Güncelleme Tarihi:
Bu sürede koalisyon gü?lerine destek veren ülkelerdeki liderlerin bazıları se?imlerle, bazıları kendi istekleriyle görevlerini başka isimlere devretti ancak Irak halkının işgalden sonra i?ine düştüğü k?bus h?l? gayet canlı görünüyor.
4 Kasım'da yapılacak se?imle koltuğunu Barack Obama veya John McCain'e devredecek olan ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül saldırılarından sonra başlatılan "terörizmle savaş" politikasının Afganistan'dan sonraki hedefi olarak Irak'ı göstermişti.
Bush'un, Irak'ı acilen bertaraf edilmesi gereken büyük tehdit olarak hedef göstermesi Avrupa genelinde olumsuz tepki görürken, özellikle Başbakan Tony Blair liderliğindeki İngiltere ile "Anglosakson dünyanın diğer önemli müttefiki" Avustralya tarafından son derece haklı bulundu.
"BARIŞ ELÇİSİ" BLAIR
Irak'ın işgaline giden süre?te Bush'u koşulsuz destekleyen İngiltere'nin eski başbakanı Tony Blair, işgalden önce Irak'ta inceleme yapan BM silah denet?ilerinin raporunun a?ıklanmasından kısa süre önce parlamentoda Avrupa'daki Amerikan karşıtlığını eleştirerek, Avrupa'nın ABD ile daha yakın işbirliği yapması gerektiğini dile getirmişti.
Blair, BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'a müdahaleye karşı ?ıkmasının "düşünülmesi zor ihtimal" olduğunu kaydetmiş, İngiltere'nin "cephede" önemli rol üstleneceğini söylemişti.
Tony Blair, ABD Kongresinin cumhuriyet?i üyesi Peter King'in 2001 yılında yaptığı yorumu haklı ?ıkaracak bir gayretle ABD'ye destek veriyordu. Peter King, Tony Blair ile birka? kez biraraya geldiğini ve onun "İngiliz aksanıyla konuşan bir Amerikalı gibi olduğunu" söylemişti.
King, İngiltere'nin İş?i Partili başbakanının Amerikalıları anlayabileceğini, "bazı muhafazakar İngiliz politikacılar gibi böbürlenmediğini ve kendini beğenmiş olmadığını" kaydetmişti.
Blair'in ABD'nin "teröre karşı a?tığı savaşa" verdiği destek tüm dünyadaki savaş karşıtları ve Almanya, Fransa gibi gü?lü Avrupa ülkelerinden tepki toplasa da, ABD tarafından büyük takdir ve minnettarlıkla karşılandı.
"KİTLE İMHA SİLAHI OLMADIĞINI BİLİYORDU"
İngiltere'nin eski başbakanı, Bush'a tam destek vererek "dünya barışı i?in göze alınamaz bir tehdit" olarak gördüğü Irak'ın işgali savunurken, savaşa muhalefet ederek kabinedeki bakanlık görevinden istifa eden Robin Cook, Avam Kamarası'nda yaptığı konuşmasında, Irak'ın şimdi tehdit oluşturan askeri gücünün oluşturulmasında İngiltere'nin de katkısı olduğunu dile getirmişti.
Cook, işgalden sonra yayınlanan ?eşitli yazılarında da Başbakan Blair'in işgal kararı alırken, Irak'ta kullanılmaya hazır kitle imha silahına sahip olmadığını bildiğini iddia etti.
Robin Cook, "Hükümetin beyanlarında Saddam tehdidinin neden abartıldığını, işgalin neden, BM silah denet?ilerinin görevlerini tamamlamalarını bile beklemeden girişilen bu kadar acil bir iş olduğunu sorarak, "kurtardığımızı söylediğimiz Irak'ın güvenlik sorunlarının daha da kötüleşmesi nasıl durdurulacak?" diye soruyordu.
Tony Blair, 10 yıl sürdürdüğü görevinden ge?tiğimiz yıl istifa etti. Görevini bıraktıktan sonra BM'nin Orta Doğu özel temsilciliği görevini üstlenen, iklim değişimine ve Afrika'da yoksulluğa karşı kampanyalara destek veren Blair, Avam Kamarası'ndaki son konuşmasında Irak ve Afganistan'a asker gönderdiği i?in özür dilemeyeceğini söyledi.
YENİ BAŞBAKANIN IRAK'A BAKIŞI
İngiltere'nin yeni başbakanı ve Blair döneminin maliye bakanı Gordon Brown, göreve gelmesinden yaklaşık bir ay sonra ABD ziyaretinde yaptığı a?ıklamada, Amerika ve İngiltere'den gelen Irak savaşına yönelik eleştiriler nedeniyle "hayal kırıklığına uğradığını", Irak'a ve Ortadoğu'nun kalanına demokrasi getirme ?abalarında Bush yönetimin yanında durmaya devam edeceğini a?ıkladı.
Brown, Tony Blair'in görevden ayrılmasının "Amerika ve İngiltere arasındaki geleneksel ittifakın zayıflamasına ya da İngiltere'nin Irak'taki varlığını sona erdirmesine neden olacağını umanların yanıldığını" söyleyerek desteğin süreceğini kaydetti.
Başbakan Brown, Winston Churchill'in Amerika ve İngiltere arasındaki ilişkinin, "özgürlüğün ortak mirası, herkes i?in eşit imkanlara ve her bir insanoğlunun kıymetine duyulan inancın" örneklerinden biri olduğu yolundaki sözlerine atıfta bulundu.
Göreve gelmesinden yaklaşık bir yıl sonra (mart ayında) ise Brown, Irak'ın işgali sırasında ve sonraki beş yıllık süre?te "yapılan hatalarla ilgili olarak kapsamlı bir soruşturma başlatılacağını" a?ıklayarak, hükümetin tavrındaki değişimin işaretini verdi.
Ancak Brown, bu soruşturma i?in doğru zaman olmadığını, Irak'taki durumun hassasiyetini koruduğunu ve İngiliz askerlerinin ülkeye istikrar kazandırmak i?in hala ?aba harcadıklarını kaydetti.
Başbakan Brown, "Irak'taki askeri operasyondan ve sonrasından alınabilecek bütün dersleri almaya ihtiya? olduğunu" a?ıklasa da, mart ayında muhalefetin gündeme getirdiği soruşturma talebi Avam Kamarası'nda reddedildi.
Hükümet yetkilileri, oylamadan önce yaptıkları konuşmalarda, soruşturmanın gerekli olduğuna kendilerinin de inandıklarını ancak bunun Irak'taki operasyonlar sürerken yapılmaması gerektiği yolunda a?ıklamalar yaptılar.
BUSH, YENİDEN...
ABD'de 2004 yılındaki başkanlık se?iminden önce yapılan kamuoyu araştırmaları, Bush'un 11 Eylül saldırılarının ardından yüzde 80'lere ulaşan halk desteğinin yüzde 50'lere gerilediğini ortaya koymuştu. Uzmanlar o dönemde, bu düşüşün en önemli nedeninin, ?ıkmaza giren Irak meselesi olduğu yorumlarını yaptı.
Irak'ta sonu gelmeyecek gibi görünen can kayıpları ve dozu artan eleştirilere rağmen George Bush 2004'de yapılan se?imde Demokrat aday John Kerry karşısında yüzde 51'lik oy oranıyla yeniden başkan se?ildi.
Bush'un Kasım 2004'de yeniden se?ilmesinin ardından, İngiltere ve İtalya'daki başlıca basın kuruluşlarında başkanı destekler nitelikte haberler yapılırken, Irak savaşının muhalifi Almanya ve Fransa'daki medya "kendi halklarının, dünya barışı konusundaki endişelerini" sayfalarına taşıdı.
İkinci Bush döneminde, yönetimdeki ilk ve en önemli değişim, istifa eden Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın yerine sert ?izgisiyle tanınan Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice'ın atanması oldu.
Powell'ın istifası, dünyadaki bir?ok lider tarafından üzüntüyle karşılanarak, siyaset i?in kayıp olarak nitelenirken, analistler, Powell'ın yerine Rice'ın gelmesinin "Bush'un hükümetinde şahinlerin zaferi" olarak değerlendirdi.
Irak işgalinden önce 5 Şubat 2003'de Powell, Saddam Hüseyin'in biyolojik silahları olduğundan en ufak şüphe duyulamayacağını, üstelik Irak'ın ?ok kısa zamanda daha da fazlasını üretme kapasitesi olduğunu a?ıklamıştı.
Saddam Hüseyin'in nükleer silah üretmek i?in de ?alıştığından "hi? kuşku duymadığını" dile getiren Powell görevinden ayrıldıktan bir yıl sonra, 2005'te, CIA'nin "Irak'ta kitle imha silahı bulunmadığını ortaya koyan raporu" yayınlandı.
Bush, se?imlerden iki yıl sonra, Cumhuriyet?ilerin Kongre se?imlerindeki yenilgisinin ardından, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in koltuğunu CIA'nin eski başkanı Robert Gates'e verdi.
İngiliz Guardian gazetesinde o dönemde yayınlanan bir makalede, Rumsfeld'in de gitmesiyle Başkan Bush'un etrafında artık eski inancına bağlı bir tek Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in kaldığı, Irak'ta ü? bu?uk yıl süren kaos sonucu Bush'un "yola geldiği" yorumu yapılıyordu.
Bu değişimlerin, Irak'tan ?ekilme takvimini ve sürecini netleştireceği yolunda umutlananlar ise bunun ger?ekleştiğini görmek i?in ge?en iki yıldan sonra bir süre daha beklemek zorunda kalacak gibi görünüyor.
Aylar süren müzakerelerin ardından henüz imzalanmayan Irak-ABD güvenlik anlaşması taslağı, ABD'nin muharip askerlerinin Ocak 2009'a kadar kentlerden ?ekilmesini, tüm ABD gü?lerinin ise 2011'e kadar ülkeyi terk etmesini i?eriyor ancak tarafların anlaşarak, süreyi uzatabilecekleri de belgede yer alıyor.
Son durumda, Irak hükümeti askerlerin kalış süresinin uzatılabileceği yolundaki maddeyi taslaktan ?ıkarmayı isterken, Beyaz Saray anlaşmanın yeniden müzakere edilmesine karşı ?ıkıyor.
FRANSA-ALMANYA HEMFİKİR...
ABD'nin Irak'ı işgal planı, İngiltere ve Avustralya'dan tam destek almasına rağmen, ABD'nin geleneksel müttefikleri Fransa ve Almanya bu girişime net bi?imde karşı ?ıktı.
Fransa'nın, Başbakan Jean Pierre Raffarin (2002-2005) ve Almanya'nın Başbakan Gerhard Schröder (1998-2005) liderliğindeki hükümetleri, Irak'ın kitle imha silahı olduğu yönünde kanıt olmadığını ve bu ülkeyi işgal etmenin meşru olmadığını savundular.
Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer işgalden iki ay önce, "Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olduğunun ortaya ?ıkması halinde, Irak rejiminin barış?ı yollarla silahsızlandırılması taraftarı olduklarını" kaydederken Başbakan Schröder, Irak'ta olası bir harekata katılmayacaklarını ve para da vermeyeceklerini" kesin bir şekilde dile getirdi.
Dönemin Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau, işgalden iki ay önce yaptığı a?ıklamada, hükümetin olası Irak operasyonuna katılmama yolundaki tutumunu desteklediğini, Irak savaşının engellenmesi i?in siyasilerin ellerinden geleni yapmaları gerektiğini kaydetti.
İngiltere'de Tony Blair, kabineyi Irak konusunda ısrarlı bir şekilde ikna etmeye ?alışırken, Fransa'da da hükümet Almanya'ya benzer bir tavır almıştı. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, ABD'ye tek yanlı harekete ge?meme ?ağrısı yaparak, Irak savaşından ka?ınılabilmesi i?in ?abalarını sürdüreceklerini a?ıklamıştı.
ABD, işgal i?in son hazırlıklarını yaparken, dünyanın dört bir yanında işgale karşı ?ıkan "sıradan" insanlar da seslerini duyurmak i?in ?abalarını artırmıştı.
İşgalden bir ay önce, 15 Şubat 2003'de Roma'da rekorlar kitabına giren 3 milyon kişinin katıldığı savaş karşıtı bir gösteri düzenlendi.
GİRİŞ, GELİŞME, SONUÇ
Irak'taki yüz binlerce sivilin ve askerin hayatına mal olan savaşın ikinci yılında, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA'nın 2005'de yayınladığı rapor, Irak'ta kitle imha silahı bulunmadığını ortaya koydu.
CBS televizyonunun 28 Nisan 2004'de yayınladığı Ebu Garip fotoğrafları, Amerikalı askerlerin Iraklı tutuklulara uyguladığı işkenceleri gözler önüne serdi. Iraklı tutukluların üzerlerine köpeklerin salındığı, ?ırıl?ıplak soyularak taciz edildikleri, yerlerde süründürüldükleri ve başka eziyetlere maruz kaldıkları belgelerle ispatlandı.
Amerikan gü?lerinin Kasım 2004'te Felluce kentinde yaptığı operasyondan sonra toplanan cesetler gösterilerek, günler süren operasyon sırasında kimyasal silah kullanıldığı iddia edildi. Bu iddiaları şiddetle reddeden Pentagon'dan bir sözcü, operasyondan bir yıl sonra, "?ıkardığı yangın ve dumandan yararlanmak amacıyla Felluce'de beyaz fosfor bombası kullandıklarını" itiraf etti.
Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, tüm kalemlerin asgari düzeyde tutulmasına rağmen Irak savaşının bu güne kadarki ger?ek maliyetinin 3 trilyon dolar olduğunu hesapladı. Stiglitz, "?? Trilyon Dolarlık Savaş" adlı kitabıyla ilgili olarak yaptığı bir röportajda, "bu miktarın, şu ana kadar yapılan harcamaları ve savaştan dönen muhariplere ödenecek maaşları da i?erdiğini, bu kişilerin yüzde 40'ının sakat döndüğünü ve ?oğunun hayat boyu yardıma muhta? olduğunu" söyledi.
BM ve ?eşitli kuruluşlar, Irak'taki savaşın su, toprak ve hava kirliliği oranlarını artırdığını, bitki örtüsünü tahrip ettiği yolunda raporlar hazırladılar. Uzmanlar, savaşın İran-Irak savaşı ve 1991'deki Körfez Savaşı'nın yarattığı tahribatı daha da artırdığını, bu zararın insan sağlığı i?in uzun dönemli sonu?ları olacağını vurguladı.
Irak'ta 5 yılda 4 binden fazla Amerikan askeri öldü, 30 binin üzerinde asker yaralandı. ?len Iraklıların sayısının ise 1 milyonun üzerinde olabileceği ifade ediliyor.