Güncelleme Tarihi:
Federal İstatistik Dairesi’nin verilerine göre, Almanya’da halk en çok itfaiyecilere güven duymaktadır.
Hemen ardından hemşireler ve hasta bakıcıları gelmektedir.
Pilotlar, doktorlar ve eczacılar en çok güven duyulanlar arasında yer almaktadır.
Polisler de güvende 8’inci sıradadır.
32 meslek grubunu içeren kamuoyu yoklamasına göre, Almanya’da en az güven duyulanlar arasında ilk sırayı politikacılar almaktadır.
Politikacıların ardından sigortacılar, reklamcılar, gazeteciler ve futbolcular gelmektedir.
Evet, güven skalasında polisler ilk 10’un içindedir.
Ancak son dönemlerde televizyon ekranlarına yansıyan bazı resimlere bakıldığında, Almanya’da bazı polislerin göçmen kökenlilere ve sığınmacılara önyargılı davrandıkları, hatta şiddete başvurdukları bile görülmektedir.
* * *
Geçen hafta Hürriyet’te, Ali Varlı’nın bir haberi vardı.
Alman televizyonları da yayınladı.
Yıllarca Almanya’nın Herford kentinde yaşayan ve şu anda İsviçre’de çalışan bir Türk genci ailesini ziyarete geldiğinde otomobiliyle yolda giderken polisler tarafından durdurulmuş.
Kimliğini, ehliyetini ve ruhsatını göstermesi istenmiş.
Alkol testi de yaptırılmış.
Bu çok normaldir.
Bunun yadırganacak hiçbir yönü yoktur.
Bunun itiraz edilecek bir yönü de yoktur.
Ancak ortada şiddete başvurmak için hiçbir neden yokken, polislerden biri Türk gencine saldırmış.
Birkaç yumruk atmış.
Sabrı tükenen Türk genci dördüncü yumruğu yiyince dayanamayıp polisi itmiş.
Yere düşen polis kalkıp Türk gencinin yüzüne biber gazı sıkmış.
Tabii bununla da yetinmeyip, Türk genci hakkında polise şiddet kullanmak, polisin görevini yerine getirmesini engellemek ve görevi başındaki memura mukavemetten dolayı suç duyurusunda da bulunmuş.
Neyse ki, Türk gencin avukatının mahkemeye sunduğu video görüntüleri asıl şiddete başvuranın polis memurunun olduğunu gözler önüne sermiş ve tabii duruşmanın akışı da değişmiş.
Bu kez Türk genci yerine sanık sandalyesine Alman polis oturmuş.
* * *
Bu ve benzer olaylar Almanya’da yıllardır yaşanmaktadır.
Çeşitli dernek ve cemiyetler ile kişisel angajman gösteren yurttaşların oluşturduğu Action Courage isimli kuruluş ve Dışlamaya Karşı Federal Daire bu ve benzer olaylara yıllardır yer vermekte, dikkat çekmektedir.
Ancak Hannover’de polisin geçen yıl gözaltına aldığı bir Afgan ve bir Faslı’ya davranışının hafta sonunda ekranlara yansıması bardağı taşıran son damla oldu.
Yerde yatan bir sığınmacı.
Elleri arkadan kelepçeli.
Üzerinde iki polis.
Bir başka polis de fotoğraf çekiyor.
Hava atmak için de bu fotoğrafı WhatsApp üzerinden arkadaşlarına gönderiyor.
Fotoğrafın altına da, “Bu bir Faslıdır. Onu beyaza çevirdim. Domuz gibi çığlık attı. O piç sonra da buzdolabındaki kokuşmuş domuz etini yedi” diye yazmış.
Bir Afgan sığınmacı için de aynı polis memuru yine WhatsApp üzerinden arkadaşlarına, “Onu dövdüm. Bir Afgan’ı. Parmağımı burnunun içine soktum. Gırtlağını sıktım. Ayakları zincirli karakolun içinde yerlerde süründürdüm. Çok komikti. Bir domuz gibi çığlık attı. Bu Allah’ın bir armağanıydı” diye bir mesaj göndermiş.
Evet, Almanya’da polis deyince akla güven gelir.
Ama böyle polislere nasıl güven duyulur?
Ben şahsen Almanya gibi demokratik bir hukuk devletinde böyle polisler görmek istemiyorum.
Sağduyulu herkesin de böyle düşündüğünden eminim...