Biz pişirdik yemeği Amerikalılar yiyecek

Güncelleme Tarihi:

Biz pişirdik yemeği Amerikalılar yiyecek
Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2011 23:00

Siz onu NBA'de Utah tarafından 3'üncü sıradan draft edilen (Seçilen) bir Türk oyuncu olarak biliyorsunuz.

Haberin Devamı

Siz onu dünyanın en prestijli basketbol ligi olan NBA'de dün gece Utah tarafından 3'üncü sıradan draft edilen (Seçilen) bir Türk oyuncu olarak biliyorsunuz...

Buraya kadar her şey doğru..

Ancak geçmişe gitmekte de fayda var..

Türkiye 2 yıldan bu yana ''Enes Kanter'' ile ''Yatıyor, ''Enes Kanter'' ile ''Kalkıyor..''

19 yaşında olmasına rağmen Türk basketboluna daha şimdiden damgasını vuran Enes Kanter'in de tabii ki kendine ait bir hikayesi bulunuyor..

Siz bu hikayeye, ''Van'dan başlayıp, Amerika'da noktalanan'' bir öykü gözüyle de bakabilirsiniz..

Ama emin olun bu hikayenin hemen hemen her bölümünde, sevinç, hüzün, gözyaşı, ne ararsanız var..

Ve bu hikayenin Enes Kanter dışında iki kahramanı daha var..

Bu kahramanlardan biri Enes'i keşfeden antrenör Alaattin Yakan ve bir diğeri de onun gelişimine büyük katkıda bulunan antrenör Serdar Apaydın..

Haberin Devamı

Gelin Enes Kanter'in Van'dan, Amerika'ya, yani dünyanın en prestijli ligine uzanan öyküsüne bir göz atalım..

20 Mayıs 1992 doğumlu Enes Kanter. Aslında doğum yeri Van değil, Zürih..

Ancak üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalışan babası Mehmet Kanter'in Van'daki görevi nedeniyle çocukluğunu bu şehirde geçirmiş biri..

Sonra rüzgar onları almış, Ankara'ya doğru yola çıkarmış..

Mehmet Bey'i basketbola daha küçük yaşlarda büyük ilgi duyan ve boyu da yaşıtlarına göre bir hayli uzun olan oğlu Enes'i Ankara Samanyolu Koleji'ne yazdırmış..

Sene; 2003...

Yer; Mersin..

Samanyolu Koleji Türkiye Yıldızlar Şampişyonası'na katılıyor.. Aynı şampiyonada Ülkerspor da var..

Ve Ülkerspor'un başında da alt yapı antrenörü Alaattin Yakan..

Gerisini Yakan'dan dinliyoruz;

-''Enes'i ilk olarak burada farkettim.. Yaşı çok küçük olmasına rağmen çok yetenekliydi.. Ve onu yakın takibe almaya karar verdim.. Aradan bir süre geçti.. 2005 yılıydı sanırım.. Bu kez Ankara'daki şampiyonada yine Samanyolu formasıyla izledim.. Kararım kesindi.. Kendisi Ülker'e kazandıracaktım.. Hemen babası ile görüştüm. Onları İstanbul'a davet ettim.. Geldiler.. Ülkerspor tesislerinde Enes'e bir saat antrenman yaptırdım.. Çok yetenekliydi.. Ben Enes'in hemen o sezon İstanbul'a gelmesi taraftarıydım.. Bu konuda babası Mehmet Kanter'den söz de aldım. Ancak onlara Ankara'ya döndükten sonra babası beni aradı 'Hocam bize bir yıl daha müsaade edin. Annesi oğlundan hemen ayrılmak istemiyor.. Söz veriyorum 1 yıl sonra Enes'i bizzat kendi ellerimle size getireceğim' dedi. Ben de babasına 'Enes'in peşinde şimdi bir sürü kulüp olur. Aklınızı çelerler' dedim ama Mehmet Bey, 'Hocam benim sözüm söz. Enes seneye sizde' cevaını verdi.. Hakikaten de babası bir yıl sonra Enes'i kolundan tuttuğu gibi aldı Ülker'e getirdi..''

Haberin Devamı

NEEEEE! 56 NUMARA AYAKKABI MI?

Öykünün bu kısmında Alaattin Yakan'ın Enes'le ilgili küçük de bir anısı var..

Onu da Yakan şöyle anlatıyor;

-''Babası ile çocuk Ankara'ya döndü. Ama telefonda sürekli konuşuyoruz.. Bir gün babası aradı, 'Hocam Enes'e burada ayakkabı bulamıyoruz. Rica etsek oradan gönderebilir misiniz?' dedi. Ben de ayak numarasını sordum. Yanlış hatırlamıyorsam '56' dedi. Ben telefonu kapattıktan sonra kendi kendime 'Neeeeee 56 numara mı?. Yanlış duydum her halde. Bu yaşta (14 yaş) bu ayakkabı numarası olur mu?' diye Enes'in babasını bir kez daha aradım.. Ama doğruymuş. Enes 56 numara giyiyormuş. Ve Ankara'da bu numarada spor ayakkabısı yokmuş.. Ben bu numarada bir ayakkabıyı nereden bulacağımı düşünürken, bizde oynayan Oğuz Savaş imdadıma koştu.. Oğuz'un da ayağı 56 numaraymış ve Amerika'dan bir ayakkabı getirtmiş. Ama ayakkabı Oğuz'un ayağına oturmamış.. Ayakkabıyı Oğuz'dan aldığım gibi hemen Ankara'ya Enes'e gönderdim. Böylece sorununu çözdük..''

Haberin Devamı

ÜLKER KAPANIYOR NE YAPACAKSINIZ?

Antrenör Alaattin Yakan bu anıdan sonraki gelişmeleri de anlatmaya devam ediyor;

-''2006 senesiydi. Sezon bitmişti.. Ülker aniden şubeyi kapatıp, Fenerbahçe ile birleşme kararı aldı. Biz de ne olacağını bilmeden beklemeye başladık.. Ben o tarihlerde Enes'in babası Mehmet Kanter'i aradım. 'Mehmet Bey. Ülker şubeyi kapattı.. Fenerbahçe'ye devretti. Siz de birkaç gün sonra İstanbul'a gelecektiniz. Ne yapacaksınız? şimdi' dedim. Babası, 'Biz sizi tanırız.. Hem ben, hem oğlum sizi çok sevdik.. Siz ne derseniz o olur' cevabını verdi ve daha sonra da İstanbul'a geldiler... Ülker üst yapıyı Fenerbahçe'ye devretmişti ama alt yapı Fenerbahçe'ye bağlı kalmak şartıyla Alpella markasıyla kendisinde kalmıştı.. Enes Kanter geldi, bize dahil oldu..''

Haberin Devamı

FENERBAHÇE KOLEJİ'NDEKİ SIKINTILI GÜNLER

Enes gelmesine gelmişti ama bir de okul sorunu vardı.. Bir yandan basketbol, bir yandan okul nasıl yürüyecekti.. Alaattin Yakan onu da şöyle anlatıyordu;

-''Kulüp Enes'i Fenerbahçe Koleji'ne yazdırdı. Enes bir yandan öğrenimine devam edecek, diğer yandan da basketbola devam edecekti. Ancak Enes'in kafasında öncelikle okumak değil, basketbol oynamak vardı.. Bu yüzden derslere katılamıyor, devamsızlık yapıyor, daha çok antrenmanı ve maçları tercih ediyordu. Okulda bu konuda esnek davranmayınca, ipler koptu. Babası Mehmet Kanter bu duruma çok üzülüyordu. Oğlunu Fenerbahçe Koleji'nden aldı, Doğa Koleji'ne verdi.. Yani Fenerbahçe Koleji ilk başlarda devamsızlık için 'Sorun olmaz' derken, daha sonra sağduyulu yaklaşamadı.. Bir de Enes'in babası Mehmet Bey için siyah ve beyaz kavramı vardır.. Grisi hiç yoktur. Onun için bir iş ya olur, ya olmaz. Kendi düşüncesi tabii..''

Haberin Devamı

BABASI GEÇEN GÜN ARADI VEEE...

Enes yaklaşık 2 yıldır Amerika'da.. Peki bu süre içinde Alaattin Yakan'ı hiç aradı mı?. İşte cevabı;

-Tabii ki aradı, arıyor da. Sık sık konuşuruz.. Hatta geçen gün babası aradı, 'Hocam buralara kadar gelmemiz sizin sayenizde oldu, çok teşekkür ederiz' dedi.. Bir basketbol antrenörü için bundan daha güzel ne olabilir ki.. Bakın bunu yazın diye söylemiyorum (Ama ben yazıyorum) NBA'de giden bir çoğu oyuncu benim elinden geçti. Örneğim Ersan İlyasova.. Ersan da bizim kulüpteyken sabaha kadar NBA TV izler, 'Ben NBA'ye gideceğim' derdi, gitti. Oğuz da gitti, drafta katıldı geldi. Ömer Aşık ona keza.. Bunları ukalalık olsun diye söylemiyorum. Ama bu oyuncular, Enes de dahil hep benim yetiştirdiğim oyuncular.. Enes'i değerlendirmem istenirse önü çok açık. Çok başarılı olacağına inanıyorum.. Bir kere çok yetenekli. NBA'ye damgasını vuracaktır..''

GELELİM SERDAR APAYDIN'IN ANLATTIKLARINA

NBA'in yeni Türk yıldızı Enes Kanter'in hayatında bir antrenör daha var. O da Serdar Apaydın.. Bir dönem Fenerbahçe forması giyen, Ülker'de çeşitli şampiyonluklar yaşayan, daha sonra Ülker ve Fenerbahçe alt yapısında çalışan, halen Antalya Büyükşehir Belediyespor Basketbol Takımını'nın hocalığını yapan Serdar Apaydın'ın da Enes üzerinde büyük emeği var.. Enes Kanter'i bir de Apaydın'ın ağzından dinliyoruz;

-''Enes'i ilk keşfeden Alaattin Hoca.. İlk Mersin'de görmüş. Daha sonra İstanbul'a getirmiş.. Enes yıldız, genç ve A takımında aynı anda oynayan ender sporculardan biri. Bir kere katıldığı her şampiyonanın, her turnuvanın MVP'si.. Allah vergisi bir yeteneği var.. O dönem Fenerbahçe'de yöneticilik yapan Mahmut Uslu'nun bir sözünü unutamam. Uslu, Enes için; 'Böyle bir oyuncu sadece Türkiye'ye değil, Avrupa'ya 50 yılda bir gelir.' demişti.. Bir kere Enes sıfır şımarıklığı olan, çok karakterli, çok düzgün, çok iddialı biri.. Çok çalışkan.. Hayatı basketbol. Yatıyor, kalkıyor basketbol düşünüyor..''

RAKİPLERİNİ 40 ATIP EZMEYE ÇALIŞIR

Serdar Apaydın'a göre Enes'i Enes yapan bir olay daha var, O da şu;

-''Enes o kadar hırslı ki, örneğin maçlarda kendisinden daha üstün bir rakip mi var, onu ezmek için her şeyi yapıyor. Mesela, 40 sayı atıp, 30 ribaunt falan almaya çalışıyor. Ve bunu yapıyor da.. İstatistiklerine bakın, göreceksiniz.. Efes Pilsen'e bir maçta 40 sayı atıp, 25 ribaunt almışlığı vardır.. Bana hep 'Ne olursa olsun NBA'ye gideceğim, orada çok başarılı olacağım' derdi. Yaptı. Onun hayali drafta ilk sıradan girmekti ama Fenerbahçe Ülker ile yaşadığı sorunlardan dolayı 2 yıl basketbol oynamadı.. Bu da onun drafta ilk değil, 3'üncü sıradan girmesine neden oldu.. Ama ben onu birinci sıradan girmiş gibi görüyorum.. ''

AZİZ YILDIRIM ÇOK ÇABALADI AMA...

Peki ne oldu da Enes bir anda Fenerbahçe'yi terkedip, Amerika'ya gitti.. Kalsaydı ve bu sene gitseydi daha iyi olmaz mıydı?.. Serdar Apaydın bu sorunun cevabını da şöyle veriyor;

-''Enes'in Fenerbahçe Ülker'e geldiğinde de kafasında NBA'ye gitmek vardı. Hem de bir an önce.. Aslında Tanjeviç onu Eurolig'de bir çoğu maçta oynattı.. Kalsaydı daha da çok süre verecekti.. Ama o gitmeyi kafasına koymuştu. O ve babası.. Allah'ı var o dönem Başkan Aziz Yıldırım Enes'in Fenerbahçe'de kalması için maddi-manevi her şeyi yaptı. Ama dedim ya çocuğun kafasında bir an önce gitmek vardı. Para pul gözünde yoktu.. Bana, 'Hocam hemen gideyim, İngilizceyi bir an önce öğreneyim.. NBA'ye hazır olmak istiyorum. Ben orada çaylak muamelesi görmek istemiyorum. Çok başarılı olmak istiyorum. Nowitzki gibi şutum, Dwight Howard gibi ribaunt alma özelliğim var' derdi. Bence göreceksiniz çok ama çok başarılı olacak..''

OĞLUM BEN PALYAÇO MUYUM?

Enes'i ilk keşfeden hoca olan Alaattin Yakan'ın genç yıldızla olan ''Ayakkabı'' anısını ilk başlarda yazmıştım.. Enes'in Serdar Apaydın'la bir anısı var. O da şu;

-''Enes kulübe ilk geldiğinde beni ne zaman görse gülmeye başlıyor.. Bir-iki derken bu dikkatimi çekti.. Bir gün çektim bir kenara 'Oğlum bende Kemal Sunal ya da İlyas Salman'a benzeyen bir yüz var mı?. Palyaço muyum ben?. Neden beni görünce gülüyorsun' dedim. O da bana 'Hocam vallahi bunun bir nedeni yok. Sizi görünce içimden gülmek geliyor. Kendimi tutamıyorum' cevabını verdi.. Ama o konuşmadan sonra bir daha da beni görünce gülmedi..''

Kısacası dün gece NBA'de Utah tarafından seçilen ve Türk basketbolunun önümüzdeki 15 yılına damgasını vurmaya hazırlanan Enes Kanter'in Van'dan Amerika'ya uzanan öyküsü bu..

Biz bu öyküye şu finali de yakıştırabiliriz;

Enes Kanter'i Alaattin Yakan hazırladı..

Serdar Apaydın pişirdi..

Ama yemeği Amerikalılar yiyecek..

Olay bundan ibaret..



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!