Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraf: Facebook
Oluşturulma Tarihi: Şubat 17, 2021 09:52
Almanya’da 22 Eylül 2013’te yapılan genel seçim öncesiydi. Tüm kamuoyu yoklamaları Yeşiller’in yüzde 16-17 civarında oy alacağını gösteriyordu. O zamanki Yeşiller Federal Meclis Eşbaşkanı Katrin Göring-Eckardt ile bir dönemler Federal Çevre Bakanı olarak görev yapan Jürgen Trittin ikilisi lider adaydı.
SEÇİMLERE birkaç ay kala partinin
seçim programı karara bağlandı. Programda, kazanç ve gelir vergisinin artırılması da yer aldı.
Yıllık kazançları 80 bin euronun üzerinde olanlardan yüzde 49, 60 bin eurodan fazla kazananlardan da yüzde 45 vergi alınması da.
Yıllık kazanç ve gelirleri 250 bin euronun üzerinde olanların da yüzde 45 ‘zenginler vergisi’ ödemeleri de.
Yeşiller’in bu zam planları bana Türkiye’nin eski Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal’ın başbakan olduğu dönemde, “Ben seçimlerden önce zam yapacak kadar enayi miyim” söylemini hatırlatmıştı.
Her ne kadar Göring-Eckardt ile Trittin başta olmak üzere partinin eş başkanları Claudia Roth ve Cem Özdemir’in yanı sıra Yeşiller’li diğer politikacılar aylık brüt kazançları 2 bin 500 euroya (yılda 30 bin euroya) kadar olan 35 milyona yakın orta gelirlinin vergi artışı planlarından olumsuz etkilenmeyeceğini, hatta daha karlı çıkacağını bangır bangır bağırarak dile getirseler de kimseye duyuramadılar.
Kimse de duymak istemedi.
Çünkü kafalara Yeşiller ve ‘vergi artışı’ yerleşti.
‘Kardeş partiler’ olarak bilinen Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) ve Hür Demokrat Parti (FDP) ellerine geçen bu fırsatı çok iyi değerlendirdiler.
Seçim kampanyası boyunca meydanlarda Yeşiller’i ‘vergi partisi’ olarak niteleyip, halka şikâyet ettiler.
Tabii Yeşiller’in karara bağlanan seçim programında Almanya genelinde haftada bir gün ‘Veggi Day’ (sebze günü- vejeteryan-etsiz
yemek günü) olmasının yer almasına da kafayı taktılar.
“Yeşiller sizin ne yiyip ne içeceğinize de kendileri karar vermek istiyor. İnsanların özgürlüğünü sınırlamak istiyor” diyerek seçim kampanyası boyunca Yeşiller’e verip veriştirdiler.
Ve seçim akşamı Yeşiller tam bir hayal kırıklığı yaşadı.
CDU/CSU yüzde 41.5,, SPD yüzde 25.7, Sol Parti yüzde 8.6 oy aldı.
FDP ise yüzde 4.8 oy alarak yüzde 5 barajına takıldı ve parlamentoya giremedi.
Kamuoyu yoklamalarında yüzde 16-17 oranında oy alacağından hareket edilen Yeşiller ise yüzde 8.4’de kaldı.
*
Bu yıl 26 Eylül’de Almanya’da yine genel seçimler yapılacak.
Şu ana kadar yapılan kamuoyu yoklamalarına göre Yeşiller’in yüzde 19-24 arasında oy alması bekleniyor.
Yani CDU/CSU’nun ardından ‘ikinci güçlü parti’ olması.
İşte Yeşiller yine gündemde.
Yeşiller ile SPD, Kuzey Hamburg’un Fuhlsbüttel ve Langenhorn beldelerinde inşaat alanı sıkıntısı çekildiği gerekçesiyle müstakil ev inşa edilmesini durdurdu.
Yeşiller Federal Meclis Grubu Eş Başkanı
Anton Hofreiter, Hamburg’da alınan bu karara “Ödenebilir konut yaratılması için var olan az alanlar en iyi şekilde kullanılmalı” diyerek destek verdi.
“Müstakil evler çok fazla yer kaplıyor, çok daha fazla malzeme ve enerji tüketiyor. Çok daha yoğun trafiğe sebep oluyor” dedi.
Her ne kadar Anton Hofreiter, “Arsa sıkıntısı yüzünden müstakil ev yapmak yasaklansın” demese de, CDU/CSU’lu, FDP’li ve AfD’li politikacılar ellerine geçen bu fırsatı da kaçırmadılar.
“Yeşiller insanların müstakil evde oturmalarını da yasaklamak istiyor” diye yine yollara düştüler.
Tabii Yeşiller’i insanların özgürlüklerini kısıtlamak istemekle de suçladılar.
Anton Hofreiter, “Ben kesinlikle yasaktan bahsetmedim” dese de, Yeşiller’de düşüş hemen başladı.
En son yapılan kamuoyu yoklamasında Yeşiller’in oy oranı yüzde 17’ye düştü.
İşte bunu görünce insanın aklından, “Bu Yeşiller hiç akıllanmayacak mı?” demek geçiyor.