Güncelleme Tarihi:
YASA TASARISINDA YER ALAN MADDE
Söz konusu kanun teklifinin üçüncü maddesinde, şu ifadelere yer verildi: “3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun 6’ncı maddesinde bu kanun kapsamında bağlanacak aylıkların tahsisinin yapılma şartları düzenlenmiştir. Bu kapsamda yurda kesin dönülmüş olması, tahakkuk ettirilen borcun tamamının ödenmiş olması ve borcun tamamının ödendikten sonra yazılı istekte bulunulması şart olarak öngörülmüştür. Bununla birlikte anılan maddede kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesileceği hüküm altına alınmıştır.
YÖNETMELİKLE BELİRLENECEK
Ancak, yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın, zorunlu sigorta kapsamında olmakla birlikte sigorta primi ödemesinden muaf olacak şekilde kısa süreli çalışabildiği ve bu çalışmaların da hizmet belgelerinde gösterildiği bilinmekte ve bu mahiyetteki kısa süreli çalışma olarak değerlendirildiğinden, bunlara aylık bağlanmamakta veya bağlanmış olan aylıklar ise bu çalışmalar nedeniyle kesilmektedir. Yapılması öngörülen düzenleme ile bu kapsamda çalışan vatandaşlarımıza aylık bağlanabilmesi, aylık alanların ise aylıkları kesilmeksizin ödenmesine devam edilmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca maddede geçen kısa süreli çalışmaya tabi işlerin, Sosyal Güvenlik Kurumunca yönetmelik ile belirleneceği hüküm altına alınmaktadır.”
HÜRDANIŞIN NOTU: Söz konusu tasarının yasalaşması halinde, Almanya’da uzun süre düşük ücretli işlerde çalıştıkları gerekçesiyle düşük bağlanan emekli aylığıyla geçim sıkıntısı yaşayanlar, 450 Euro kazanca kadar gelir elde etme imkânına kavuşmuş olacaklar. Emeklilerimizin bu yöndeki talebi, bu köşede defalarca dile getirildi. Umarız, bu kez yurt dışındaki Türklerin istek ve talepleri göz önünde bulundurulur ve yakında müjdeli haber verilir.
---BUNU BİLİYOR MUSUNUZ---
ŞİRKET İFLASLARINDA, ÇALIŞANLAR NELERE DİKKAT ETMELİ
ALMANYA’da koronavirüs pandemisine bağlı olarak şirket iflaslarında (perakende sektöründe 50 bin civarında iflas bildiriliyor) artış olsa da, iflas rakamlarının şu an makul seviyede seyrettiği bildiriliyor. Bazı finans uzmanları, sonbahar dönemde iflas eden şirket sayısında büyük artış olmasını bekliyor. Çalıştığı iş yeri iflas ederse, bu durum çalışanlar için hangi anlamı taşıyor.
Çalışanlar, iş yerleri kapandığında hak ettikleri aylıklarından feragat etmek zorundalar mı? Sizler için bu soruların yanıtlarını araştırdık ve uzmanların görüşlerini derledik.
Berlinli İş Hukuku Avukatı Alexanter Bredereck, bir iş yerinin iflas etmesi halinde, çalışanların İş Ajansı’ndan iflas ödeneği alma hakkı olduğunu söylüyor. İflas ödeneği (Almancası Insolvenzgeld), şirketin iflas bildiriminde bulunmadan önceki son üç aydan itibaren ödendiğine işaret eden uzman avukat, “Bunun anlamı şu; Çalışanlar, işveren tarafından aylık ödemelerin durdurulduğu tarihten itibaren üç ay daha, çalışsalar da aylık almaya devam edebilecekler” diyor.
HUKUKİ YOLA BAŞVURUN
Bredereck’in verdiği bilgiye göre, iş yerinin iflas kararını bildirmesi, çalışanlarla yapılmış olan iş akdinin otomatikman feshedildiği anlamına gelmiyor. Ancak buna rağmen işverenin veya kayyum olarak atanan iflas yöneticisinin, çalışanları daha kolay yoldan işten çıkabileceği unutulmamalı.
İflas mahkemesi tarafından atanan kayyumun veya işverenin, iflas sürecinde vereceği işten çıkış kararına karşı hukuki yoldan itirazda bulunulmasını tavsiye eden Alman avukat, hukuki sigortası sahibi olan sigortalılara, işverenleri veya kayyum tarafından çıkış almaları halinde, her halükarda hukuki yola başvurmalarını önerdi. Çünkü bunun neticesinde, çalışanların tazminat hakkı doğabileceği belirtiliyor.
ŞİRKETİN ÖDEME GÜCÜNE BAKIN
Bu arada, faaliyetlerini durduran her şirketin iflas ettiği anlamına gelmediğine işaret eden avukat, çalışanların, işverenle çıkış sürecine ilişkin pazarlık masasına oturmadan önce, kendi imkânları ölçüsünde, şirketin ödeme gücünün ne oranda olduğunu gerçekçi bir biçimde araştırıp soruşturmalarını öneriyor. Kayyumun iflas eden şirketin çalışma faaliyetlerini sürdürme hakkına sahip olduğunu hatırlatan Bredereck, birçok şirketin, iflastan etkilenmeyen bir veya birden fazla kardeş kuruluşa sahip olduğunu kaydetti ve “Bazen işletmeler, kardeş kuruluş tarafından devralınabiliyor. Bu durumda, yeni işveren, devraldığı şirketteki çalışanların istihdamını sürdürmek zorundadır” diye uyardı.
Ayrıca, tüm çalışanlara, ufukta iflas tehlikesi gözüktüğü an işverenlerinden ara karne istemelerini öneriyor. Aksi takdirde kayyumun atanmasından sonraki ara karne tanzip talebinize cevap verilmesi zorlaşabilir. Bizden söylemesi. Tüm okurlarımıza güzel ve sağlıklı bir hafta sonu diliyoruz.