Güncelleme Tarihi:
ALMANYA Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve o dönemdeki Başbakan Angela Merkel başta olmak üzere, politik sorumluluk taşıyan herkes bu ırkçı saldırıyı şiddetle kınarken, göçmen kökenli insanlara “Yanınızdayız” dediler.
Bu kanlı saldırının ertesi akşamı Hanau’daki ‘Pazar Meydanı’nda düzenlenen anma etkinliğine katılan Cumhurbaşkanı Steinmeier, “Cumhurbaşkanı, bu ülkenin yurttaşı, insan ve sizin, bizim gibi bu akşam kelime bulmaya zorlanan biri olarak buradayım. Burada, Hanau’da yaşananlar bizleri şaşkına çevirdi. Bizleri üzdü. Bizleri öfkelendirdi” dedi.
Cumhurbaşkanı Steinmeier, ülkede yaşayan yerlilere de göçmen kökenlilere de “Dayanışma sergileyin!” çağrısında bulunurken, “Biz birlikteyiz. Biz birlikte yaşamak istiyoruz ve bunu her seferinde gösteriyoruz da” dedi.
Steinmeier, kanlı saldırının birinci yıl dönümünde de Hanau’da ‘Congress Park’ salonunda düzenlenen anma törenine de katılarak kurban yakınlarına, göçmen kökenlilere “Yanınızdayız”, “Yalnız değilsiniz” mesajı verdi.
“Beni buraya getiren, devletimizin burada barış içinde bir arada yaşayan herkese verdiği koruma, güvenlik ve özgürlük sözünü sizin yakınlarınıza karşı yerine getiremediği için kalbimde hissettiğim derin üzüntü duygusudur” dedi.
Hanau’da yaşanan saldırının hafızalara kazındığını özellikle vurgularken, bu acıyı herkesin kendi başına taşımak zorunda olduğunu, ne kadar destek ve teselli verilirse verilsin, bu yükü kimsenin başkasının yerine taşıyamayacağını söyledi.
“Bu, sizin bu devlete, bizim devletimize, sizin devletinize duyduğunuz güveni etkiliyor. Biz buna kayıtsız kalmamalıyız, zira devletin güvene ihtiyacı var. Yargının ve polisin güvene ihtiyacı var” dedi.
“Ben biliyorum; sağduyulu, vicdanlı ve kalbi olan yurttaşlarımız barış içinde birlikte yaşamak istiyorlar. Bu insanlar ‘wir’ (biz) ve ‘die’ (onlar) ayrımı yapmak istemiyor. Bu insanlar, bir ‘biz’ istiyor ve ülkemizde nefrete, şiddete, aşağılamaya ve saygısızlığa yer olmaması için mücadele veriyorlar” dedi.
Başbakan Merkel de “Irkçılık zehirdir. Kin ve nefret zehirdir. Almanya’yı bölmek isteyenlere karşı tüm gücümüzle birliktelik sergilemeyiz” dedi.
Ben de 22 Şubat 2021 tarihli Hürriyet’te şunları yazdım:
“Sayın Cumhurbaşkanım, ‘bizler’ de öyle düşünüyoruz.
Bizler çoktan ‘biz’ olduk, kendimizi bu ülkede, ülkemizde ‘biz’ hissediyoruz.
Ama ne yazık ki, ‘biz’e, ‘bizlere’ hâlâ ‘onlar’ gözüyle bakan ‘biyo Almanlar’ var.”
MAX’A YÜKSEK, MURAT’A DÜŞÜK NOT
Evet...
Ne yazık ki öyle.
Almanya’da yabancı, Yahudi, İslam düşmanlığı son yıllarda sistematik olarak artmaktadır.
Almanya’da ırkçı, yabancı, İslam ve Yahudi düşmanlığı motifli suç sayısı da son yıllarda sistematik olarak artmaktadır.
Ayrımcılık ve dışlamalar da öyle.
Resmi veriler de yapılan bilimsel araştırmalar ve kamuoyu yoklamaları da bunu ortaya koymaktadır.
Mannheim Üniversitesi’nden sosyolog Dr. Meike Bonefeld yönetiminde 2018 yılında yaş ortalaması 23 civarında 204 öğretmen adayına aynı içerikli, aynı sayıda hata içeren yarısının üzerinde ‘Max’, yarısının üzerinde de ‘Murat’ ismi yazılı birer dikte çalışması metni dağıtılarak not vermeleri istendi.
Öğretmen adaylarının, aynı sayıda hata saptadıkları ve aynı metin olduğu halde, sadece ismi yüzünden ön yargılı davranıp, Murat’a Max’dan daha düşük not verdikleri saptandı.
Prof. Oliver Dickhaeuser yönetiminde yapılan bir matematik ödevinde de öğretmenlerin sırf isimleri yüzünden göçmen kökenli öğrencilere daha düşük not verdikleri belirlendi.
3 YIL SONRA AYNI SONUÇ
İşte aradan yaklaşık 3 yıl geçtikten sonra yine Dr. Meike Bonefeld yönetiminde benzer bir araştırma daha yapıldı.
Sonuç yine aynı...
Dr. Meike Bonefeld, göçmen kökenli öğrencilere daha düşük not verildiğine dikkati çekiyor ve “Adaletsizlik devam ediyor” diyor.
Hatta göçmen kökenli öğrencilere ılımlı bir yaklaşım sergileyen öğretmenlerin bile onlara daha düşük not verdiklerini söylüyor.
Evet Sayın Cumhurbaşkanım.
Biz kendimizi yıllardır “Wir” (Biz) hissediyoruz, ama ne yazık ki bizlere hâlâ “Wir” gözüyle bakılmıyor bu ülkede, bu toplumda.
Biz, çoktan “BİZ” olduk ama hâlâ bir türlü “WIR” olamadık...
Yazık...
Hem de çok yazık...