Güncelleme Tarihi:
***
Sol Parti’nin “Türkiye’nin Suriye’de giriştiği ‘Zeytin Dalı operasyonu’ uluslararası hukuka aykırı ilan edilmeli ve Türkiye’ye savunma ihracı durdurulmalı” başlıklı önergesinde de, Alman Parlamentosu’nun ve Alman Hükümeti’nin Türkiye’yi kınaması istendi.
Tabii Türkiye’ye her türlü silah satışının, savunma malzemesi ihracının durdurulması ve bu alanlardaki işbirliğinin sonlandırılması da.
Almanya’da İslam, yabancı, sığınmacı ve Türk düşmanı bir tutum sergileyen, ırkçı bir politika izleyen sağ popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) de boş durmadı.
AfD de “Türkiye’nin Suriye’deki girişimi kınanmalı” başlıklı bir önerge sundu.
Türkiye’nin bu tutumunun uluslararası hukuka aykırı olduğunun diğer AB ülkeleri tarafından da kabul edilmesi için Federal Hükümet’in gerekli girişimlerde bulunması talep edildi.
***
Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindekilerin içinde bulunduğu uçak Alman hava sahasında yol alırken, Alman Parlamentosu’nda kürsüye çıkan parlamenterlerin hemen hemen hepsi, Türkiye’nin demokrasinden, hukuk devleti ilkeleri ve değerlerinden uzaklaştığı görüşünü savundular.
Düşünceyi ifade özgürlüğünün yok edildiği, farkı görüş ve düşüncelere tahammülsüzlüğün tavan yaptığı görüşünü vurguladılar.
Büyük Koalisyon Hükümeti’ni oluşturan Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CDU/CSU) ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) mensubu parlamenterler daha yumuşak bir dil kullanırken, muhalefet partili milletvekilleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı diktatör gibi politik bir tutum sergilemekle suçladılar.
Muhalefet partilerinin sunduğu 4 önerge de Federal Meclis’te reddedildi.
Hiçbiri de çoğunluk sağlayamadı.
Sol Parti’nin önergeleri CDU/CSU, SPD, FDP ve Yeşiller’in oylarıyla geri çevrildi.
FDP’nin önergesi CDU/CSU ve SPD’nin “Hayır” oylarıyla.
Sağ popülist AfD’nin önergesi ise sadece kendi milletvekilleri tarafından desteklendi.
Federal Meclis’te grupları bulunan diğer partilerin hepsi de “Hayır” dedi.
Alman Parlamentosu’ndaki Türkiye tartışmaları sırasında kürsüye çıkan parlamenterlerin söylemlerinde bir ortak nokta gözden kaçmadı.
Konuşma yapan milletvekillerinin hemen hemen hepsi de, “Türkiye ile diyaloğun sürdürülmesinden yana” bir tutum sergilediler.
Ama hiç biri de, Türkiye’yi dışlamakla bu diyaloğun nasıl sürdürüleceğinden bahsetmedi.
Türkiye’yi yıllardır AB kapılarında bekletmekle Türkiye’nin de, Türklerin de Avrupa’dan iyice uzaklaşmakta olduğunu ve böyle devam ederse daha da uzaklaşacağını hiç biri de söylemedi.
Yıllardır Alman İslam Konferansı’nda olumlu bir rol üstlenen DİTİB’le ilişkileri koparmanın Almanya’da yaşayan Türklerin ve Türk kökenlilerin önemli bir bölümünü küstüreceğine dikkat çeken olmadı.
Almanya’ya resmî ziyarette bulunan Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın askeri törenle karşılanmasına ve onuruna devlet ziyafeti verilmesine karşı çıkmanın yalnız Türkiye Türklerinin değil, Almanya’da yaşayan Türklerin ve Türk kökenlilerin çoğunu küstüreceğinden de bahseden olmadı.
İşte tüm bu gelişmeler ışığında Alman politikacılara “Bu mu sizlerin diyalog anlayışı?” diyorum.
“Bu ne biçim diyalog anlayışı?” diyorum.