Güncelleme Tarihi:
NEYİ KAST EDİYORSUNUZ?
Evet...
CDU’ya göre onların değerlerini paylaşan Müslümanlar Almanya’ya aittir, ama onların dini İslam Almanya’ya ait değildir.
Bu nasıl bir mantıktır?
Daha doğrusu ‘mantıksızlıktır’...
CDU’lulara “Almanya Federal Cumhuriyeti’ni tanımayan, Alman Anayasası’nı kabul etmeyen İmparatorluk Vatandaşları (Reichsbürger) ile demokratik hukuk devletini, demokrasiyi devre dışı bırakmak isteyen sağ popülist Almanya için Alternatif’li (AfD) politikacılar ile onlara destek veren ‘saf kan’ Alman vatandaşları Almanya’ya ait midir?” diye de sormak gerekir.
Ayrıca CDU’lular “Bizim değerlerimizle” neyi kast etmekteler?
Hıristiyanlığın değerlerini mi?
Yoksa demokratik hukuk devleti Almanya Federal Cumhuriyeti Anayasası’nın temel değerlerini mi?
Bu ülkede yaşayan ve başka dinden olanların veya ateistlerin Hıristiyanlık değerlerine saygı göstermesi doğaldır.
Ama onlardan kendi değerlerinden vazgeçerek bu değerleri içselleştirmeleri beklenmemelidir.
Almanya gibi demokratik bir hukuk devletinde dinine, diline, milliyetine, cinsiyetine, ırkına, kökenine bakılmaksızın bütün insanlar, Alman Anayasası’nı kabullenerek, yasal düzenlemelere riayet ederek yaşamalıdır.
Alman Anayasası’nın temel değerlerini paylaşan her Alman vatandaşı gibi, uzun süredir burada yaşayan ve yıllardır ‘buralı’ olan göçmen kökenliler de Almanya’ya aittir.
Bunu artık CDU’luların da iyice kafalarına sokmaları gerekmektedir.
Durduk yerde “Bizim değerlerimizi paylaşan Müslümanlar Almanya’ya aittir” diyerek, diğerlerini dışlamak ve yeni bir tartışma başlatmak anlamsız ve yersizdir.
YA ÖNCÜ KÜLTÜRE NE DEMELİ
CDU’nun programında yer alan ‘Alman öncü kültürü’ de öyle...
CDU Genel Başkanı Friedrich Merz, CDU/CSU Federal Meclis Grup Bakanlığı döneminde 16 Ekim 2000’de Federal Meclis’te uyumla ilgili yaptığı konuşmasında, ilk kez ‘Leitkultur’ (öncü kültür) söylemini gündeme getirdi.
Merz, “Almanya’da yaşayan göçmenler ‘Alman öncü kültürünü’ kabul etmeliler” dedi.
Yani bir yerde Almanya’da yaşayan göçmen kökenlilerin kendi kültürlerinden, benliklerinden feragat ederek ‘asimile olmalarını’ istedi.
Çeşitli çevrelerin, hatta kendi partisinden bile bazı sağduyulu insanların tepki göstermesi üzerine “Özgürlükçü Alman öncü kültürü” söylemini yarattı.
Yani bir yerde çeşitliliğe, farklılığa açık olduklarının sinyalini vermek istedi.
ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL
“Alman öncü kültürü” söylemi ilk kez 2007 yılında CDU’nun ‘Temel İlkeler Programı’na girdi.
Ama pek üzerinde durulmadı.
2017 yılındaki genel seçim öncesi, dönemin CDU’lu Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere’in haftalık Bild am Sonntag gazetesinde Almanya’da yaşayan göçmenlerin uyumlarını içeren ve 10 maddeden oluşan bir ‘öncü kültür’ makalesi yayımlandı.
“Biz burka değiliz” manşetiyle yayımlanan makalede, “Biz biriyle karşılaştığımızda ismimizi söyleyip tokalaşırız. Biz yüzümüzü gösteririz, biz burka değiliz!” dedi.
“Almanya iniş ve çıkışlarla dolu tarihi bir mirasa sahiptir. Geçmişimiz geleceğimizi de belirliyor. Komşularıyla barış içinde yaşayan özgür bir Almanya ve İsrail’in varlık hakkının tanınması bu tarihin vazgeçilmez parçalarından biridir” dedi.
Almanlara özgü başka nitelikler de...
Ve Almanya’nın bir göç ülkesi olduğu gerçeğini yıllar sonra da olsa kabullenmek zorunda kalan CDU, işte yeniden “Alman öncü kültürü” tartışmalarını gündeme taşıdı.
İşte bu mantığı, daha doğrusu ‘mantıksızlığı’ anlamak mümkün değildir.