Ahmet KÜLAHÇI / Fotoğraflar: dpa
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2021 09:46
“Bu ülke (Fransa) aklını mı yitirdi?” Bunu Fransız kadın bir milletvekili söylüyor. Aslında birçok Avrupa ülkesinde son yıllarda tedirgin edici düzeye ulaşan aşırı sağcı gelişmeleri görünce, insanın aklından, “Bu ülke, bu ülkeler aklını mı yitirdi?” demek geçiyor.
İŞTE Fransa’da son dönemlerde artan İslam düşmanlığı ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un talimatıyla ‘Fransa İslamofobi ile Mücadele Kolektifi’nin (CCIF) feshedilmesi, bazı Fransızları da küplere bindirdi.
Radikal sol ‘La France insoumise’ (LFI) (Boyun Eğmeyen Fransa) milletvekili Clementine Autain, aşırı sağcıların insanları ülkedeki Müslümanlara karşı kışkırtıp nefret iklimi yarattığına dikkati çekerek, “Tartışmaların geldiği noktaya baktığımda çok endişeleniyorum. Bu ülke (Fransa) aklını mı yitirdi?” açıklamasında bulundu.
Ülkedeki bazı marketlerde özel reyonlarda helal gıda ürünleri satılmasından rahatsız olduğunu söyleyen Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin ile feminist Müslüman kadın gazeteci Rokhaya Diallo’yu ‘beyazlara karşı nefret duymakla’ suçlayan Fransız yazar ve filozof Pascal Bruckner’i kast ederek, “Bu adamlar delirmiş” dedi.
Fransa deyince akla bir özgürlükler ülkesi gelir.
Fransa deyince akla ‘Liberte, Egalite, Fraternite’ (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) gibi temel değerleri içeren Fransız Devrimi gelir.
Fransa Anayasası’nın 1’inci maddesine göre herkesin din, vicdan ve inanç özgürlüğü güvence altındadır.
Böyle olduğu halde, şu anda adı Ulusal Birlik (RN) olan aşırı sağcı Ulusal Cephe (FN), yıllardır Fransa’da yabancı ve İslam düşmanlığı yapmaktadır.
RN’in Genel Başkanı Marine Le Pen, İslam düşmanlığı yaparak Fransa’nın Cumhurbaşkanı olmak istiyor.
Marine Le Pen, İslami dernek ve cemiyetlerin kapatılmasını istemektedir.
Kamusal alanda başörtüsü yasağını savunmaktadır.
Hatta camilere sığmadıkları için cuma namazlarını cami önlerinde kılan Müslümanların kendisine Alman Nasyonal Sosyalistler’in (NS), yani Nazilerin 1940-1944 yıllarında Fransa’yı işgalini hatırlattığını bile söyleyerek sınır tanımaz bir İslam düşmanlığı sergiliyor.
Tabii 2022 yılında yapılacak cumhurbaşkanı seçimlerinde Macron’un altından koltuğunu almak için ‘Müslüman kozunu’ oynuyor.
Emmanuel Macron da oyların aşırı sağa gitmesini engellemek için, sınıfta basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünden bahsederken öğrencilerine Hz. Muhammed karikatürlerini gösteren öğretmen Samuel Paty’nin kafasının kesilerek öldürülmesini gerekçe gösterip, ‘İslamcı ayrılıkçılık ile mücadeleden’ medet umuyor.
*
Yalnız Fransa’da mı?
Hollanda’da 17 Mart’ta yapılacak parlamento seçimleri öncesi aşırı sağcı Hollanda Özgürlük Partisi (PVV) de İslam düşmanlığıyla atağa kalktı.
Partinin 2021-2025 seçim programında ‘Göçmenlik, Geri Dönüş ve İslam’dan Arındırma Bakanlığı’ kurulacağı yer aldı.
İslam’ın totaliter bir ideoloji olduğu yalanı ön plana çıkarıldı.
İslam ülkelerinden sığınmacı ve göçmen alınmayacağı da.
Camiler, İslami okullar ve Kur’an-ı Kerim yoluyla ‘İslami ideoloji’nin yayılmasının yasaklanacağı da.
Kamusal alanda başörtüsü yasağı da.
Hatta çifte vatandaşlara seçme ve seçilme hakkı verilmeyeceği de.
Aşırı sağcı PVV lideri Geert Wilders de yıllardır sürdüregeldiği İslam düşmanlığını artırarak seçimlerden ‘en güçlü parti’ olarak çıkmayı umuyor.
Almanya’da sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) de öyle.
2013 yılında Avrupa Birliği (AB) karşıtı bir parti olarak kurulan, baştan itibaren yabancı, sığınmacı, İslam ve Türk düşmanlığını körükleyerek 2017 yılındaki genel seçimlerden ‘üçüncü büyük güç’ olarak çıkan AfD, Almanya’nın kapılarının Müslümanlara kapatılmasını istiyor.
AfD, “İslam bir din değil, dinsel-politik bir doktrindir” diyor.
AfD, “İslam Alman Anayasası ile bağdaşmaz” tezini savunuyor.
AfD, camilerin de minarelerin de, minareden ezan okunmasının da yasaklanmasını istiyor.
AFD, okullarda İslam dini dersleri verilmesine karşı çıkıyor.
AfD, başörtüsü yasağında ısrar ediyor.
AfD, Almanya’da sığınmacı istemiyor.
Yani AfD, 26 Eylül 2021’de yapılacak genel seçimler öncesi Alman Anayasası’nın 4’üncü maddesindeki ‘din, vicdan ve inanç özgürlüğünü’ ayaklar altına alarak, Müslümanların sırtından oy avcılığı yapıyor.
İşte bunları görünce, okuyunca, insanın aklından “Bunlar delirmiş”, “Bu ülke, bu ülkeler aklını mı yitirdi?” demek geçiyor.