Güncelleme Tarihi:
Bu çirkin bir saldırıdır...
Tasvip edilecek hiçbir yönü yoktur...
Sağduyulu herkesin kınaması gereken bir olaydır...
Nitekim öyle de oldu...
Ancak bu çirkin saldırıyı istismar edenler de oldu...
Örneğin, Hıristiyan Sosyal Birlik Partili (CSU) Bavyera Eyaleti İçişleri Bakanı Joachim Herrmann.
Bakan Herrmann'ın aklına gelen ilk şey, “Yunanlı Spyridon'u sınır dışı edemeyiz, ama Türk Serkan'ı sınır dışı edelim” oluyor.
Evet, Spyridon sınır dışı edilmeyecek, ama Türk Serkan “iki kez cezalandırılacak”...
Yani hem cezasını çekecek, hem de sınır dışı edilecek...
Alman medyası günlerce Serkan'ı yazdı...
Yerde yatan emekli Alman öğretmeni tekmeleyen Yunanlı Spyridon “nedense” unutuluverdi...
Dönemin Hessen Eyalet Başbakanı Roland Koch daha da ileri giderek seçim kampanyasını “yabancı gençler ve şiddet” üzerinden yürüttü.
Koch, “Şiddete başvuran yabancıları sınır dışı edelim” diye yollara düştü.
Ama seçmen bunu yutmadı...
TARİH: 12 Eylül 2009
Yer: Münih S-Bahn istasyonu.
Olay: Banliyö treninde yolculuk eden 13-15 yaşları arasında “çocuk-gençlere” 17 ve 18 yaşlarında iki genç saldırıyor.
Dominique Brunner isimli 50 yaşlarında bir Alman işadamı, “yapmayın” diye uyarıda bulunuyor, müdahale ediyor...
17 ve 18 yaşındaki iki Alman genç, banliyö terinden indikten sonra Dominique Brunner'i komalık edinceye kadar dövüyor.
Bütün “suçu” insanlık görevini yerine getirmek olan Dominique Brunner, aldığı ağır tekme darbeleri yüzünden hastanede yaşamını yitiriyor.
Ama “nedense” Bavyera İçişleri Bakanı Herrmann, Serkan A.'ya gösterdiği tepkiyi Dominique Brunner'i öldüren Alman gençlere göstermiyor...
Alman medyası da öyle...
TARİH: 12 Şubat 2011
Yer: Berlin-Lichtenberg metrosu.
Olay: 14-17 yaşları arasında biri eski Yugoslavya'dan, biri Irak'tan diğeri de Kenya'dan 3 genç 30 yaşlarında bir
Alman'a saldırıp komalık ediyor.
Olaydan kısa bir süre yakalanan saldırganlar gözaltına alınıyor.
TARİH: 23 Nisan 2011
Yer:Berlin-Friedrichstrasse'deki tren istasyonu.
Olay: Gece saat 3.30'a doğru Torben P. isimli 18 yaşında bir Alman genci aynı yaştaki bir Alman arkadaşıyla 29
yaşında bir Alman'a saldırıyor.
Evine gitmek için tren istasyonunda bekleyen Alman'ı yere yıkan ve tekmeleyen gençler olay yerinden uzaklaşıyor.
Saldırıya uğrayan Markus P. hastanede ölüm-kalım savaşı verirken, video kayıt görüntülerinin yayınlanması üzerine yakalanacaklarını anlayan saldırganlar polise teslim oluyor.
Saldırgan Torben P'nin babası avukat...
Yargıca göre, Torben P. “İyi bir aile çocuğu”, “sosyal konumu da iyi”, “ikamet ettiği yer de belli”, “kaçıp kayıplara karışması tehlikesi de yok”...
O halde, bırakın Torben P. evine gitsin ve tutuksuz yargılansın...
Alman Anayasası'nın 3. maddesinde “Bütün insanlar yasa önünde eşittir. Hiç kimse cinsiyeti, kökeni, ırkı, dili,
ülkesi, inancı, dini ve politik düşünceleri yüzünden dışlanamayacağı gibi imtiyazlı da kılınamaz” denilmektedir.
Hem de çok açık bir biçimde...
Hem de herkesin anlayacağı bir şekilde...
Ama uygulama farklı...
Bu mudur “şu bizim Almanların” eşitlik anlayışı?