Güncelleme Tarihi:
14 ÜLKEDE YABANCILAR SEÇİME KATILMA HAKKINA SAHİP
Yalnız Hollanda’da değil 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesinin 14’ünde ‘yabancılar’ yerel seçimlere katılma hakkına sahip.
Bu ülkeler Belçika, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Hollanda, İrlanda, İspanya, İsveç, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Portekiz, Slovakya ve Slovenya’.
Danimarka, Estonya, İsveç ve Portekiz’de 3 yıl, Finlandiya’da 4 yıl, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda’da 5 yıl yaşayan ‘yabancılar’ da yerel seçimlerde seçme ve seçme hakkına sahip.
Almanya, Fransa, İtalya gibi AB’nin kurucu üyeleri olan ülkelerde yıllardır yaşayan ‘yabancılar’ ise bu haktan hâlâ yoksun.
Almanya’da yıllardır ‘buralı’ olan ‘yabancılara’ seçim hakkı verilmesi 1979 yılından beri gündemde.
Dönemin Sosyal Demokrat Partili (SPD) Almanya Başbakanı Helmut Schmidt tarafından 1978 yılında göreve getirilen federal hükümetin ilk Yabancılar Sorumlusu olan Kuzey Ren Vestfalya (KRV) eski Eyalet Başbakanı Heinz Kühn öncülüğünde hazırlanıp, 1979 yılında yayınlanan ‘Kühn Memorandum’da, “Almanya’da en az 8 yıldır yaşayan yabancılara yerel seçimlere katılma hakkı verilmeli” önerisi yer aldı.
Ama aradan 43 yıl geçtiği halde hâlâ bir türlü gerçekleşmedi.
‘EGEMENLİK TÜMÜYLE HALKINDIR’
SPD’nin o dönemde iktidarda olduğu Schleswig Holstein’da Eyalet Parlamentosu 14 Şubat 1989 tarihinde, eyalette en az 5 yıldır yaşayan tüm yabancılara yerel seçimlere katılma hakkı verilmesini karara bağladı.
20 Şubat 1989’da da SPD ve Hür Demokrat Parti’nin (FDP) desteğiyle Hamburg Eyalet Parlamentosu.
Tabii Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) buna itiraz edip Federal Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı.
Federal Anayasa Mahkemesi 31 Ekim 1990’da iki eyaletin kararını da, “Almanya Federal Cumhuriyeti demokratik ve sosyal bir federe devlettir. Egemenlik tümüyle halkındır. Halk egemenliğini seçimler ve oylamalar aracılığıyla ve yasama, yürütme ve yargı yetkileriyle donanmış özel organlar eliyle kullanır” içerikli Alman Anayasası’nın 20’nci maddesiyle bağdaşmadığı gerekçesiyle iptal etti.
Almanya’nın en yüksek düzeydeki yargıçlarına göre, Almanya’da ‘halk’ Almanlardan ve göçmen kökenli Alman vatandaşlarından oluşuyordu.
Ve bu egemenlik haklarından da, ancak Alman vatandaşı olanların oluşturduğu ‘halk’ yararlanabilirdi.
Ama Federal Anayasa Mahkemesi’nin bu kararından 15 ay sonra 7 Şubat 1992 tarihinde imzalanan Maastricht Sözleşmesi ile AB üyesi ülkelerden gelen ve 3 ay Almanya’da yaşayanlar, 1994 yılından itibaren yerel seçimlere katılma, seçme ve seçilme hakkına sahip oldu.
Tabii Maastricht Sözleşmesi ile Alman yargıçların ‘halk’ anlayışı da altüst oluverdi.
Ama nedense Federal Anayasa Mahkemesi yargıçlarının gıkı bile çıkmadı.
“Bu sözleşme Alman Anayasası ile bağdaşmıyor” diye itiraz eden tek bir yargıç bile olmadı.
‘BÜTÜN İNSANLAR YASA ÖNÜNDE EŞİTTİR’
Ve bu uygulama ile Alman Anayasası’nın “Bütün insanlar yasa önünde eşittir. Cinsiyeti, soyu, ırkı, dili, yurdu ve kökeni, inancı, dini veya siyasi görüşleri dolayısıyla hiç kimse mağdur edilemez ve hiç kimseye imtiyaz tanınamaz” denilen 3’üncü maddesi apaçık ihlal edildi.
Bu ihlal günümüzde de devam ediyor.
83 milyon nüfuslu Almanya’da, aralarında Türkiye kökenlilerin de bulunduğu seçim çağındaki, yıllardır ‘buralı’ olan 9 milyona yakın ‘yabancı’ dışlanıyor ve apaçık haksızlığa uğruyor.
İşte bu da demokratik, hukuk devleti Almanya’ya yakışmıyor.
Bu ‘eşitsizlik’, ‘Benim Almanya’ma, Bizim Almanya’mıza’ yakışmıyor.
Hem de hiç yakışmıyor.