Güncelleme Tarihi:
ORTADOĞU’daki çatışmalar, ABD-Çin arasında kıyasıya rekabet, küresel ticari çatışmalar, Avrupa’nın giderek artan etkisizliği, iklim değişikliği, Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen 56’ncı Güvenlik Konferansı MSC 2020’nin gündeminin başlıca konuları. 16 Şubat Pazar gününe kadar sürecek konferansa, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, Kanada Başbakanı Justin Trudeau gibi 30 devlet ve hükümet başkanı katılıyor. Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun temsil edeceği konferansa, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif gibi çok sayıda dışişleri ve savunma bakanları geldi. Konferansta bu yıl Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg gibi ekonomi dünyasından da önemli simalar var. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, aynı zamanda konferansta Antalya Diplomasisi Forumu’nu tanıtacak. ‘Dijital Çağda Diplomasi’ temasıyla Antalya’da birincisi yapılacak diplomasi forumuna katkı sağlanması için girişimlerde bulunulacak.
Konferansın açılış konuşmasını yapan Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier, diplomasi dışına çıkarak dünyadaki tehlikeli gelişmelere dikkati çekmek istediğini vurguladı. “Dünya bugün 2014’ten daha başka” diyen Steinmeier, Batı’nın da eski Batı olmadığını belirtti. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden 75 yıl sonra ırkçılık, aşırı milliyetçilik gibi geçmişin kötü ruhlarının yeniden hortlamaya başladığı uyarısında bulunan Steinmeier, şunları söyledi:
‘DERS ÇIKARAMADIK’
“Biz sadece Almanya’da değil, yeni durumlarla karşı karşıyayız. Temel anlayışımız olan her insanın onurunu savunmak ve açık toplum için mücadele etmekle karşı karşıyayız. Biz uluslararası camia olarak tarihten ebedi ders çıkardık demeyi çok isterdim. Ama 1945’ten sonra ve 1989’dan sonra bugün dünyada artan bir yıkıcı dış politika dinamiğine tanık oluyoruz. Barış içinde bir dünya kurmak için uluslararası birliktelik hedefinden her yıl biraz daha uzaklaşıyoruz. ‘Büyük güçlerin rekabet’ fikri bizim sadece günlük stratejilerimizi belirlemekle kalmıyor. Aynı zamanda bizim dünyamızın gerçekliğini yeniden şekillendiriyor ve Ortadoğu’da, Libya’da bitmeyen, çok sayıda kurban verilen savaşlarda izlerini gösteriyor. Rusya haklı veya haksız kırgınlık ve yabancılaşmayla sadece Kırım’ı devletler arası hukuka aldırmadan ilhak etmekle kalmadı. Aynı zamanda askeri şiddet ve zorla Avrupa kıtasında sınırları kaydırmayı siyasi araç yaptı. Çin, etkileyici bir gelişmeyle uluslararası kurumlarda önemli bir aktör oldu. Aynı zamanda uluslararası hukuku da kendi çıkarlarına ters düşmediği sürece kısmen kabul ediyor. Güney Çin denizindeki tavrı, bölgedeki komşularını rahatsız ediyor. Kendi ülkesinde azınlıklara karşı tutumu ise hepimizi rahatsız ediyor. Ve bizim en sıkı müttefiğimiz ABD, şimdiki hükümetle uluslararası camia fikrini reddediyor. Her ülke, kendi başının çaresine bakmak zorunda olduğu anlayışıyla hareket ederek, kendi çıkarlarını ötekilerin üzerinde görüyor. Böyle bir düşünce ve hareket hepimize zarar veriyor. Bu bizi, bir tarafta ülkelerin kendi güvenliğini başka ülkelerin sırtından sağlamaya çalıştığı bir döneme geri atıyor.”
SİLAHLANMA YARIŞI
“Bu düşünce daha çok biribirine güvensizliği, daha fazla silahlanmayı, daha az güvenliği beraberinde getirdi. Nükleer silahlanma yarışına kadar götürdü, sayısız çatışmalara ve bölgesel savaşlara yol açtı. Dar milliyetçi bakışlar sorunlara birlikte çözüm bulmayı ve geliştirmeyi önlüyor. Bu düşünce, geçmişe geri dönmekten çok daha kötü. Bu bizim geleceğimizi çalıyor. Kurumları, araçları zayıflatıyor. Bu yeni bir düşünce değil. Eski düşünceye geri dönüş ve çok tehlikeli. Bu çağda milliyetçilik, çıkmaz, karanlık bir yol. Sorunların çözümü, küresel düzenden geçiyor. Batı, diğer dünyaya karşı daha az misyonerce hareket etmeli. Dünyanın batılılaşması, bizim siyasi programımız değil. Almanya da dış politikada ve Avrupa’nın savunmasında daha fazla katkı sağlamalı.”