Güncelleme Tarihi:
İlk kez İstanbul’un Sirkeci garındaydım. Büyük bir poster trenlerin hareket ettiği peronları gösteriyordu ki onların son durağı Münih garının 11 no’lu peronuydu. Mimar Sinan Üniversitesi´ne bağlı olan Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi'nde, 1683'te Viyana’ya kadar gelen tarihi topları gördüm. Zamanında bu büyük salonda Kabul Komitesi Almanya’da çalışmak isteyen işçilerle görüşmeler gerçekleştirdi.
Geçtiğimiz pazar günü orada, sanatsal bir şekilde 50 yıllık göç hikayesini anlatan "Fiktion Okzident" adlı serginin açılışına katıldım. Babasını andıran Nezaket Ekici’nin performansı beni çok etkiledi. Ya da Sedat Mehder’in, Cem Özdemir veya Dilek Kolat gibi tanınmış kişilerle Berlin’de bir polis karakolunda yaptığı fotoğraf çalışmaları da etkileyiciydi. Olağan Şüpheliler adlı resimler şimdi İstanbul’daki sergide yer alıyor, sonra Ankara’da ve şubat ayından itibaren de Berlin’de sergilenecek.
Rum Ortodoks Patrikhanesi’nin Patriği I. S.H. Bartholomeos'u da ziyaret ettim. Kendisi "Doğu kilisesinin Papası" olup tarihi Konstatinopel ve bugünkü İstanbul’da 300 milyon Ortodoks Hristiyanın başı. Kendisi bir Türk vatandaşı, yedi dil konuşuyor ve ofisinde Atatürk’ün büyük bir resmi asılı. Türkiye’deki gelişimden övgüyle bahsediyor ve 1936’dan beri el konulan bütün kilise arazilerinin geri verilmesine dair devlet tarafından söz aldığını anlatıyor. Nasıl Almanya’da camiler inşa ediliyorsa, Türkiye’de de Alman ve diğer göçmenler için kiliseler kurulsun. Bu da aynı zamanda yeni, modern Türkiye’nin bir parçası. Gerçek özgüven azınlığa karşı gösterilen hoşgörü ve cömertlik de belli olur.
Merkel ve Erdoğan önemli konuşmalarla ilk gelen Misafir İşçileri takdir etti. Lakin kimse Türk-Alman Sağlık Vakfı’nın sempozyumunda konuşan 20 yaşındaki hukuk öğrencisi Mustafa Çiçek gibi konuyu özetleyemedi: "Büyük anne-babam ve aileme teşekkür etmek istiyorum. Bu kadar zor şartlar altında çalıştılar, bir çok kez fedakarlık gösterdiler ki biz üçüncü nesil iyi olalım ve bütün kapılar açık olsun diye." Geçmiş 50 yıl daha güzel anılamazdı.
Bu kadar fazla geçmişe bakıldığı için, başarılı bir Türk işadamınında bir gelecek vizyonu oluşmuş: "Neden 50 yıl İşçi Alımı Anlaşmasını hep geriye dönük konuşuyoruz.
Alman ve Türk firmaları birleşip Kuzey Afrika'nın gelişiminde veya Körfez Bölgesi ve Asya‘nın hızla büyüyen pazarlarında yer alabilirler. Hayata geçmeyi bekleyen, çok güzel bir fikir.