Güncelleme Tarihi:
Gümrük Birliği yerine STA
Kürşat Tüzmen oldukça sempatik bir kişi. Zaten kendini tarif ederken, "Ben ticaret konuştuğum için insanlarla daha kolay diyalog kuruyorum" diyor. Beş seneden beri Brüksel'e ikinci gelişi. Normal mi? Hayır hiç değil. Çünkü dün söyledikleri, uzun zamandan beri aşılması gereken ve adeta "kangren" olmuş sorunlardı. Bu sorunları yıllardan beri yaşayan Türkiye, neden acaba Brüksel'e bunu anlatmak için yıllardan beri beklemişti. Üstelik de, Tüzmen'in bize aktarmasına göre, AB tarafı da Türkiye'nin "haksızlığa" uğradığını düşünüyor.
Konu, "Serbest Ticaret Antlaşması" ile ilgili. Türkiye, 1996'dan beri AB ile "Gümrük Birliği" içinde olduğu için, AB'nin serbest ticaret antlaşması yaptığı ülkelerle, ayrı bir antlaşma yapamıyor. AB'nin bu antlaşmalarla ilgili görüşmelerinden Türkiye haberdar edilmiyor. Bu antlaşmanın "karar mekanizması" içinde yer almıyor.
Tüzmen biraz da "iç geçirerek" "Bugün, AB ile gümrük birliği anlaşması yerine Serbest Ticaret Antlaşması (STA) yapmayı tercih ederdim" dedi. Tüzmen, AB ile STA imzalayan ülkelerin Türkiye'ye gümrüksüz mal sokabildiğini, Türkiye'nin ise bu ülkelere ihraç ettiği ürünler için önemli vergiler ödemek durumunda kaldığını hatırlattı. Her ne kadar gümrük birliği'nin Türkiye için "çok büyük faydası" olduğunu söylemesine ve de bu anlaşmanın Türkiye'nin ihracatını üçe, ithalatını ise ikiye katladığını dile getirmesine rağmen yine de STA'yı tercih ettiğini açıkça belirtti. Tüzmen bu zorluk içerisinde "ticaret" yapmaya çalışan Türkiye'yi "Sabır madalyasına" layık gördüğünü kaydetti.
Dün Brüksel'de dile gelen bir diğer husus ise, tabii ki Türk iş adamlarının içinde bulunduğu "vize sorunu" idi. Türk iş adamlarının vize sorunu nedeniyle "haksız rekabete" uğradıklarını muhataplarına bir kez daha anlattı.
Ekonomi ve ticarete "magazinel" yaklaşım
Dedim ya, Kürşat Tüzmen oldukça renkli bir insan. Görevi gereği "rakamlarla" yaptığı sunuş konuşmasını, "magazine konu olabilecek" örneklerle süslemesini gayet iyi biliyor. Böylelikle "rakamları" ve ekonomik verileri dile getirdiği konuşmalarını daha "çekici" hale getiriyor.
Brüksel'de, Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik "isteksizliği", "magazinel" bir yaklaşımla "çarpıcı" örnekle anlattı.
Önce, "AB üyesi olduğumuzda bıyıklarımı keseceğim" dedi. Ve bu sözünü bizzat Olli Rehn'e söylediğini ve "sözleştiklerini" kaydetti. Ardından da yine medyanın ilgisini çekebilecek bir başka örnekle konuya yaklaştı. "AB ile yıllardan beri süren aşk hikayesini artık nişanlılıktan evliliğe götürmemiz lazım" dedi. "Ben 50 yaşındayım ve çocukluğumdan beri duyduğum AB üyeliği, hala konuşuluyor" dedi. Ve de Türkiye'nin bu sabrına karşılık bir "Altın Madalya" verilmesi gerektiğini kaydetti. Sonra da biraz da göğsünü kabartarak bazı örnekler verdi.
"Futbolda Avrupa kupası bizde, (Galatasaray'ı örnek gösterdi ve bu örneği dile getirirken sıkı bir Fenerbahçe taraftarı olan AB Nezdindeki Türkiye Daimi Temsilcisi Büyükelçi Volkan Bozkır'dan da nüktedan bir şekilde özür diledi). Avrupa güzeli bizde, Eurovision birinciliği bizde. Dünyanın en cesur ve sabırlı ülkesiyiz. Ve Avrupa üyeliğimizi hala bekliyoruz".
Umarım Tüzmen bıyıklarını keser
Türkiye'nin STA yaptığı tüm ülkelerle ticareti bir anda artıyor. Fas, Tunus, Arnavutluk, Mısır, Suriye, Filistin, ve İsrail bu ülkeler arasında yer alıyor ve ikili ticari ilişkiler bir anda yükseldi. Ürdün, Meksika, Cezayir'le de Türkiye bir an evvel STA yapmak istiyor. Tüzmen'in bize aktarmasına göre, AB Türkiye'ye bu konuda hak veriyor. Hak verilir ama, bir de bu hakkın alınması lazım. İşte şimdilik bu konuda ses yok.
Bir de benim korkum Kürşat Tüzmen'e "bıyıklarınız size çok yakışıyor sakın kesmeyin" denmesi… Yani Türkiye'nin AB üyeliği konusunda hiçbir umut verilmemesi ve sorunlarla yaşanmaya devam edilmesi.
Umarım olmaz ve Tüzmen en kısa zamanda bıyıklarını keser.