Güncelleme Tarihi:
Aynı gün öğle namazından sonra tekerlekli sandalyeli bir başka Müslüman’a aynı binadan 3 el ateş edildi.
O da şans eseri saldırıyı yara almadan atlattı.
Nereden ateş edildiğini görenlerin bilgi vermesi üzerine polis karşı binada oturan 55 yaşında bir zanlıyı emniyete götürdü.
Evinde yapılan aramada bir pompalı tüfek ile gaz tabancası ele geçirildi.
Silahlara el konuldu.
Binanın duvarına isabet edip yere düşen mermiler de laboratuvara gönderildi.
ELİNİ KOLUNU SALLAYA SALLAYA DAİRESİNE DÖNDÜ
Ateş eden zanlı ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı ve elini kolunu sallaya sallaya olay yerindeki dairesine geri döndü.
Saksonya-Anhalt Eyalet Başkanı Rainer Haseloff, bu saldırının dünyaya açık eyaletleri için utanç verici olduğunu vurgularken, olayın peşini bırakmayacaklarını söyledi.
Eyaletteki bazı politikacılar da, camiye saldırının demokrasiye, toplumsal barışa ve toplumsal birlikteliğe saldırı olduğunu söylediler.
Emniyetten yapılan açıklamada ise zanlının siyasi suçlardan poliste bir kaydına rastlanmadığına yer verildi.
Olayla ilgili olarak Halle Savcılığı’nın bir sözcüsü de, silahlı saldırının doğrudan camiyi ve oradaki insanları hedef alındığının şüpheli olduğunu açıkladı.
Evet...
Olay yerinde caminin bulunduğu binanın duvarına isabet etmiş mermiler var.
Ateş açıldığı sırada oradan geçen insanlar, mermilerin kafalarının üzerinden geçtiğini söylüyorlar.
Ama Halle Savcılığı, bu insanların hedef alındığı şüphesinden bahsediyor.
Yargı bağımsızdır...
Ama bu yaklaşımı anlamak da, kabullenmek de mümkün değildir.
‘RUH HASTASI’ TEŞHİSİ KONULMADI
Saldırganın bu insanları hedef aldığı şüphesinin ortadan kalkması için illaki bu insanların yaralanmaları, ya da ölmeleri mi gerekiyordu acaba?
Neyse ki bu kez zanlının ‘ruh hastası’ olduğu söylenmedi.
Yazılıp çizilmedi de...
Genelde Almanya’da ırkçı, yabancı, İslam ve Yahudi düşmanlığı motifli saldırılara, cinayetlere, kundaklamalara, nefret suçlarına adı karışanların çoğu için hemen ‘ruh hastası’ teşhisi konur.
Nitekim yaklaşık iki yıl önce 19 Şubat 2020 tarihinde Hessen eyaletine bağlı Hanau kentinde 43 yaşında bir Alman, Türkiye kökenli Gökhan Gültekin, Sedat Gürbüz, Fatih Saraçoğlu ve Ferhat Unvar ile Said Nesar Hashemi, Mercedes Kierpacz, Hamza Kenan Kurtovic, Vili-Viorel Paun ve Kaloyan Velkov isimli 9 ‘yabancıyı’ katletti.
Sonra da kendi evlerinde annesini de öldürüp intihar etti.
Daha önceki dönemlerde sosyal medyada buram buram ırkçılık kokan paylaşımlarda bulunduğu ortaya çıktığı halde, Alman medyasının önemli bir bölümü ve sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) mensubu politikacılar, bu cinayetlerin bir ‘ruh hastası’ tarafından işlendiği görüşünü savundular.
O günlerde düzenlenen bir basın toplantısında, AfD’li en yüksek düzeyde sorumluluk taşıyan bir politikacı bu görüşü yineleyince dayanamayıp, “Nedense bu ruh hastaları hep ırkçı, yabancı, İslam ve Yahudi düşmanlığı motifli saldırılarda bulunuyorlar. Acaba neden bu ruh hastalarının hiçbiri de yolunu şaşırıp da AfD’lilerin bürolarına saldırmıyor?” diye sormuştum.
Tabii vereceği mantıklı bir yanıtı yoktu.
Olmadı da.
FAİLLERİN BÜYÜK BÖLÜMÜ AŞIRI SAĞCI
Federal İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, 2019 yılında İslam ve Müslüman düşmanlığı motifli 884 suç işlenmiştir.
2020 yılındaki suç sayısı ise 1026’yı bulmuştur.
2020 yılındaki saldırılarda 48 kişi yaralanmıştır.
2019 ise 34 kişi yaralanmış, iki kişi yaşamını yitirmiştir.
2019’da 68, 2020’de 77 camiye saldırıda bulunulmuş ve maddi hasara yol açılmıştır.
Tabii bu rakamlar kayıtlara geçenleri içermektedir.
Gerçek rakamların bunların çok daha üzerinde olduğundan hareket edilmektedir.
2021 yılı rakamları daha açıklanmadı.
Zanlıların ve faillerin çok büyük bir bölümü aşırı sağcıdır.
Almanya’nın 16 yıl başbakanlığını yapan Angela Merkel, Hanau katliamının birinci yıl dönümünde “Irkçılık bir zehirdir. Kin, nefret bir zehirdir” demişti.
Umarız Almanya bu zehirden zaman kaybetmeden kurtulur.