uygulanmasını talep ettiler.
Sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) ile Hür Demokrat Parti’li (FDP) politikacılar da öyle.
Hepsi de, “Almanya Erdoğan’ın şantajına boyun eğmemeli” dediler.
Avrupa Parlamentosu Halk Partileri (EVP) Meclis Grup Başkanı olan Alman Hıristiyan Sosyal Birlik Partili (CSU) politikacı Manfred Weber, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, “Binlerce insanın sırtından Avrupa’ya şantaj yapmaya son verin, yoksa AB, Gümrük Birliği’ni durdurur” tehdidinde bulundu.
Hıristiyan Demokrat Birlik Parti’nin (CDU) Genel Başkanı adayı Friedrich Merz, sığınmacıların barındırılması için Türkiye’ye daha fazla parasal yardımda bulunulmasını önerdi.
Rakibi Norbert Röttgen de, “Türkiye’ye daha fazla yardım, Rusya’ya daha fazla baskı” dedi.
Yeşiller Federal Meclis Grubu Başkanı Katrin Göring-Eckardt da, Türkiye’deki sığınmacıların AB yardımına ihtiyacı olduğunu söyledi.
Sosyal Demokrat Partili (SPD) Federal Dışişleri Bakanı Heiko Maas da en çok sığınmacı barındıran Türkiye’ye yadım edilmesini istedi.
Ama son günlerde farklı partilerden Alman politikacılar, “Erdoğan’ın baskısına, şantajına boyun eğmeyelim” diyor.
Ancak aynı politikacıların çoğu Yeşiller’in Yunanistan’daki kimsesiz 5 bin sığınmacı çocuğun Almanya’ya getirilmesini içeren önergesine ise Federal Meclis’te “Hayır” diyor.
Aynı Alman politikacılar da, Avrupalı politikacılar da 2014 yılından beri hayatta kalabilmek için Avrupa’ya ulaşmak hayaliyle derme çatma botlarla, teknelerle Akdeniz’e açılan 20 binden fazla insanın boğularak yaşamını yitirmesine sessiz kalıyor.
Almanya’nın SPD’li eski Başbakanı Gerhard Schröder ise AB’yi, Türkiye’ye verdiği vize serbestisi, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve tam üyelik müzakerelerinde kolaylık sözünü tutmamakla suçluyor.
Yani bir yerde, “AB Türkiye’ye dürüst davranmıyor” diyor.
Evet, AB’nin bu tutumu da, “Çağdaş Avrupa’ya hiç yakışmıyor”.
Gerhard Schröder (ortada), Güney Koreli eşi Soyeon Kim-Schröder ve Ahmet Külahçı