Güncelleme Tarihi:
DEMOKRATİK Almanya Cumhuriyeti'nin, Almanya Federal Cumhuriyeti'ne 3 Ekim 1990 tarihinde ilhak etmesiyle doğan “Birleşik Almanya” 19 yaşına girdi.
Yasal düzenlemelere göre, her yıl Eyaletler Meclisi dönem başkanlığı yapan eyalette düzenlenen törenle kutlanılan iki Almanya'nın birleşmesi törenleri bu yıl Saarland'ın başkenti Saarbrücken'de yapılıyor. Saarbrücken'de bugün devlet törenin yanı sıra düzenlenecek çeşitli etkinliklerle birleşme kutlanıyor. Berlin'de de bir dizi kutlamalar yapılıyor.
Nüfus 80 milyonu aştı
“Birleşik Almanya”nın 19. yaş günü kutlama hazırlıkları yoğun bir şekilde sürdürülürken, halkın ilk günlerin coşkusundan çok uzak olduğu gözlendi. Zira 16 milyon nüfuslu eski Doğu Almanya'nın ilhak etmesiyle büyüyen “yeni” Federal Almanya'nın nüfusu 80 milyonu aşarken, birleşmeyle gelen sorunlar da ülkenin hem Doğusu'nda hem de Batısı'nda halkın huzursuzluğunu artırdı. Sadece nüfus bakımından değil, politik ve ekonomik bakımdan da ağırlığı artan “Birleşik Almanya” yeni sorunlarla karşı karşıya kalınca, tepkiler de yoğunlaşmaya başladı.
Sorunlar çözülmedi
Özellikle iki Almanya'nın birleşmesinin finansmanı için baştan itibaren çeşitli alanlarda vergilerin artırılması, “eski” Almanlar'ı küplere bindirirken, aradıklarını bulamayan Doğu Almanlar'ın da yaşadığı hayal kırıklığı arttı. Nitekim son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamalarında da ülkenin hem Batısı'nda hem de Doğusu'nda insanların büyük bir bölümünün gelecek endişesi yaşadığı ortaya çıktı. Alman Bankacılar Birliği'nin yaptığı son ankete göre, Alman vatandaşlarının yüzde 63'ü, iki Almanya'nın birleşmesinden kaynaklanan sorunların hala çözülemediği görüşünü dile getirdi. Almanlar'ın yüzde 35'i ise aksi görüşte olduğunu belirtirken yüzde 56'sı ise iki Almanya'nın birleşmesinden büyük bir sevinç duyduğunu söyledi.
Berlin'de de kutlanıyor
Başkent Berlin'de de bugün iki Almanya'nın birleşmesinin 19. yıl kutlamaları yapılacak. Kutlamalar nedeniyle kentin trafiği aksayacak. Brandenburg Kapısı'nda yapılacak kutlamalar nedeniyle kentin ana caddelerinden 17. Juni ve caddeye çıkan sokaklar trafiğe kapanacak. Brandenburg Kapısı'nda kurulacak 2 dev sahnede 'Silbermond', 'Revolverheld' ve 'Ich & Ich' adlı Müzik grupları konser verecek. 13 kilometrelik bir alanda düzenlenecek olan kutlamalar nedeniyle 17. Juni Caddesi 5 Ekim 2009 tarihine kadar trafiğe kapalı kalacak.
Birleşmeye giden yol
İkinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Almanya; Amerika, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği tarafından işgal edildi.
Ülkenin Batı kesimine yerleşen Batılı güçlerin, yani Amerika, İngiltere ve Fransa'nın izniyle, 23 Mayıs 1949 tarihinde Almanya Federal Cumhuriyeti resmen ilan edildi. 7 Ekim 1949 tarihinde de, Sovyetler tarafından kontrol edilen ülkenin Doğu kesiminde Demokratik Almanya Cumhuriyeti kuruldu.
Halkın Batı'ya kaçmaya başlaması üzerine 13 Ağustos 1961 tarihinde Batılılar tarafından "utanç duvarı", Doğulular tarafından ise "faşizme geçit yok duvarı" olarak nitelenen Berlin Duvarı inşa edilmeye başlandı. Böylece Berlin, Doğu ve Batı Berlin olmak üzere resmen duvarlarla ikiye ayrıldı. Demokratik Almanya Cumhuriyeti yönetiminin emriyle, iki ülke arasındaki sınırlar da dikenli tellerle çevrildi. Aynı zamanda halkın kaçmasını engellemek için de, Doğu Almanya içinde kalan sınır bölgelerine mayın ve kaçanlara otomatik ateş açan modern silahlar yerleştirildi.
Honecker Bonn'da
Berlin duvarları örülürken kentin Batı kesiminde belediye başkanı olarak görev yapan ve sonradan Federal Almanya'nın Başbakanı olan Sosyal Demokrat Partili (SPD) Willy Brandt, 1970 yılında birleşmenin temellerini atan “Ostpolitik” devrini açtı. Tarihe karışan Sovyetler Birliği'nin o dönemdeki lideri Kossigin ile Moskova'da 12 Ağustos 1970'de “Moskova Antlaşması”nı imzalayan Brandt, Polonya ile “Varşova Antlaşması”nı Demokratik Almanya Cumhuriyeti ile de 21 Aralık 1972 tarihinde “Temel İlkeler Antlaşması”nı imzaladı.
Dönemin Başbakanı Willy Brandt'ı bu girişimleri nedeniyle neredeyse “vatan haini” ilan edecek olan Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) döneminde ise “Doğu'ya daha da açılma politikası” başlatıldı. İki Almanya arasında zaman zaman başbakanlar düzeyinde resmi ya da gayri resmi görüşmeler yapılmasına rağmen, 7 Eylül 1987'de Bonn'da tarihi bir gün yaşandı.
Bonn'un, Moskova'ya “dilekçe üzerine dilekçe vererek” iadesini talep ettiği, iade edildikten sonra Berlin'de bir süre cezaevinde yattıktan sonra Şili'ye gitmesine izin verilen ve 1995 yılında orada ölen, dönemin Doğu Almanya Devlet Başkanı Erich Honecker sağlığında ilk kez Almanya Federal Cumhuriyeti'ne resmi ziyarette bulundu. 7-13 Eylül 1987 tarihleri arasındaki bu resmi ziyareti sırasında, 38 yıllık aradan sonra ilk kez siyah-kırmızı ve altın renkler üzerine yerleştirilmiş orak-çekiçli Doğu Almanya bayrağı göndere çekildi.
Kapılar açılıyor
Şu anda “sıradan bir vatandaş gibi yaşayan” dönemin Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov'un ülkesinde başlattığı Glasnost (Saydamlık) ve Perestroyka (Yeniden Yapılanma) politikası üzerine, Doğu Blok ülkelerinde demokrasiye geçiş yolunda kıpırdanmalar başladı.
Macaristan'ın 2 Mayıs 1989 tarihinden itibaren Avusturya ile olan sınırlarındaki dikenli telleri yok etmeye başlaması üzerine, yıllardır hürriyet ateşi ile yanıp tutuşan Doğu Almanlar yollara düştüler. Bu gelişmeler üzerine Macaristan ile Doğu Almanya arasında politik bir sürtüşme başgösterdi. Doğu Berlin hükümeti, Budapeşte'ye sınırlarından Doğu Alman vatandaşının başka ülkelere geçmelerine izin verilmemesi talebinde bulundu. Ancak, Macaristan hükümeti, seyahat özgürlüğüne dikkat çekerek, engelleme girişiminde bulunmayacağını resmen açıkladı. Fakat, yılların “sosyalist kardeşi” Doğu Almanya'yı tamamen kırmamak için de, sınırlarda kontrollerin artırıldığını ilan etti. Tabii, bu kontrollerin göstermelik olduğu ortaya çıktı. Macar makamların göz yumması üzerine Avusturya'ya geçen Doğu Almanlar'ın sayısı her geçen gün artmaya başladı.
Elçiliklere sığınma
1989 Temmuz ayı ortalarından itibaren Federal Almanya'nın Budapeşte ve Prag'daki büyükelçilikleri ile Doğu Berlin'deki daimi temsilciliğine çok sayıda Doğu Alman vatandaşı sığındı. Bu gelişmeler üzerine Bonn, diplomatik temsilciliklerine sığınanların Federal Almanya'ya getirilmeleri için derhal harekete geçti. Bir yandan Macaristan ve Çekoslovakya hükümetleri ile görüşmeler sürdürülürken, diğer yandan da Doğu Berlin'deki hükümet yetkilileri ile temasa geçildi. Ancak Doğu Berlin, Bonn'u kendi içişlerine karışmakla suçlayıp, görüşme masasına oturmadı.
Doğu Berlin'deki Federal Almanya Daimi Temsilciği'ne sığınanların sayısı 100'ü geçince, 8 Ağustos'ta kapılar kapatıldı. 181 Doğu Alman'ın sığındığı Budapeşte'deki Federal Almanya Büyükelçiliği de de kapılarını kapamak zorunda kaldı. 22 Ağustos'da da, 140 kişinin sığındığı, Prag'daki Federal Almanya Büyükelçiliği yeni gelenlere kapılarını açmadı.
Bonn'un yoğun girişimleri ve ağırlığını koyması üzerine 24 Ağustos'ta Budapeşte'deki Federal Almanya Büyükelçiliğine sığınan Doğu Almanlar'ın Avusturya üzerinden Batı Almanya'ya geçmelerine izin verildi.
11 Eylül'de Macaristan'ın, Avusturya sınırını tamamen açması üzerine ülkede tatillerini geçirmekte olan 7 binden fazla Doğu Alman, Viyana üzerinden Federal Almanya'ya akın etti.
12 Eylül'de Prag'daki Federal Almanya Büyükelçiliğine sığınan Doğu Almanlar'dan 250'si cezalandırılmayacakları ve Batı'ya yasal yollardan gitmelerine izin verileceği yolunda güvence alınca, Doğu Almanya'ya geri döndü. Fakat Budapeşte ve Prag'daki Federal Almanya Büyükelçilikleri kapılarını yeniden açınca, sığınan Doğu Alman sayısı birden arttı. Bu duruma bir çözüm yolu bulmak için Bonn girişimlerini artırdı.
Genscher'e alkış
Dönemin Federal Almanya Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Genscher ile Başbakanlık Dairesi Başkanı ve Devlet Bakanı Rudolf Seiters, Doğu Blok ülkelerinde “mekik diplomasisi”ne başladılar. 30 Eylül akşamı Genscher; Prag, Varşova ve Budapeşte'deki Federal Almanya diplomatik temsilciliklerine sığınan Doğu Almanlar'ın Federal Almanya'ya geçmelerine izin çıktığı müjdesini verdi. Bu tarihi açıklama ayakta alkışlandı.
Özgürlük trenleri
Doğu Berlin hükümeti, “sınırdışı ettim” diyebilmek için Prag, Varşova ve Budapeşte'deki Federal Almanya Büyükelçiliklerine sığınan vatandaşlarını kendi trenlerinde taşımakta ısrar etti.
1 Ekim 1989 tarihinde ilk “özgürlük treni” Bavyera eyaletindeki Hof kentine ulaştı. Bu trende Prag'dan yola çıkan 6 bin civarında Doğu Alman vardı. Aynı akşam Varşova'dan 800 civarında Doğu Alman vatandaşı Federal Almanya'ya geldi.
İlk kafile gelmesine rağmen Prag'daki Federal Almanya Büüykelçiliğine sığınan Doğu Almanlar'ın sayısı kısa bir süre içinde yeniden 7 bin 600'e ulaştı. Bunun üzerine, Doğu Almanya ile Macaristan arasındaki vize muafiyeti antlaşması donduruldu. Fakat, buna rağmen Doğu Berlin hükümeti, Prag'daki vatandaşlarını kendi trenlerine bindirerek, kendi eliyle Federal Alman makamlara teslim etti.
Daha sonraki günlerde de Federal Almanya'ya sığınan Doğu Almanlar'ın sayısı arttı. 9 Kasım 1989 tarihine kadar 225 bin 233 bin Doğu Almanya vatandaşı Federal Almanya'ya geçti.
Honecker'in sonu
1976 yılı Ekim ayından beri Doğu Almanya Devlet Konseyi Başkanı olan Erich Honecker, Doğu Alman halkının kıpırdanmaya başladığı günlerde dalak ameliyatı için hastahaneye yattı. 1 Eylül 1989'da başarılı bir ameliyattan sonra da tatile çıktı. O günlerde 77 yaşında olan Honecker tatil yaparken, yıllardır Halk Polisi ve “Stasi” olarak adlandırılan Gizli Haber Alma Teşkilatı'nın sopasıyla susturulan halk, Leipzig'deki Nikolai Kilise'sinin önünde toplanarak seyahat özgürlüğü için bir gösteri yaptı.
Aynı günlerde Honecker, lideri olduğu Sosyalist Birlik Partisi'nin (SED) yayın organı Neues Deutschland (Yeni Almanya) gazetesinde “Doğu Almanya, sosyalist toplum sisteminin en iyi şekilde işlediği, insan haklarının tam anlamıyla sağlandığı bir devlettir”diye yazarken, halkın yavaş yavaş sokağa dökülme cesareti göstermeye başladığı gözlendi. 7 Eylül'de Doğu Berlin'deki ünlü Alexander Meydanı'nda, mayıs ayındaki seçimlerde yapılan yolsuzluğu protesto amacıyla bir gösteri düzenlendi. Bu gösteriler sırasında 80 kişi gözaltına alındı.
12 Eylül 1989'da “Demokrasi Şimdi” isimli bir halk hareketinin sesi duyuldu. 19 Eylül'de “Yeni Forum” adı altında bir muhalefet grubu oluşturuldu. 1 Ekim'de de ülke genelinde Demokratik Atılım ortaya çıktı.
Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 40. yıldönümü kutlama törenlerine katılmak ızere Sovyet lideri Mihail Gorbaçov, 6 Ekim'de Doğu Berlin'e geldi. Geçirdiği ameliyattan sonra 25 Eylül'de yeniden göreve başlayan Honecker, Sovyet liderinden aradığı desteği bulamadı. Gorbaçov, “Geç geleni yaşam cezalandırır” sözleriyle Honecker'e, uyguladığı katı Stalin politikasından vaz geçmesini önerdi. Ancak, daha Honecker bu konuda düşünme fırsatı bile bulamadan, 7 Ekim'de kutlamalara paralel olarak ülkenin çeşitli kesimlerinde rejimi protestolar başladı. Gorbaçov geçtiği her yerde “Gorbi bize yardım et” çığlıklarıyla karşılaşırken, Honecker'in sonunun gelmeye başladığı yolundaki ilk sinyaller kendini gösterdi.
Bu olaylardan sonra, Doğu Almanya'da gösterilerin sonu gelmedi. 16 Ekim'de Lepzig'de 100 binden fazla insan sokaklara dökülerek “daha çok özgürlük” için yürüdü.
18 Ekim 1989 tarihinde de Parti ve Devlet Başkanı Erich Honecker, sağlık durumu el vermediği gerekçesiyle, tüm görevlerinden istifa etti. Böylece tam 13 yıl süren “Honecker Dönemi” sona erdi.
Yeni dönem
Honecker'in yerine aynı gün Egon Krenz, SED'nin genel sekreterliğine getirildi. 24 Ekim'de de Krenz, Doğu Almanya Devlet Başkanı oldu. Fakat bu olayı protesto için Doğu Berlin'de 12 bin kişi bir gösteri yaptı.
Doğu Berlin'de başlayan gösterilerin sonu gelmedi. ülkenin çeşitli kesimlerinde, Krenz'in devlet başkanlığına getirilmesine karşı protestolar sürdürüldü. Özellikle Leipzig'deki geleneksel “Pazartesi Gösterileri”ne katılanların sayısı her geçen hafta artmaya baladı.
4 Kasım'da bir milyondan fazla Doğu Alman, Doğu Berlin'de basın, düşünce ve toplantı yapma özgürlüğü ile hür seçimler için bir gösteri yürüyüşü yaptı.
6 Kasım'da seyahati düzenleyen yeni bir yasa çıkarmak için çalışmalar başlatıldı. Bir gün sonra da Willi Stoph başbakanlığındaki Doğu Berlin hükümeti istifa etti. 8 Kasım'da da Politbüro toptan istifasını verdi. Ancak, SED Merkez Komitesi, Krenz'i yeniden genel sekreter seçti. Bu arada “küçültülmüş” Politbüro, birleşmeden sonra Federal Meclis'te, SED'nin uzantısı konumundaki Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) milletvekilliği yapan Hans Modrow'un başbakan olmasını önerdi.
Duvarlar delindi
9 Kasım'da beklenen tarihi gün yaşandı. SED Merkez Komitesi basın sekreteri Günter Schabowski, saat 18.57'de, isteyen her Doğu Alman'ın kolay verilecek vizeyle ülkeyi terk edebileceğini açıkladı. Bu haber yalnız Doğu Almanya'da değil, tüm dünyada bomba etkisi yarattı. Aynı gece Doğu Berlin'den binlerce kişi Batı Berlin'e geçti. Böylece 1961 yılında inşa edilen duvarlar da delinmiş oldu. Bu gelişme, Almanya'nın her iki tarafında da bayram havası yaşattı.
Duvarlar yıkılıyor
Berlin'de yaşanan bu bayram havasını yerinde izleyebilmek için Başbakan Helmut Kohl, Polonya'ya yapmakta olduğu resmi ziyaretini yarıda keserek Berlin'e uçtu.
Berlin belediye başkanlığı döneminde iki Berlin arasına duvarların örülmesini yaşlı gözlerle izlemek zorunda kalan Willy Brandt'ın da, iki Almanya'nın birleşmesinin ilan edildiği 3 Ekim 1990 tarihindeki kutlamaları Schöneberg belediyesinin balkonundan izlerken sevinç gözyaşlarını tutamadığı gözlendi.
Brandt adeta tanrıya “bu günleri de gösterdin. Şükürler olsun” der gibiydi. Zira bu tarihi anı yaşama fırsatı bulan Brandt tam 3 yıl sonra öldü.
Duvarda delikler açılmasına rağmen, Doğu Almanya'da halk, SED'nin kendini yenilemesi için gösterileri sürdürdü. 13 Kasım'da Hans Modrow başbakanlık koltuğuna oturdu. 17 Kasım'da hükümeti kurarak göreve başlayan Modrow, çeşitli alanlarda reform sözü verdi. Buna rağmen, Leipzig'deki Pazartesi Gösterileri'ne devam edildi.
Modrow bu arada muhalefetin talep ettiği Yuvarlak Masa Toplantıları'nı kabul etti. Tüm bu gelişmeler devam ederken, Bonn'da Başbakan Helmut Kohl, iki Almanya'nın birleşmesini içeren 10 maddelik programını açıkladı.
Egon Krenz, halktan gelen tepki üzerine 3 Aralık'ta SED genel sekreterlik görevini bırakırken, 3 gün sonra da toplam 44 gün oturduğu devlet başkanlığı koltuğunu da terk etmek zorunda kaldı.
Kasım ayı sonuna kadar iki Almanya arasında 55 sınır kapısı açıldı. 22 Aralık 1989 tarihinde de iki Berlin arasındaki tarihi Brandenburg Kapısı açıldı. Aynı gün, iki ülke arasında vize uygulaması kaldırıldı. Böylece Noel günlerinde milyonlarca Alman'ın birbirlerini özgürce ziyaret edebilmeleri yeniden gerçekleşti.
İlk hür seçimler
İki Almanya arasında sınırların açılmasına ve vize zorunluluğunun kaldırılmasına rağmen, Federal Almanya'ya geçerek sığınan Doğu Almanlar'ın sayısında düşüş olmadı. Bu arada, eski Doğu Almanya'da en kısa zamanda hür seçimlerin yapılmasını zorlamak için gösteri yürüyüşleri de sürdürüldü. Nihayet, Yuvarlak Masa'da ilk hür seçimlerin 18 Mart 1990 tarihinde yapılması kararlaştırıldı.
40 yılı aşkın bir süreden sonra, Doğu Alman halkı ilk kez özgürce oy kullandı. Bu seçimlerden Başbakan Kohl'ün desteklediği Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) zaferle çıktı. Bunda, Başbakan Kohl'ün Doğu Almanlar'a refah vaat etmesi etkin bir rol oynadı.
18 Mart 1990 seçimlerinde su sonuçlar alındı:
Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) yüzde 40.9, Sosyal Demokrat Parti (SPD) yüzde 21.8, Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) yüzde 16.3, Alman Sosyal Birliği (DSU) yüzde 6.3, Hür Demokratlar Birliği (Liberaller) yüzde 5.2, Birlik 90 yüzde 2.9, Demokratik Köylü Partisi (DBD) yüzde 2.1, Demokratik Atılım (DA) yüzde 0.9.
İlk hür ve gizli seçimlerden sonra, parti içi sürtüşmeler ve Stasi ile işbirliği yaptığı yolundaki iddialar nedeniyle iki Almanya birleştikten sonra politik sahnelere veda etmek zorunda kalan Lothar de Maiziere, Doğu Berlin'de hükümeti kurmakla görevlendirildi. De Maiziere, 12 Nisan 1990'da CDU, DSU, DA, SPD ve Liberaller'den oluşan “büyük koalisyon”u kurdu ve başbakanlık koltuğuna oturdu.
Devlet Sözleşmesi
Doğu Almanya'dan Batı'ya göç edenlerin sayısı düşmeyince, Bonn iki Almanya'nın birleşme sürecini çabuklaştırmak için harekete geçti. Bu arada eski Doğu Almanya sınırları içinde “Halk biziz. Anavatan Birleş” sloganı altında yapılmakta olan gösteri yürüyüşlerine devam edilmesi de, Bonn'un işini kolaylaştırdı.
Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl ile Doğu Almanya Başbakanı Lothar de Maiziere arasında yapılan ilk görüşmelerde iki ülke arasında Para, Ticaret ve Sosyal Birlik Antlaşması imzalanması kararlaştırıldı. 1 Temmuz itibariyle Doğu Almanya parasının piyasadan kaldırılarak yerine Batı Alman Markı'nın sürülmesini öngören bu sözleşme, 15 Mayıs 1990'da Bonn'da imzalandı.
Böylece, Batı Alman Markı, 1 Temmuz itibariyle Doğu Almanya sınırları içinde piyasaya sürüldü. Doğu Alman parası ise, daha ülke kağıt üzerinde var olduğu halde tarihe karıştı. 1 Temmuz bir pazar gününe rastladığı halde, tüm bankalar, postahaneler ve geçici olarak oluşturulan gişeler açık tutularak Doğu Almanlar'ın ellerindeki Doğu Alman Markları'nın Batı Alman Markı'na çevirmesine başlandı. Böylece Doğu Alman halkı DM'li yaşama kavuştu.
İki Almanya'nın birleşme takvimine dönük “2. Devlet Sözleşmesi” ise birtakım ateşli tartışmalara yol açtı. Özellikle Kürtaj Yasası yüzünden sözkonusu anlaşmanın imzalanması tehlikeye bile girdi. Ancak, belirli bir süre her iki bölgede de eski uygulamaya devam edilmesi koşuluyla soruna çözüm yolu bulundu. Bu arada, ilk etapta, iki Almanya'nın birleşmesinin, 2 Aralık 1990'da yapılacak genel seçimlerden sonra gerçekleşmesi öngörüldüğü halde, Doğu'daki ekonomik güçlükler yüzünden birleşme öne alındı.
Dönemin Federal İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble ile daha sonra Bonn'da Federal Ulaştırma (Trafik) Bakanı olan dönemin Doğu Almanya Başbakanlık Dairesi Müsteşarı Günther Krause tarafından Doğu Berlin'de “2. Devlet Sözleşmesi” imzalandı. Böylece iki Almanya'nın 3 Ekim 1990 tarihinde birleşmesi kesin şeklini almış oldu.
“2. Devlet Sözleşmesi”nde aynı zamanda eski Doğu Almanya sınırları içinde Brandenburg, Mecklenburg-Vorpommern, Saksonya, Saksonya-Anhalt ve Thüringen eyaletlerinin oluşturulması da öngörüldü. Yeni eyaletlerle birlikte Birleşik Almanya'daki eyalet sayısı 16 olarak belirlendi. Yeni eyaletlerde seçimler 16 Ekim 1990'da yapıldı. Birleşme hevesiyle yaşayan Doğu Almanlar'ın büyük bir bölümü kendilerine refah vaat eden Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl'ün genel başkanlığını yaptığı CDU'yu tercih etti.
Birleşik Almanya doğdu
3 Ekim 1990'da iki Almanya birleşmeden önce, Ağustos ayında iki Almanya'nın Hür Demokratlar'ı (FDP), Eylül ayında Sosyal Demokratlar'ı (SPD) ve 1 Ekim'de de Hıristiyan Demokratlar'ı (CDU) birleştiler.
Tüm Almanlar'ın birleşme rüyası ise 1990 yılında 2 Ekim'i 3 Ekim'e bağlayan gece gerçekleşti. Yaklaşık 41 yıl sonra Demokratik Almanya Cumhuriyeti dünya haritalarından silinirken Birleşik Almanya doğdu.
2 Ekim akşamı saat 23,45'te Batı Berlin'deki Schöneberg Belediye Sarayı'ndan çalınan “Hürriyet Çanları” ve tarihi Reich Meclisi (Reichstag) önünde 2 Ekim'i 3 Ekim'e bağlayan gece saat 0.00'da göndere çekilen siyah-kırmızı-sarı renkli Alman bayrağı ile Birleşik Almanya'nın doğuşu dünyaya ilan edildi.
Birleşik Almanya'nın ilk Cumhurbaşkanı olarak tarihe geçmeyi garantileyen dönemin Federal Cumhurbaşkanı Richard von Weizsaecker, ilk Başbakanı olarak adını yazdıran Helmut Kohl'ün yanısıra hemen hemen tüm bakanların hazır bulunduğu kutlamalar sırasında Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin hür ve gizli seçimlerle gelmiş ilk ve son Başbakanı Lothar de Maiziere de bir konuşma yaptı. De Maiziere konuşmasında “Bir devletin gönüllü olarak tarihten silinmesi alışılmış değildir. Ancak, bizim ülkemizin bölünmüşlüğü de doğal ve alışılmış değildi” şeklindeki görüşünü özellikle vurguladı. 62 milyon Batı Alman'ın 16 milyon Doğu Alman'ın tek bir ülke sınırları içinde yeni bir yaşama başladıklarına işaret eden De Maiziere, “Bu çok büyük bir sevinç günüdür. Bu bazı hayallerin bittiği bir andır. Bu gözyaşsız bir ayrılıktır” ifadelerini kullandı.
Birleşik Almanya'nın ilk Cumhurbaşkanı Weizsaecker ise daha ziyade tek Almanya'nın sorumluluklarına dikkat çekti. Weizsaecker, “Biz, birleşik bir Avrupa'da dünya barışına hizmet etmek istiyoruz. Tanrı ve insanlar önünde bu sorumluluğumuzun bilincindeyiz” diye konuştu.
İki Almanya'nın birleşmesinin mimarı olarak tarihe geçen Başbakan Helmut Kohl de “40 yılı aşkın acı dolu bir ayrılıktan sonra baba vatanımız yeniden birleşti. Bu benim yaşamımın en mutlu günüdür” sözleriyle iki ülke halkının çok büyük bir bölümünün aklından geçenleri ifade etti.
İlk ortak seçim
Birleşik Almanya'da ortak ilk genel seçim 2 Aralık 1990'da yapıldı. Ancak, eski Doğu Almanya sınırları içinde kurulan küçük partilerin devre dışı kalmalarını engellemek için Doğu ve Batı Almanya, iki ayrı seçim bölgesi olarak kabul edildi. Seçimler aynı gün yapıldığı halde, değerlendirme iki ayrı seçim bölgesinde ayrı ayrı yapıldı.
Seçimlerden sonra birleşmeye karar veren Batı Alman Yeşiller, bu seçimlerde yüzde 5 barajını aşamayıp, Bonn'dan ayrılmak zorunda kaldılar. Doğu Alman Birlik 90/Yeşiller ise baraj uygulamasından muaf tutuldukları için Bonn'daki Federal Meclis'e girdiler.
2 Aralık seçimlerinde alınan sonuçlar şöyle:
Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) yüzde 38.3, Sosyal Demokrat Parti (SPD) yüzde 35.2, Hür Demokrat Parti (FDP) yüzde 7.8, Hıristiyan Sosyal Birliği (CSU) yüzde 7.4, Yeşiller (Batı) yüzde 4.4, Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) yüzde 2.3, Birlik 90/Yeşiller (Doğu) yüzde 1.2. Böylece, 662 sandalyeli Federal Meclis'te CDU 266, SPD 239, FDP 79, CSU 53, PDS 17 ve Birlik 90/Yeşiller 8 sandalye elde etti.
Birleşik Almanya'da ilk kez yapılan ortak genel seçimler Bonn'da iktidarın kaderini değiştirmedi. Başbakan Helumt Kohl yeniden CDU/CSU ve FDP'li bakanlardan oluşan kabinesini kurdu.
İlk huzursuzluklar
Başbakan Kohl genel seçimler öncesi “İki Almanya'nın birleşmesinin finansmanı için vergi artışına gerek yok” şeklinde sık sık açıklamalarda bulunduğu halde, seçimlere birkaç gün kala, daha sonra savaşa dönüşen Körfez Krizi`ne dikkat çekerek vergilerin artabileceğini söyledi.
Uzun süre halkı “vergi artışı yok” diye aldatan Başbakan Kohl, yeni yılın ilk ayında kabineyi kurar kurmaz da, başta akar yakıt olmak üzere çeşitli alanlarda vergilerin artırılmasının kaçınılmaz olduğunu ilan etti. Hatta bir aralık otoyolların paralı olması bile planlandı, ancak kamuoyundan büyük tepki gelince, Bonn bundan vazgeçmek zorunda kaldı.
Ama Kohl, kafasına koyduğu gibi, akar yakıt vergisini litre başına 10 ila 25 Fenik arasında artırdı. Aynı zamanda 1 Temmuz itibariyle geçerli olmak üzere kazanç, gelir ve ücret vergilerinin yüzde 7,5'i oranında “dayanışma ödeneği” alınması uygulaması da başlatıldı. Bu uygulama 2 yıl sonra durduruldu. Ancak 1995 yılı Ocak ayı itibariyle yeniden uygulanmaya konuldu.
Bu arada eski Doğu Almanya sınırları içinde işsiz sayısının büyük çapta artması, yükün büyük bir bölümünü taşıyan Batı Almanlar'ın tepkilerine yol açmaya başladı.
Pişmanlıklar
Tüm bu gelişmeler nedeniyle, iki Almanya'nın birleşmesinden hem eski Doğu Almanya hem de eski Batı Almanya sınırları içinde yaşayan halkın önemli bir bölümünün pişman olduğu ortaya çıkmaya başladı.
1995 yılında yapılan kamuoyu yoklamalarında, eski Doğu Almanlar'ın yüzde 52'sinin az veya çok “birleşmekten pişman olduğu” belirlendi. Batı Almanlar'ın yüzde 45'inin ise “birleşmenin çabuk gerçekleşmesinden yakındığı” saptandı. Yani, Batı Almanlar'ın önemli bir bölümün de, birleşmekten pişmanlık duyduğu ortaya çıktı.
Daha sonraki yıllarda yapılan kamuoyu yoklamalarında da bu rakamlarda büyük bir değişiklik gözlenmedi. Özellikle vergi artışından hem Doğu hem de Batı Almanlar'ın tedirgin oldukları ortaya çıktı. Doğu Almanlar'ın yüzde 64'ünün, Batı Almanlar'ın ise yüzde 62'sinin vergi artışından rahatsız olduğu belirlendi. Batı Almanlar'ın yüzde 28'inin, Doğu Almanlar'ın da yüzde 43'ünün geleceklerinden endişe duydukları da ortaya çıktı. Yani, “İki Almanya birleşti ama, Almanlar birleşemedi, bütünleşemediler”
Son anketler
İki Almanya arasında duvarlar yaklaşık 20 yıl önce yıkıldığı halde, ülkenin hem Doğu'sunda hem de Batı'sında insanların hayal kırıklığına uğradığı ortaya çıktı.
“Forsa” tarafından yapılan kamuoyu yoklamasında, eski Doğu Almanya olarak Almanya Demokratik Cumhuriyeti (DDR) sınırları içinde oluşturulan eyaletlerde yaşayan her 4 kişiden birinin yaşam koşullarının 1989 yılından öncesinden (duvarlar yıkılmadan önce) daha kötü olduğu görüşünü paylaştığı belirlendi. Ülkenin Doğu'sundaki insanların olumlu gelişme beklentilerinin azaldığı da kaydedildi. 1989 yılında yapılan bir kamuoyu yoklamasında Doğu'daki insanların yüzde 71'i kişisel koşullarının iyileşeceği görüşünü taşırken, son kamuoyu yoklamasında bu oranın yüzde 46'ya düştüğü de saptandı. Doğu Almanların sadece yüzde 39'unun iki Almanya'nın birleşmesinin kendileri açısından “iyi olduğu” görüşünü paylaştığı da kaydedildi.
Batı Almanya'da yaşayan Almanların önemli bir bölümünün ise Doğu'da yaşayanların durumunun 1989 öncesinden daha iyi olduğu görüşünde olduğu da saptandı. “Forsa”nun araştırmasında, Batı Almanların yüzde 72'sinin ülkenin Doğu'sunda yaşayanların durumlarının birleşmeden bu yana iyileştiği görüşünü paylaştığı kaydedildi.
Sisteme eleştiri
Aynı araştırmada Almanların önemli bir bölümünün toplumsal ve politik sistemden memnun olmadığı da ortaya çıktı. Almanya'nın Doğu'sunda yaşayanların yüzde 67'sinin Batı'sındakilerin de yüzde 53'ünün politik sistemden memnun olmadığı belirlendi. Memnuniyetsizlik oranının işsizler arasında Doğu'da yüzde 75'e, Batı'da da yüzde 60'a ulaştığı da kaydedildi. Ancak yeni eyaletlerde yaşayanların yüzde 93'ünün, Batı'dakilerin de yüzde 95'inin demokrasinin en iyi yönetim sistemi olduğu görüşünü paylaştığı da saptandı.