Güncelleme Tarihi:
*
Evet...
İlk bakışta bu aşırı sağcı RN ve lideri Marine Le Pen için bir hezimettir.
Ancak bu seçimlerde RN’nin oyların yüzde 20.5’ini aldığı gözönünde bulundurulursa, aşırı sağın tek başına ülkede hâlâ ‘üçüncü büyük güç’ yarışını sürdürdüğü açıkça ortadadır.
Tabii ki, aşırı sağın hızının kesildiğini görmek tüm ‘demokrasi sevdalıları’ için sevindiricidir.
Ancak RN’nin hâlâ eski gücünü koruduğu gerçeği gözönünde bulundurulduğunda bunun neresi sevindiricidir?
Bunun nesine sevinilir?
Kaldı ki, diğer Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde de aşırı sağcı partilerin aldıkları oy oranına bakıldığında bunun sevinecek, sevinilecek hiçbir yönü bulunmadığı çok açık bir biçimde görülmektedir.
Hatta tedirgin edici olduğu bile.
*
Avusturya gibi bir AB ülkesinde aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) 2017 yılındaki genel seçimlerde toplam oyların yüzde 26’sını almıştır.
Danimarka gibi demokratik bir hukuk devletinde, her ne kadar 2019 yılındaki genel seçimlerde önemli ölçüde oy kaybına uğraşa da aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi 2015 yılında toplam oyların yüzde 21.1’ini almıştır.
Çoğulcu demokrasinin ve sosyal devletin ‘beşiklerinden’ olarak bilinen İskandinav ülkesi İsveç’te 2018 yılında yapılan genel seçimlerde aşırı sağcı İsveçli Demokratlar yüzde 17.5 oy almıştır.
Komşu ülke Finlandiya’da 2019’da yapılan seçimlerde, aşırı sağcı Gerçek Finliler de seçmenlerin yüzde 17.5’inin desteğini almıştır.
Avrupa’nın göbeğindeki demokratik hukuk devleti Belçika’da aşırı sağcı Yeni Flamanlar, 2014 yılındaki genel seçimlerde yüzde 20.3 oy almıştır.
Macaristan’da başbakan Viktor Orban’ın liderliğini yaptığı aşırı sağcı Jobbik 2017 yılındaki seçimlerde oyların yüzde 19.1’ini almıştır.
Hollanda’da aşırı sağcı Geert Wilders’in liderliğini yaptığı Özgürlük Partisi (PVV), her ne kadar bu yıl yapılan seçimlerde oy kaybına uğrasa da daha önceki seçimlerde hep yüzde 10’un üzerinde oy almıştır.
Almanya’da sağ popülist, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) 2017 yılında toplam oyların yüzde 12.6’sını alarak ‘anamuhalefet’ konumuna yükselmiştir.
Çek Cumhuriyeti’nde, Yunanistan’da, İspanya’da ve başka AB ülkelerinde aşırı sağcı partiler parlamentoda boy göstermekteler.
Hepsi de ırkçılık, yabancı, sığınmacı, Yahudi ve İslam düşmanlığı yaparak, AB karşıtı politikayla bu başarıyı (!) elde etmiştir.
2017 yılında Fransa’nın Cumhurbaşkanlığına soyunan, ancak ikinci turda Emmanuel Macron’un karşısında tutunamayan Marine Le Pen, gelecek yıl yapılacak seçimlerde yeniden aday olacağını aylar önce ilan etmiştir.
Son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamalarına göre kazanma şansı en yüksek adaydır.
İşte o nedenle RN’nin yerel seçimlerde ‘hezimete uğramasının’ sevinilecek bir yönü yoktur.
Ve “Geliyoruz!” çığlıkları atan bir Marine Le Pen vardır.
Bunun nesine sevinilir ki?