Güncelleme Tarihi:
OZAN CEYHUN
KPK benim dönemimde genel olarak Türkiye'den gelen CHP ve MHP'li milletvekillerinin Türkiye'nin "politikalarını" açıklayacağız iddiası ile "Malazgirt Meydan Savaşı'ndan" başlayarak Avrupalılara Türkiye Tarihi aracılığı ile "biz ne milletiz" tezini anlatmaya çalıştıkları ancak en hızlı durumda ancak "Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluşuna" kadar gelebildikleri ve ardından toplantıların sona erdiği bir "siyasi kabare" gibiydi. Yunanlı milletvekilleri de bu konuda hiç geri kalmayarak konuşma sürelerini hep aynı "repartuarla" sahneye çıkan şarkıcılar gibi değerlendirir ve toplantıların iyice can sıkıcı olmasına katkıda bulunurlardı.
Bazen de komik konuşmalar olurdu. Örneğin bir Avrupalı miletvekili o dönemde çok sayıda köktendinci teröristin yakalandığı bir ilden bahsettiğinde o ilin milletvekili olan arkadaşımız kalkıp "Benim şehrimden terörist çıkmaz. Sizi esefle kınıyorum. Ben her sabah çarşıya çıkar insanların yüzüne bakarım. Benim şehrimin insanları melek gibidirler. Onlar nasıl terörist olur." tarzında bir konuşma yaparak kentini savunmuştu. KPK Toplantıları aslında günün birinde AP üzerine yazmayı planladığım mizahi polisiye romanım için mükemmel malzeme toplamamı sağladılar.
Günümüzde ise KPK çok daha ciddi bir kurum oldu. Türkiye'den gelen milletvekilleri çok dil bilen ve konuya hakim arkadaşlar olarak çoğunluğu oluşturmaya başladılar. Her ne kadar CHP kadrosu pek değişmediyse de yeni milletvekilleri sayesinde KPK daha kaliteli bir hale geldi. Ancak dediğim gibi değişmeyenler de bu kurumu bazen gülünç hale getirmeye devam etmekteler. Son günlerde bildiğiniz gibi "milli enişte Joost" Türkiye konusunda eleştiriler dile getirdiğinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve Onur Öymen kıyameti kopardılar ve "milli eniştenin" kellesini istediler. KPK Eş Başkanı olan "milli enişte" bu görevden alınmalıydı. Türkiye İç Politikası düzeyinde kıyameti koparıp birçok insanı "milli enişteye düşman" edenler nedende KPK'nın 59. Toplantısı'nda bu "yaygaralarını" unuttular. Bence iyi oldu. Ancak Türkiye İç Politikası'na "şov yapanların" AB düzeyindeki "kuzu" konumları da Türkiye'nin insanlarına teşhir edilmeli. Onları "gaza getirenler" Brüksel'de söylediklerini unutabiliyorlar.
TBMM'den toplam 23 milletvekilinin katıldığı KPK'de dostum Vakur Kaya'nın www.abhaber.com
sitesinde de okuyabileceğimiz gibi ikinci günkü toplantıda söz alan Türk milletvekilleri birbirleriyle uğraşmışlar. Örneğin AKP'li Burhan Kayatürk'ün sözlerini sizinle paylaşmak istiyorum: "CHP'li milletvekilleri söz aldıkları zaman sadece iki konu üzerinde konuşuyorlar: Laikliğin önemi ve AKP iktidarı ile laikliğin tehlikeye girmesi. Demokrasinin sadece seçimle, sadece çoğunlukla olmayacağını söylüyorlar ancak nasıl olur dediğimiz zaman bir tanım da yapmıyorlar. Rehn ve Lagendijk'i haksız yere eleştiriyorlar. Bugüne kadar Türkiye'nin AB'ye katılmasını destekleyen tüm Avrupalı parlamenterler AKP'nin kapatılmasına karşı çıkıyorlar." Bu sözlere ilk cevabı veren Onur Öymen de her zaman bildiklerimiz sıralamış.
İşte böyle anlarda KPK'da oturan Avrupalı milletvekilleri birbirlerine bakıp gülerler bu hale. Bu açıdan fazla da değişen bir şey yok galiba.
Kıbrıs açısından bakacak olursak KPK Toplantıları'nda birbirleriyle "tartışmaktan" Kuzey Kıbrıs Gerçeğini anlatma şansını bulma olanağına sahip olamayacak Türk Tarafı'ndan fazla medet ummamakta yarar var.
KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın başarılı geçen Brüksel Ziyareti'nin de gösterdiği gibi Kuzey Kıbrıs'ın bu işi kendisinin yapması en doğru olanı. Fransa'nın Dönem Başkanlığı konusunda herkes bir şeyler söylemekte. Fransa'da belli çevreler yakın markaja alınırsa o kadar kötü bir dönem olmak zorunda değil. Fransa'daki bize sıcak bakan muhataplarla yakın ilişkiler kurmak şu anda en acil olanı olmalı!