Ahmet KÜLAHÇI
Oluşturulma Tarihi: Ocak 15, 2015 11:04
Almanya’nın başkenti Berlin’de tarihi Brandenburg Kapısı’nda önceki akşam tam bir birliktelik ve dayanışmaya tanıklık ettik.
Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi ile Berlin Türk Cemaati’nin öncülüğünde düzenlenen uyarı nöbeti, tam bir birliktelik, dayanışma, uzlaşı ve barış gösterisiydi.
Çocuğu, genci, orta yaşlısı, yaşlısı, yerlisi, yabancısı, göçmen kökenlisi, Katoliği, Protestanı, Musevisi, Müslümanı, Budisti oradaydı.
Davet edilmeyen aşırı sağcı partilerin dışındaki iktidar ve muhalefetteki tüm partilerin yöneticileri oradaydı.
Gösteri başlamadan yaklaşık 45 dakika önce Brandenburg Kapısı’nın Reichstag (Recih Meclisi-Federal Meclis-Alman Parlamentosu) binasına açılan tarafında aynı zamanda Başbakan Yardımcısı ve Federal Ekonomi Bakanı olan Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı Sigmar Gabriel ile Federal Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier’e rastladım.
İkisiyle de selamlaştıktan sonra düşüncelerini sordum.
Steinmeier, “Bizi bölemezler. Bizi bölmelerine izin vermeyeceğiz” dedi.
Gabriel de, “Barış içinde birlikte yaşamı bozmalarına izin vermeyeceğiz. Çünkü biz birlikte daha güçlüyüz” yanıtını verdi.
* * *
Uyarı nöbeti bittikten sonra Sigmar Gabriel’e yeniden rastladım.
“Bu etkinlik sırasında neler hissettiniz?” diye sordum.
Gabriel, “Bu akşam iki kez ‘Hepimiz Almanyayız’ (hem Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck hem de Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Ayman Mazyek söyledi) söylemini duydum. İşte biz buyuz. İşte Almanya budur” dedi.
* * *
Etkinlikten sonra Federal Meclis Başkanı Norbert Lammert’e de neler hissettiğini sordum.
Hıristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) Lammert, her şeyden önce böyle bir etkinliğin devlet tarafından değil de Almanya’da yaşayan Müslümanların oluşturduğu sivil toplum örgütleri ve kuruluşları tarafından düzenlenmesini çok anlamlı bulduğunun altını çizdi.
Tam o anda bir Alman televizyon muhabirinin katılımın çok yüksek olmadığı şeklindeki yaklaşımına da “Katılımcı sayısından ziyade sergilenen birliktelik ve bütünlük tablosu önemli. Bu kesinlikle gözardı edilmemeli” dedi.
Lammert’e çok net bir biçimde “Bu ülkede Müslümanlar tehlikesiz bir biçimde yaşayabilirler mi?” diye sordum.
Yanıtı çok açıktı: Evet.
“Almanya’da herkes özgür biçimde, herhangi bir tehlike ve tehdide maruz kalmadan yaşayabilir. Bu Müslümanlar için de geçirlidir. Tehdit ve tehlike riski diğerleri için ne kadar varsa, Müslümanlar için de o kadar vardır” dedi.
Teröre ve barış içinde birlikte yaşamı bozmaya yeltenenlere karşı el ele vererek kararlı ve güçlü bir biçimde mücadele edilmesinin bu tehlike ve tehdit riskini azaltacağını da söyledi.