Ahmet Külahçı / Fotoğraf: Arşiv
Oluşturulma Tarihi: Mart 02, 2019 10:04
Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier’in hayata geçirdiği ‘Bellevue Forumu’ (Demokrasinin Geleceği) etkinlikleri çerçevesinde hafta başında, “Her şey inanç olayı mı? Din ve demokrasi ilişkileri üzerine” başlığı altında bir açık oturum düzenlendi.
Her zaman olduğu gibi, cumhurbaşkanlığı köşkü Bellevue Sarayı’nda düzenlenen bu etkinliğin moderatörlüğünü Steinmeier kendisi yaptı.
Tabii açılış konuşmasını da.
Politik, sanat, kültür, edebiyat çevrelerinden, farklı dini cemaatlerden 170’e yakın davetli katıldı bu etkinliğe.
Medya mensupları da.
Etkinlik başlamadan önce konukların en çok bilmek istediği şey, Cumhurbaşkanı Steinmeier’in İran’ın ulusal günü vesilesiyle gönderdiği kutlama telgrafına dönük eleştirilere yanıt verip vermeyeceğiydi.
Steinmeier, açılış konuşmasında Almanya’da son dönemlerde kiliseyi terk edenlerin sayısının sistematik olarak azaldığını belirtirken, buna karşın dinsel bağların yoğunlaştığı, inancın önemli ve özel bir rolü olduğunu düşünenlerin sayısının arttığı çelişkisine de dikkati çekti.
Tabii Almanya’daki İslam tartışmalarına değinirken, Müslümanlara dönük saldırıları da kınadı.
“İslam Almanya’ya ait midir, değil midir sorusunun yanıtı, ülkemizde milyonlarca Müslümanın yaşadığı göz önünde bulundurulduğunda çoktan verilmiştir” dedi.
“Asıl soru hangi İslam Almanya’ya aittir? Modern, çoğulcu toplumla uyuşan İslami öğreti ve inanç nasıl olmalıdır? sorusudur” dedi.
Tabii çocuk evliliklerin desteklenmesinin, kadın haklarına riayet edilmemesinin kesinlikle kabul edilemeyeceğini de vurguladı.
“Ama şu da bir gerçek: doğru uygulamalı inancın nasıl olacağının yanıtını ancak inananlar verebilir. Zaten bunun yanıtını bizim yurttaşımız, komşumuz olan, çalışan, vergi ödeyen, çocuklarını eğiten, bu ülkeyi şekillendirmek için yoğun angajman gösteren milyonlarca insan her gün veriyor” dedi.
“Almanya’ya ait olan İslam, zaten çoktandır milyonlarca kez yaşanmaktadır” dedi.
Yani bir yerde İslam tartışmalarına son noktayı koydu.
*
Tabii Cumhurbaşkanı Steinmeier, herkesin sabırsızlıkla beklediği ‘İran telgrafına’ da değindi.
“Hafta sonu birçok yurttaş ‘Din adına insan haklarını ayaklar altına alan ve İsrail’in var olma hakkına sıkı sık saldıran otoriter rejime ulusal günü kutlama telgrafı göndermek bir çelişki değil mi?’ diye sordu. Bu soruyu anlıyorum. Hatta bu soruyu çok iyi anlıyorum. Bu soru kelimenin tam anlamıyla İran’la ilgili olarak 10 yıllarca benim politik yaşamıma refakat etti. Bu bağlamda bir endişe beni özellikle hep huzursuz etti. Şayet İran atomlu silahlara sahip olsaydı, bölge için, özellikle de İsrail için tehlike daha fazla olacaktı” dedi.
“Gerilimlerin arttığı, sürtüşmelerin çoğaldığı bir dünyada şu soruyu da kendi kendimize sormadan edemeyiz. Sürtüşmeli olduğumuz ülkelerle ilişkileri koparıp kendi içimize me kapanalım? Yoksa sürtüşmelere rağmen bağları diyalog yoluyla korumayı mı deneyelim?” dedi.
“İkisine de ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Eleştirirlere ve farklı düşüncelere hazır olmak, ama söylediklerimizin dikkate alınmasını istiyorsak, diyaloğu tümden koparmamaya özen göstermek” dedi.
Mısır kökenli Alman vatandaşı politik bilimci Hamed Abdel Salem, sorular bölümünde söz aldı ve Steinmeier’in İran ulusal günü vesilesiyle ‘kendim ve yurttaşlarım adına da’ içerikli kutlama telgrafı göndermesini eleştirdi.
“Siz İran’daki rejime, İran’daki ve sürgündeki demokratik muhalefete yanlış sinyaller gönderdiniz. Ama siz aynı zamanda, Almanya’daki insanlara yanlış sinyaller gönderdiniz. İran rejimine ‘böyle yapmaya devam edebilirsiniz’ mesajı verdiniz” dedi.
“Benim adıma değil” diyerek söz konusu telgrafın kendisi ve kendisi gibi düşünenlerin adına gönderilmediğini, gönderilemeyeceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Steinmeier, çok sakin bir biçimde, “Birincisi, size katkınızdan dolayı teşekkür ediyorum. Ama açılış konuşmamda bu konuda belirttiğim görüşlerimi belliki dinlememişsiniz. Yazık. Şayet dinlemiş olsaydınız bu son şeyleri söylemezdiniz” diyerek tam da büyük bir devlet adamına yakışır bir tutum sergiledi.
Ayrıca aynı gün cumhurbaşkanlığı internet sitesinde daha önceki dönemlerde İran’a gönderilen kutlama telgraflarına yer verildi.
1980’de dönemin Cumhurbaşkanı Karl Carstens de “Alman halkı adına” da kutlama telgrafı göndermiş.
1992’den itibaren dönemin Cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker, 1999’dan itibaren Roman Herzog, Horst Köhler ve Joachim Gauck, “Alman halkı adına” veya “Yurttaşlarımız adına” diyerek kutlama telgrafları göndermişler.
Berlin, 2007-2013 yılları arasında Tahran’a kutlama telgrafı göndermemiş.