Güncelleme Tarihi:
FRANKFURT Protestan Akademisi’nin Römer merkezinde ‘Almanya’da radikalleşme’ konulu panel düzenlendi. Dr. Meron Mandel’in yönettiği panele avukat Seda Başay Yıldız, Frankfurt Eğitim Encümeni Sylvia Weber ile Prof. Dr. Nicole Deitelhoff da katıldı. Panelde yaptığı konuşmada Almanya’da ayrımcılıkla yer yerde karşılaşılabileceğini belirterek “Bu ülkenin hukuk düzeninin bir parçasıyız. Son zamanlarda başörtülü kadınlara karşı taciz ve şiddet arttı. Bizim de bu topluma ait olduğumuzu göstermek için daha ne yapmalıyız” dedi.
KURUMSAL IRKÇILIĞIN EN İYİ ÖRNEĞİ NSU DAVASI
Almanya’daki kurumsal ayrımcılığın en iyi örneğinin NSU cinayetleri sırasında görüldüğüne dikkati çeken Yıldız, “Emniyet güçleri yabancı düşmanlığı konusunda bir veri olmadığını söylediler. Ancak kurbanların, yasa dışı işlere bulaştığı yönünde de bir veri yoktu. Enver Şimşek cinayetinde olduğu gibi 11 yıl boyunca kurban yakınları araştırıldı. Beş yıllık NSU davası sonrasında kurban yakınlarının hukuka inancı kalmadı.
Kurumsal ayrımcılığa pozitif örnekler de var. Bana yazılan tehdit sonrasında kişisel verilerime karakoldaki bilgisayardan ulaşıldığı bilgisinden sonra emniyet, ilgili memurlar hakkında soruşturma açmak ve onları memurluktan men etmemezlik yapmadı. Yasaların sertleştirilmesi gereksiz. Radikalizmin önlenmesi ve cezalandırılması için her türlü hukuksal imkan mevcut. Demokrasi için, hertürlü ayrımcılığa, düşmanlığa, ırkçılığa karşı daha çok dik durmalıyız” dedi.
RADİKALLEŞME SOSYAL BİR EVRİM
Frankfurt Eğitim Encümeni Sylvia Weber de radikalleşmenin psikolojik sosyal bir evrim sonucu oluştuğuna dikkati çekerek “Ülkemizde ırkçılık, antisemitizm ve her türlü ayrımcılık kabul edilemez. Radikalleşmeyi önlemenin en iyi yolu sosyal eşitliği, adaleti sağlamak. Politika insanlar için var. Birlikte yaşamın gereğini yerine getirmeliyiz. Göçmenlerin uyum isteğinin yanı sıra toplumun da onları kabul ettiğini göstermesi şart” dedi.
Radikal dincilerin Alman vatandaşlığından çıkarılmak istenmesinin anlayışla karşılanmasını isteyen Prof. Dr. Nicole Deitelhoff ise “Bu insanlar insan hakları ihlallerinin en derininini uyguladı. Bunların hepsini yıllarca takip etmek çok zor. Vatandaşlıktan çıkarmak yalnızca en başta yalan söylediklerinin tespiti veya Anayasa ihlali söz konusu olduğunda mümkün olabiliyor” diye konuştu.