Güncelleme Tarihi:
Anketler hiç bir partinin seçimde mutlak bir galibiyet elde edemeyeceğini, ülke yönetiminin bir kez daha bir koalisyon hükümetine kalacağını gösteriyordu.
Ama sonuç beklendiği gibi olmadı.
İktidar Partisi şaşırtıcı bir şekilde oy oranını artırdı hatta koalisyon ihtiyacını tamamen ortadan kaldıracak kadar milletvekili edinmeyi de başardı.
Muhalefet ise İskoçya’daki milliyetçilik akımı sağolsun, bölündü, parçalandı....
****
Ama, bu oldukça hareketli geçen seçim döneminde benim en çok ilgimi çeken rekabet siyasiler arasında değil gazeteler arasındaydı.
İngiliz gazeteleri seçimde çirkin yüzlerini (ve biraz seviyesiz bir şekilde de olsa yaratıcılıklarını) açıkça gösterdi.
Şu ya da bu nedenle destekledikleri partilerin zafer kazanması için her şeylerini ortaya koyan gazeteler Başbakan’ın eşinin ayak parmaklarının pedikürsüz oluşundan (Hatta söz konusu haberde Samantha Cameron’ın tırnaklarının neden sararmış olabileceği ile ilgili uzman görüşüne bile yer verilmişti!), ana muhalefet liderinin evlenmeden önceki aşk hayatına kadar alakalı alakasız bir çok konuyu manşetlerine taşıdı.
2015 seçimlerinin en “agresif” gazeteleri ise beklendiği üzere Avustralyalı medya devi Rupert Murdoch’a ait olanlardı.
(Televizyonlardan değil sadece gazetelerden bahsediyorum çünkü İngiltere’de televizyonlar Ofcom’un denetiminde ve öyle aklına geleni söyleyip, gazetelerdekine benzer karalama kampanyaları yürütemiyor. Gazeteleri ise kontrol eden benzer bir mecra yok)
Geçmişte Tony Blair yönetimindeki İşçi Partisi’ni tüm gücü ile destekleyen, hatta Blair’i çocuklarının vaftiz babası yapacak kadar seven Murdoch bu seçimlerde Muhafazakar Parti’nin yanındaydı.
Hatta rakip yayın organlarında yer alan “dedikodulara” göre geçtiğimiz haftalarda medya patronu emrindeki gazetecileri Muhafazakar Parti zaferi için yeterince sıkı çalışmadıkları gerekçesi ile bizzat azarlamıştı.
Bu nedenle Murdoch’un sahibi olduğu Sun ve Times tüm güçleri ile İşçi Partisi’ne ve partinin hafif sarsak, biraz garip lideri Ed Miliband’a saldırdı.
Gazetede Miliband’ın yemek yerken çekilmiş fotoğrafları “Bir sandviçle bile baş edemiyor, başbakan falan olamaz” notları ile yayınlandı, gazetenin internet sitesinde ise ünlü üçüncü sayfa güzellerinin de Muhafazakar Parti’yi desteklediğini gösteren seksi fotoğraf galerileri yer aldı.
Sun, İşçi Partisi’nin “bölücü” İskoç Milliyetçi Partisi SNP ile koalisyon kurup Birleşik Krallık’ın sonunu getireceğini de okurlarının beyinlerine kazımaktan geri kalmadı.
Ama gazete İşçi Parti’nin kaybetmesini o denli derinden istiyordu ki, İskoçya baskısında okurlarını İngiltere’de “bölücü” olarak tanımladığı SNP’ye oy vermeye davet etmekten de çekinmedi!
(İşçi Partisi oylarının çok büyük bir kısmını Muhafazakar Parti’ye tarihi bir “alerjisi” olan İskoçlar’dan topluyor, haliyle SNP’nin İskoçya’daki yükselişi İşçi Partisi’nin oy oranını düşürdü, iktidara olmasını imkansız hale getirdi)
Seçim günü geldiğinde Sun’a kıyasla biraz daha “oturaklı” bir gazete olan Times ise açık bir saldırı yapmak yerine, ön sayfasında başbakanlık konutunun önünde yürüyen bir tilkiyi gösteren bir fotoğraf yayınladı ve Miliband’ın “Başbakanlık konutuna sızmaya çalışan bir tilki olduğunu” ima etti.
Belki de seçim sonuçları beni o kadar da etkilemeyeceğinden (Ne de olsa tüm göçmenleri kapı dışarı etmekten yana olan UKIP’in istediği oy oranına ulaşmasının imkansız olduğu en başından belliydi) ben bütün bu haberleri takip ederken çok ama çok eğlendim.
Ama bir yandan da seçtiğim mesleğin en kaliteli örneklerini çıkartan bir ülkede bile konu seçimler olunca gazetelerdeki seviyenin mahalle kavgalarından öteye geçemediğini görüp hüzünlendim.